Nerede o eski bayramlar diyerek, keyfinizin geride kalan kırıntılarını da biz kaçırmayalım.

Günümüzün bayramlarına bakalım…

Tabii bayram denirse şayet…

Kimileri borç-harç yollara düştü, kaçmanın kalmaktan daha masrafsız olduğunu düşünerek…

Kimileri, de ayyuka çıkmış borçları düşünüp ‘’bu son fırsattır ey ömrüm’’ diyerek.

Çoğu aileler unutmuştu çoktan tatilin nasıl bir şey olduğunu…

‘’En iyisi evde oturup dinlenmek’’ mazeretinin ardına sığınıp, kısa süreli tatili beyinsel olmasa da bedensel dinlenme fırsatı olarak değerlendirmek epey zamandır bir zorunluluk halini almıştı bu kesim için.

Ankara’da yaşayanlar için, buram buram bahar kokan hava koşulları da bu kaçınılmaz alternatifi destekleyince, en azından park ve bahçelerin yüzü güldü.

Sahil kenarlarında tatil olanağı, mazide kalan birer hoş anıya dönüşünce bu tür kent içi açık hava gezintileri moral oldu zorunlu kalışlar için.

Bir de mezarlıklar var elbette…

Umutlarını da beraberinde götüren analar, babalar, akrabalar, eşler, dostlar…

Yine dolup taştılar…

Gözyaşları soğuk mermerlerle buluştu…

Sonunda bitti bayram tatili…

Geride acılar kaldı hiç tükenmeyen…

Bir de kırıntısı kalmış umutlar…