Bayraktar, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi Kasım Ayı Olağan Toplantısı'ndaki konuşmasında, Türkiye'nin artan enerji talebini karşılamak için yerli ve yenilenebilir enerji kaynak potansiyelinin değerlendirildiğini söyledi.

Türkiye'nin son 23 yılda yaklaşık 240 milyar dolarlık bir ekonomiden 1,6 trilyon dolarlık bir ekonomi haline geldiğini belirten Bayraktar, "İhracatımız 36 milyar dolardan 270 milyar dolar seviyesine geldi. Türkiye ekonomisi aslında çok güçlü bir ivme yakaladı ve çok önemli bir başarı hikayesi yazdı. Burada temel başarı siz sanayicilerimize ait." diye konuştu.

Bayraktar, Türkiye'nin ekonomik büyümesine paralel şekilde enerji ihtiyacının da arttığına işaret ederek, şöyle devam etti:

"Enerjide üçlü bir zorlukla karşı karşıyayız. İlki Türkiye'nin artan enerji talebi, diğeri Türkiye'nin enerjideki dışa bağımlılık meselesi ve üçüncü olarak da iklim değişikliğiyle mücadele hedefi. Dünya büyük bir hızla elektrikleşiyor ve büyük bir hızla yapay zekanın çok yoğun şekilde hayatımıza girdiği bir sürece doğru gidiyoruz. Dijitalleşme de beraberinde geliyor. Türkiye'ye baktığımızda da benzer trendleri görüyoruz. Türkiye'nin enerji talebi artmaya devam edecek. Bugün 350 teravatsaat olan elektrik tüketimimiz en muhafazakar tahminlerimizle 2050'ye geldiğimizde, 30 yıl içerisinde 3 kat artacak 1050 teravatsaatlere çıkacak. Türkiye son 22 yılda enerji ithalatına 1 trilyon 20 milyar dolar ödedi. Bize düşen enerji ithalatımızı düşürmek. Cumhurbaşkanımızın COP29'da dünyaya ilan ettiği, güneşte ve rüzgarda 120 bin megavata giden bir Türkiye hedefi var. Bugün itibarıyla güneş ve rüzgarda kurulu gücümüz 38 bin megavata ulaştı."

Bakan Bayraktar, söz konusu 38-39 bin megavatlık kurulu gücün yaklaşık 30 milyar dolarlık bir yatırıma denk geldiğini söyledi.

"En temiz ve en ucuz enerji kaynağımız enerji verimliliği"

Bayraktar, Türkiye'nin yenilenebilir enerjideki 120 bin megavat hedefine ulaşmak için her yıl en az 8-9 bin megavatlık güneş ve rüzgar kurulu gücünü sisteme eklenmesi gerektiğini anlattı.

Ekim sonu itibarıyla yaklaşık 6 bin 700 megavatlık yeni kurulu gücü devreye aldıklarını kasım ve aralıkta bu rakamın 8 bin megavatın üzerine çıkacağını belirten Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yenilenebilir enerjiye yaptığınız her yatırım, enerjide dışa bağımlılık, arz güvenliği, talep artışı ve iklim hedeflerinin hepsine hitap ediyor. Ayrıca en temiz ve en ucuz enerji kaynağımız enerji verimliliği. Özellikle sanayide, binalarda, ulaştırmada, tarımda aslında ekonominin tüm alanlarında büyük bir iyileşme potansiyeli olan Türkiye'nin enerji verimliliği hedefi. Bu konuda 2017-2023 döneminde Türk sanayisiyle, Türk müteahhitliğiyle önemli bir başarı yakaladık. Enerji verimliliği alanına 8,5 milyar dolar yatırım yaptık ve bunun karşılığında da birincil enerjide yüzde 14 iyileşme sağladık. 2024-2030 dönemi 2. Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı'nda hedefimiz 20 milyar dolar kamu ve özel sektör yatırımı yapmak ve bu sayede yine yüzde 15'lik enerji tasarrufu ve iyileşme sağlamak."

"Diyarbakır'ın petrol şehrine dönüşeceği bir sürece doğru giriyoruz"

Bayraktar, 2016'dan itibaren "Milli Enerji ve Maden Politikası" ile Türkiye'nin doğal gaz ve petrol arama stratejisinin geliştirildiğini anımsattı.

Karadeniz'de Cumhuriyet tarihinin en büyük doğal gaz keşfi ve bu keşfin kısa sürede üretime kazandırılmasıyla 2023'ten bu yana ev ve sanayide yerli doğal gazın kullanılmaya başlandığına işaret eden Bayraktar, "Bugün yaklaşık 4 milyon hanenin doğal gaz ihtiyacı Karadeniz'den geliyor. Seneye 2 katına çıkacak. 2028'de 16-17 milyon hanenin doğal gaz ihtiyacını kendi gazımızla Karadeniz'den karşılıyor olacağız. Bu aynı zamanda Türkiye'nin özellikle doğal gaz ithalatında çok önemli azalışa gidecek. 15-16 milyar metreküplük doğal gazı kendi imkanlarımıza karşılıyor olacağız." ifadelerini kullandı.

Gabar'da yaklaşık 3 bin 600 mühendisin çalıştığını belirten Bayraktar, "600-700 kilometrelik yol yapmak suretiyle şu an günde 80 bin varil petrol üretiliyor. Bugün itibarıyla yıllık yaklaşık 2 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklük. Türkiye'nin yeni bir hikaye daha yazması lazım. Diyarbakır'da çalışmalara da 4 blokta başladık. Türkiye artık ankonvansiyonel yöntemle, çatlatma yöntemiyle kaya petrolü arayacak. Bu Gabar'dan daha büyük olabilecek potansiyele sahip. Bizim için oyun değiştirici etkisi olabilecek. Başarılı olursak da belki yüzlerce kuyuyla Diyarbakır'ın adeta bir petrol şehrine dönüşeceği sürece doğru giriyoruz." diye konuştu.

Bayraktar, Türkiye'nin Libya, Afrika, Irak, Suriye, Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan'da da çalışmalara devam edeceğini aktardı.

Madenlerin ekonomiye kazandırılması

Türkiye'nin yer altı kaynaklarının ekonomiye kazandırılmasının da önemine dikkati çeken Bayraktar, madencilik sektöründe yerlileşme ve katma değerli üretimin stratejik öncelik olduğunu söyledi.

Bayraktar, Türkiye'nin maden çeşitliliği açısından dünyanın en zengin 7'nci ülkesi olmasına rağmen sanayinin en temel ham madde girdilerinden olan madenlerde net ithalatçı konumunda bulunduğunu ifade ederek, "Hedefimiz, mevcut madenlerimizi ekonomiye, çevreyle uyumlu bir şekilde, iş sağlığı ve güvenliğinden taviz vermeden kazandırabilmek." dedi.

Türkiye'nin yer altında önemli bir potansiyeli bulunduğunu kaydeden Bayraktar, "30-40 tonları bulan yıllık üretimimizi ilk etapta 100 tonlara çıkarmamız ve bu altını ekonomimize kazandırmamız lazım." değerlendirmesinde bulundu.

Bayraktar, kritik madenlerin enerji dönüşümü açısından stratejik rolüne de işaret ederek, kamu, özel sektör ve akademi işbirliğiyle Türkiye'nin nadir toprak elementleri tedarikinde dünyanın ilk 5 ülkesi arasına girmesinin hedeflendiğini, madencilikte temel yaklaşımın ham madde ihracatı değil, ara veya uç ürün geliştirilerek yüksek katma değer elde etmek olduğunu vurguladı.

Yerlileşme temel öncelik

Türkiye'nin yenilenebilir enerji yatırımlarında yerlileşmenin temel öncelik olmaya devam ettiğini belirten Bayraktar, Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) modelinin bu yaklaşımın somut bir sonucu olduğunu söyledi.

Bayraktar, enerjide atılan tüm bu adımların temel amacının enerji arz güvenliğini güçlendirmek olduğunu dile getirdi.

Türkiye'nin bugüne kadar yer altı kaynakları açısından kısıtlı bir ülke olarak görüldüğünü ancak bu algının değişmeye başladığını ifade eden Bayraktar, "Bu ezberi bozuyoruz, bozacağız ama bu zaman alacak. Türkiye'nin ekonomideki temel gücü üretim kabiliyetinden, sanayimizden geçiyor. İstihdama, üretime, ihracata önemli bir katkı sağlıyor. Sanayicimizin enerjiye kaliteli, kesintisiz bir şekilde, öngörülebilir fiyatlarla ulaşması için büyük bir gayretin içerisindeyiz." ifadelerini kullandı.

Bayraktar, dünyanın Kovid-19 salgını, jeopolitik ve ticari gerilimler nedeniyle zorlu bir süreçten geçtiğini anlatarak, "Bu zorlu süreci başarıyla atlatacağız ve yeni bir başarı hikayesini hep birlikte yazacağız. 2026'dan itibaren yapacağımız yapısal değişiklikler, reformlarla beraber hep birlikte bu süreci başarıyla atlatacağımıza inanıyorum." diye konuştu.

"Enerji arz güvenliği sürdürülebilir büyümenin ön koşulu"

İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan da küresel belirsizliklerin arttığı bir dönemde rekabet gücünü ve sürdürülebilir büyümeyi korumanın enerjide dönüşümü stratejik, bütüncül ve kararlı şekilde yönetmekten geçtiğini söyledi.

Bahçıvan, bu noktada Türkiye'nin ortaya koyduğu enerji dönüşümü vizyonunun önem kazandığını belirterek, "Enerjide 'Türk Yolu' stratejisi, sürdürülebilir büyüme ve sanayinin rekabet gücünün desteklenmesi açısından da çok anlamlı. Bakanlığımızın ortaya koyduğu dengeli, çok katmanlı ve çok boyutlu bu enerji politikası, ülkemizin 2053 net sıfır emisyon vizyonuyla uyumlu olması ve enerjide dışa bağımlılığı azaltan bir yaklaşım sergilemesi açısından da çok önemli." diye konuştu.

Türkiye sanayisinin rekabet gücüyle enerji sisteminin birbirinden ayrılamaz unsurlar olduğunu ifade eden Bahçıvan, şunları kaydetti:

"Enerji arz güvenliği sürdürülebilir büyümenin ön koşulu. Düşük karbonlu enerjiye geçiş ise küresel ekonomide güçlü bir oyuncu olmanın gerekliliği. Türkiye, bu iki hedefi de başarabilecek nadir ülkelerden biri. Sanayiciler olarak ülkemizin enerji dönüşümünü güçlü bir kalkınma fırsatı olarak görüyoruz. Bu süreçte özel sektör olarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye, üretmeye ve teknoloji geliştirmeye hazırız."

Kaynak: AA