Türk Toraks Derneği ve Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmminoloji Derneği (AİD) Ulusal Astım Tanı ve Tedavi Rehberi Editörü, aynı zamanda Türk Toraks Derneği Ulusal Astım Veri Tabanı Koordinatörü Prof. Dr. Gülfem Çelik, astımın her yaştaki kişiyi etkileyebilen hava yollarının kronik inflamatuvar bir hastalığı olduğunu belirterek, doğru tedavi ve düzenli kontrol ile hastaların yaşam kalitesinin yükselebileceğini, hekim-hasta işbirliği sayesinde astımın kontrol edilebilir bir hastalık olduğunu ifade etti. Astımla ilgili Başkent’e konuşan Çelik, astımlı hastaların uygun tedavi ile normal bir hayat sürdürebileceklerini söyleyerek, “Bu hastalar tedavilerini aldıklarında çocuk doğurabiliyorlar, seyahat edebiliyorlar, spor yapabiliyorlar, kısacası yaşamın içinde olabiliyorlar. Bazı noktalara dikkat ederek, her şeyi yapabiliyorlar, sadece kontrollü bir hayat sürmeleri gerekiyor” diye konuştu.  

Prof. Dr. Gülfem Çelik, “Toplumda astıma dair negatif bir algı gelişti. Hastalar astım tanısı alınca huzursuz oluyor. Çoğu hasta korkuyor, ancak astım tamamen tedavi edilemese de, kontrol altına alınabilir ve korkulacak bir hastalık değildir. Astım tedavisi konusunda Türkiye oldukça iyi bir konumdadır, yeni ve etkili ilaçlar ile hastalığın seyrine göre çok çeşitli tedavi seçenekleri sunulabiliyor” ifadelerinde bulundu.

Prof. Dr. Gülfem Çelik

ASTIM NASIL BİR HASTALIK ANLATIR MISINIZ?

Astım, akciğerdeki hava yollarının kronik bir hastalığıdır. Genelde nefes darlığı, hırıltı, öksürük, hışırtı, nefeste ıslık sesi gibi bir ses duyar hastalarımız. Bu yakınmalar zaman zaman ortaya çıkar, birtakım faktörlerle de artar. Özellikle dış faktörler; sigara, hava kirliliği, egzoz dumanı, keskin kokular gibi yakınmaları arttırır. Tanı konulduktan sonra bu hastalarımızla birlikte yaşayan bir hastalık, tamamen geçmiyor aslında ama birçok hastamızda kontrol altına alabildiğimiz bir hastalık. Dolayısıyla aslında biz astım tanısı koyarken, o kadar huzursuz olmuyoruz. Hastalarımız ürküyorlar, astım tanısı alınca çok korkuyorlar. Aslında astımlı hastalarımız düzgün takip edildiğinde, uygun tedavilerini aldıklarında çocuk doğurabiliyorlar, seyahatlerini yapabiliyorlar, yaşamın içinde olabiliyorlar. Bazı şeylere dikkat ederek, her şeyi yapabiliyorlar, sadece kontrollü bir hayat sürmeleri gerekiyor. Astımlı hastalara dalmayı çok önermiyoruz. Dalma ve derin dalma ile çok yüksek dağa çıkışları çok önermiyoruz ama onun dışındaki bütün sporları yapabilirler. Sadece hepsinde ufak bir kontrol mekanizması var. Mesela; ısınarak, yavaş yavaş başlayıp, yine yavaş yavaş soğuyarak egzersizi bırakmak gibi. Atlanta olimpiyatlarında Amerikan takımının yüzde 30’u astımlı kişilerden oluşuyordu. Astımı olan bireyler hayata devam ediyorlar.

ASTIMIN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Göğse inen uzamış grip astım ön belirtisi olabilir. Astımda hastalar genellikle nefes darlığı, hırıltı ve öksürük şikayetleriyle doktora başvurur. Bu yakınmalar zaman zaman ortaya çıkıp, özellikle dış faktörlerle, sigara, toz, hava kirliliği, egzoz dumanı, keskin kokular ile artabilİR.   Göğse inen uzamış grip de astımın ön belirtisi olabilir. Genellikle öykü alırken, hasta ‘her grip göğsüme iniyor’ diyor. Kendisi şüphelenmiyor ama aslında bu astımın başladığını düşündürten bir durum. Uzamış, göğse inen gripler bir astım ön belirtisi olabilir. Astımın tedavisinde erken tanı son derece önemli ve hastalığın daha konforlu geçmesine neden olacağı için bu belirtileri taşıyan kişilerin bir göğüs hastalıkları ya da alerji uzmanına başvurmasını tavsiye ediyoruz.

ASTIMI OLUMSUZ ETKİLEYEN FAKTÖRLER NELERDİR?

Hastalar astımını olumsuz etkileyen dış faktörlerden uzak durmalı. Tedavide hastalığı bozan faktörlerin kontrol altına alınması ve hastaların tetikleyicilerden uzak durmak gerek. Kişilerin duyarlı olduğu alerjenlerden uzaklaşması ve sakınması en az ilaç tedavisi kadar önemlidir. Hastanın, hastalığı hakkında bilgi sahibi olması gerek. Eğer o kişi alerjikse, evindeki halı da, kedi de, yaşadığı bölge de önemli oluyor. Yakınmalarını neler tetikliyorsa, hastanın ondan uzak durması gerekiyor. Mesela; siz çok iyi bir ilaç tedavisi verebilirsiniz ama hasta, hava kirliliğinin yoğun olduğu bir şehirde yaşıyor olabilir veya hastanızın tetikleyicisi sigara dumanıdır ama evde eşi sigara içiyordur. İstediğiniz kadar en güzel ilaçları verin, yakınmalarını tam istenen şekilde düzeltemeyebilirsiniz ama belki daha iyi hale getirirsiniz. Tetikleyicilerden uzak durmak çok önemli. Gribal enfeksiyonlar da astım için bir tetikleyici olabilir. Hastaların her sonbaharda grip aşısı olmasını öneririm.

ASTIMDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTALAR NEDİR?

Astımda erken tanı çok önemli. Ne kadar erken tanı konulur ve erken tedavi başlanırsa hastalık o kadar ilerlemez. Astım tanısının konulabilmesi için öncelikle hastanın iyi bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Hasta öyküsü, tanıda çok önemli. Testler tanımızı doğrulamak, hastalığın şiddetini ve tedavi düzeyini belirlemek için önem taşıyor. O nedenle ilk tanıda mutlaka solunum fonksiyon testi yapıyoruz. Ne kadar erken tedavi başlanılırsa hasta o kadar yaşam kalitesi yüksek bir hayat sürer. Hastalık ilerlemez. Çünkü hastalık ilerlediği zaman bazı boyutlarda geri döndüremeyebiliyoruz ama erken başladığımızda ve yakın takiple, hastalığın ilerlemesine de engel oluyoruz. Onun için astımlı hastalarımızın yılda en az bir kere muhakkak göğüs hastalıkları ya da alerji uzmanına görünmeleri lazım. Mesela; son bir senede astım krizi geçirmiş mi, hastaneye yatmış mı, soluk gücü ne durumda değerlendirmesinin yapılması gerekir. Genelde 3-6 ayda bir hastalarımızı düzenli görmek isteriz. İyi olsalar bile görmek istememizin sebebi, bazı hastaların ‘semptom algısı’ iyi olmuyor. Kendini iyi hissediyor ve benim doktora gitmeme gerek yok diyor. Halbuki değerlendirdiğimiz zaman hastayı, kendisinin hissettiği kadar iyi olmadığını fark edip, belki ilacını yükseltmemiz gerekiyor. O nedenle düzenli doktor takibi çok önemli.

ASTIM HASTALARININ KULLANDIĞI İLAÇLAR KONUSUNDA NELER SÖYLERSİNİZ?

Astım hastalarının kullandığı ilaçlar bağımlılık yapmaz. Astım hastalığında ortaya çıkan havayollarının iltihaplanması durumu mikrobik kaynaklı olmaz. Tedavinin amacı hava yollarındaki inflamasyonu kontrol altına almak ve astımlı hastaların önemli bir kısmında düzenli olarak ilaç kullanılması gerek. Astım tedavisinde kullanılan hiç bir ilaç bağımlılık yapmaz. Özellikle halk arasında kortizona karşı bir korku var. İnflamasyona yönelik tedavi uyguluyoruz ve bunun başında da kortizon içeren ilaçlar veriyoruz ama kortizon denildiği zaman bütün toplumda yani hastalarımızın yüzünde hemen bir değişim oluyor, geriliyorlar. Astım tedavisinde ilaçları sprey yani inhaler cihazlarla ya da kuru toz şeklinde veriyoruz. Bunun sebebi, kortizonun hap olarak verildiğindeki yan etkilerinin görülmesinin önüne geçmek. Bu cihazlarla özellikle kortizon içeren ilaçlar çok küçük dozlarda, mikrogram düzeyinde verilebildiği için  hem ciddi bir yan etki yapmıyor, hem de astımı kontrol altına alıyor. Tek yan etkisi, eğer kişi ağzını çalkalamazsa, ağızda bebeklerdeki gibi pamukçuk yapıyor. Onun dışında hiçbir ciddi yan etkisi yok, asla bağımlılık yapmıyor. Bu maalesef kulaktan kulağa yayılan bir söylem ve önleyemiyoruz. Bu algı artık ülkemize yerleşmiş ama biz ısrarla ve azimle bunu söylemeye devam ediyoruz. Hastalarımız bize ulaşırsa, kafalarındaki bu düşünce değişecek çünkü 2-3 hafta içinde inanılmaz olumlu bir etki görülüyor ve bunu mikrogram düzeyinde bir dozla sağlıyoruz. Bazı astım hastalarının alternatif tedavilere yönelebiliyor. Bitkisel tedavileri emniyetli görüp, ilaç kullanmak istemiyorlar ancak bitkilerin içindeki ilaç özelliği olan maddelerin dozlarının standardize edilmemiş olduğunu ve bu nedenle kulaktan dolma bilgilerle bitkisel tedaviye yönelmenin son derece sakıncalı olduğunu da anlatmalıyım.

ASTIM KRİZLERİ HAYATI TEHDİT EDER Mİ, ÖLDÜRÜCÜ OLABİLİR Mİ?

Eskiden oluyordu artık biz görmüyoruz. Çünkü çok güzel ilaçlar var. Yüzde 3-5 civarında hastanın yani küçük bir grup hastanın astımı ağır. Onlar da biraz zorlanıyoruz. Aslında kalan yüzde 95 hastanın tedavisinde gayet başarılıyız, bir sorun yaşamıyoruz. Hekim-hasta işbirliği çok önemli ama küçük bir grupta biraz daha zor gidiyor astım. O grupta kriz daha fazla oluyordu ama her astım seviyesinde olabiliyor. Yani hafif astımlılarda da astım krizi olabiliyor; korunmazlarsa, ilaçlarını kullanmazlarsa... Ama şimdi bu zor astımlı, ağır astımlı olgularda bile çok güzel yeni tedaviler çıktı.

OBEZ HASTALAR İLE ASTIM ARASINDA BİR İLİŞKİ OLDUĞUNU BİLİYORUZ, BU KONUDA NELER SÖYLERSİNİZ?

Türkiye'de yaklaşık her 100 erişkinden 5-7'sinde astım görülüyor. Ülkemizde astımlı hastaların yüzde 30’unun obez, yüzde 30’unun fazla kilolu sadece yüzde 30’unun normal kilolu olduğunu bildirmeliyim. Koordinatörlüğünü üstlendiğim ve Türkiye’de 36 merkezde, 2053 olgu ile gerçekleştirdiğimiz astım veri tabanı projesini çok yakın bir zamanda tamamladık, son 10 yılda yapılan bütün astım çalışmalarında obezite oranının hemen hemen hiç değişmedi. Kadınlarda obezite daha yüksek olduğunu, hastaların yüzde 75 civarının kadın hastalardan oluştuğunu, kilo vermenin astımın kontrolünü kolaylaştırdığını ifade etmeliyim. Kontrolü etkileyen en önemli faktörlerden biri de hastayla ilişkili faktörlerdir astımlı hastaların yüzde 11’i sigara içiyor, bu hastaların sigarayı bırakması gerek. Yaptığımız çalışmada astım kontrolü özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinde diğer bölgelerden daha kötü olduğu sonucuna ulaştık.

TÜRKİYE ASTIM TEDAVİSİNDE NASIL BİR NOKTADA?

Türkiye’de çok iyi ilaçlar var. Biz ülke olarak astım tedavisinde Avrupa ve Amerika’dan asla geride değiliz hatta daha iyi konumda olduğumuzu bile söyleyebilirim. Hem ilaçlar hem de astım tanı ve tedavi rehberlerimiz var. Bu rehberlerde standart tedavileri öneriyoruz. Yüzde 3-5 civarında yani küçük bir grup hastanın astımı ağır. Onlar da biraz zorlanıyoruz fakat kalan yüzde 95 hastanın tedavisinde gayet başarılıyız, bir sorun yaşamıyoruz. Şu anda ağır astımlı olgularda bile çok yeni tedaviler çıktı. Ağır astımlı hastalarda halk arasında ‘akıllı tedavi’ olarak bilinen ama tıbbi olarak ‘biyolojik tedavi’ diye adlandırdığımız iki tane tedavi yöntemi var. Uygun hasta gruplarında doktorların değerlendirmesi ile bu ilaçların kullanılmasına karar veriliyor. Alerjik ya da eozinofilik olan hastalarımızda iki tane seçenek var şu anda ülkemizde ve biz bir tanesini oldukça uzun zamandır, 10-15 senedir kullanıyoruz. Diğer ilaç hayatımıza gireli 3-4 sene oldu. Çok iyi yanıt alıyoruz bu tedavilerden.

 AKAR ALERJİSİNE DİKKAT!

Alerjik astım hakkında neler söylersiniz?

Astımın esas olarak alerjik ve alerjik olmayan diye iki önemli çeşidi var. Alerjik astımı diğer astımlardan ayıran fark, çeşitli alerjenlerin inhalasyonu ile astımın ortaya çıkması, tedavi ise iki astım türünde de aynı. Ev tozu akarları, polenler, küf mantarları, kedi, köpek alerjenlerinin, alerjik astım nedeni olabiliyor. Astım, alerjik olsun veya olmasın bir iltihap ile seyrediyor. Alerjik astımda ilaveten alerjenlerin de katkısı oluyor. Bu iltihabı biraz daha farklı hale getiriyor ama tedavi tamamen aynı. Mesela; ev tozu akarı nemi çok seviyor. Bizim gerçekleştirdiğimiz veri tabanı çalışmasında şöyle bir sonuç ortaya çıktı; Karadeniz ve Marmara bölgesinde çok yüksek akar alerjisi oranı var. O bölgede astım, nefes darlığı olan hastalarda mutlaka bir ev tozu alerjisinin değerlendirilmesi gerekiyor. Astım kontrolü yönünden de bu önemli. Sigara dumanı, toz, koku iki grubu da eşit etkiliyor. Bir de tedavi farkı oluşturuyor. Onlara ilaveten korunma öneriyoruz. Ağır astımları varsa, biyolojik tedavi önerebiliyoruz. Hafif astımları var, eşlik eden nezleleri, alerjik rinitleri daha ön plandaysa da aşı tedavisi önerebiliyoruz. Alerjisi varsa, alerjiye özel birkaç uygulama yapabiliyoruz ama onun dışındaki ilaç tedavisi her iki grupta da aynı. Alerjik astım sıklıkla çocukluk çağlarında başlayabiliyor. Astımın genetik yatkınlıkla da bir ilgisi var. Ailesinde astım, alerjik nezle ya da egzama bulunan kişilerde kalıtsal olarak bu hastalıkların aktarılabileceğini kaydetti. Astımın ortaya çıkması için genetik yatkınlığa başka faktörlerin de eşlik etmesi gerek. Tek başına aile öyküsü yetmiyor. Astım, çocukluk çağında da başlayabiliyor. Çocukluk çağında başlayanlar sıklıkla alerjik oluyor. Bunların bir kısmı ergenlik dönemine geldiğinde iyileşiyor, bir kısmı erişkin hayatta devam ediyor. Astım en çok 20’li, 30’lu yaşlarda başlıyor fakat 60 yaşından sonra da ortaya çıkabiliyor. Menopoz sonrası dönemde de bir pik var. Genel olarak her yaşta ortaya çıkabiliyor. Çocuklukta başlayıp devam edenler sıklıkla alerjik oluyor, erişkin yaştakiler alerjik olabileceği gibi, olmayabiliyor.

Muhabir: Ezgi Bardakçı