Roche İlaç Türkiye tarafından Türk Tıbbi Onkoloji Derneği ve Türk Kanser Derneği’nin katkılarıyla hazırlanan “Akciğer Kanserinde Deneyim ve İçgörü Haritası”nın ara bulguları kamuoyuyla paylaşıldı.
Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında, Roche İlaç Türkiye tarafından Türk Tıbbi Onkoloji Derneği ve Türk Kanser Derneği katkılarıyla hazırlanan “Akciğer Kanserinde Deneyim ve İçgörü Haritası” araştırmasının ara bulguları, hasta ve hekimlerin tedavi sürecine dair deneyimlerini ve beklentilerini ortaya koyuyor. Ipsos Türkiye tarafından gerçekleştirilen araştırma, bu içgörüler doğrultusunda gelecekteki farkındalık, eğitim ve destek programlarının şekillendirilmesine katkı sunmayı hedefliyor.
Araştırmanın ön bulguları Ankara'da düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaşıldı. Toplantıya Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Nuri Karadurmuş, Türk Kanser Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Burak Duruman ve Roche İlaç Türkiye Medikal Lideri Dr. Mahir Kurt katıldı.
İmmünoterapi geri ödeme kapsamına alındı
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Karadurmuş, yaptığı konuşmada hastaların büyük bölümünün ileri evrede başvurduğunu hatırlattı. Türkiye’de hastaların yüzde 55–60’ının evre 4’te geldiğine dikkat çekerek hastalığın akciğer dışındaki organlara yayılmış olduğunu, bunun da tedaviyi zorlaştırdığını ifade etti.
Evre 4 hastaların büyük çoğunluğunda kemoterapi uygulandığını yan etkilerine rağmen kemoterapinin hâlâ etkili bir tedavi ajanı olduğunu belirtti. Prof. Karadurmuş, immünoterapilerin, temmuz ayı itibarıyla ülkemizde geri ödeme kapsamına alındığının da müjdesini verdi. Karadurmuş yapılan çalışmanın, hekimlerin tedavi süreçlerine ilişkin deneyimlerini, karar alma biçimlerini ve hasta yönetiminde öne çıkan yeni yaklaşımları bütüncül biçimde ele aldığını aktararak şunları söyledi: "Günümüzde tedavi planlamasında yalnızca klinik veriler değil, hastanın yaşam kalitesi, tedaviye uyumu ve iletişim biçimi de giderek daha fazla önem kazanıyor. Bu çok boyutlu yaklaşım hem klinik etkinliği hem de hasta memnuniyetini güçlendiriyor. Özellikle immünoterapilerin klinik uygulamalarda yaygınlaşmasıyla, hekimlerin bu tedavilerden edindikleri deneyimler, hasta yönetiminde değerli bir öğrenme alanı oluşturuyor.”
"PASİF İÇİCİLİK AKTİF İÇİCİLİK KADAR RİSKLİ"
Nuri Karadurmuş pasif içiciliğin de aktif içicilik kadar riskli olduğunu hatırlattı. Hastalıkta, aktif içiciliğin 8 kat pasif içiciliğin 2-3 kat olduğunu belirten Prof. Dr. Karadurmuş "Büyük bir yanılgı yaşanıyor kafelerde. Kapalı alan açık alan birbirine karışmış durumda. Pasif içicilik aktif içicilik kadar riskli." dedi.

FARKINDALIK İSTENEN DÜZEYDE DEĞİL
Araştırmayı toplumsal farkındalık açısından değerlendiren Türk Kanser Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Burak Duruman, bulguların toplumun erken tanı bilincini güçlendirme yönünde önemli mesajlar içerdiğini ifade etti: “Elde edilen veriler, akciğer kanserinde farkındalığın hâlâ istenen düzeyde olmadığını, belirtilerin çoğu zaman geç fark edildiğini gösteriyor. Bu durum, toplumun erken tanı ve destek süreçleri konusunda daha fazla bilgilendirilmeye ihtiyaç duyduğunu ortaya koyuyor. Farkındalık yalnızca tanı oranlarını değil, tedavi sürecinde moral ve umut duygusunu da güçlendiriyor. Bu nedenle kamu, sivil toplum ve özel sektörün birlikte hareket ettiği bütüncül farkındalık programları her zamankinden daha fazla önem taşıyor.”

SAĞLIK ALANINDA SÜRDÜRÜLEBİLİR GELİŞİME KATKI SAĞLAYACAK
Değerlendirmesinde araştırmanın sağlık ekosisteminde yarattığı etkiye vurgu yapan Roche İlaç Türkiye Medikal Lideri Dr. Mahir Kurt, elde edilen bulguların sağlık alanında sürdürülebilir gelişime katkı sağlayacağını vurguladı: “Akciğer kanseri, yenilikçi tedavi yaklaşımlarının en hızlı ilerlediği alanlardan biri. Ancak bu ilerlemenin kalıcı olabilmesi, hasta ve hekim deneyimlerinden öğrenebilmemize bağlı. Roche olarak, bilimin sunduğu yenilikleri gerçek deneyimlerle birleştirmenin sağlık sistemine değer kattığına inanıyoruz. Bu araştırma da tam olarak bunu sağlıyor: klinik gözlemleri, hastaların sesini ve toplumsal farkındalığı ortak bir zeminde buluşturuyor. Elde edilen içgörülerin, gelecekte hem bilimsel hem insani açıdan daha bütüncül çözümlerin önünü açacağına inanıyoruz.”

