Tarım ve Gıda Etiği Derneği (TARGET) 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla yayımladığı mesajda, dünyanın en eski mesleklerinin başında gelen çiftçiliğin aynı zamanda bir yaşam biçimi ve kültür olduğuna vurgu yaptı. Açıklamada, “Tarımsal planlamaların esasını; bilimsel ve gerçekçi bilgiler ile ortak akıl oluşturmalıdır. Tarım ve gıdada ortaya çıkan hasılanın paylaşımında, çiftçilerimizin ile diğer paydaşlar arasında hakkaniyet sağlanmalıdır. Başta iklim krizi olmak üzere ekolojik sorunlara, sürdürülebilirlik ve doğanın esenliği bakış açısıyla çözümler aranmalıdır. Tarımsal finans ve desteklemeler, erişilebilir ve yaygın biçimde çiftçinin kullanımına sunulmalıdır. Bütün sorunlar ve konular, çiftçinin üretici örgütleri altında birleşmesiyle ve faaliyet göstermesiyle daha kolay ve kalıcı olacaktır” değerlendirmesine yer verildi.

TARGET açıklamasında hızla değişen ve dönüşen dünyada çiftçilerin sayısında anlamlı düşüşler gözlemlendiğine vurgu yaparak, “Bu düşüşlerin üzerinde durulması gereken nedenleri vardır. Çiftçilik, özünde, sabır, dayanıklılık ve devamlılık isteyen iş ve işlemlerden oluşmaktadır. Çiftçilik, yaz kış, soğuk sıcak, kar kış denmeden yürütülmesi gereken bir uğraştır. Diğer yandan çiftçiler, emeğinin hakkaniyetli karşılığını almakta zorlanmaktadır. Özellikle belli coğrafyalarda ve ürün gruplarında, çiftçilerin alın terinin karşılığını yaşamlarını sürdürecek seviyede alamadıkları ortadadır” denildi.

Her geçen gün kendini iyice hissettiren iklim krizinin, tarımı ve çiftçileri oldukça derinden etkilediğini ifade eden TARGET, kuraklık, susuzluk, sıcaklık artışı, doğal afetler gibi olumsuz olguların tarımsal üretimi her geçen zorlaştırdığını ve verimliliği düşürdüğüne dikkat çekerek şöyle denildi:

“Artan nüfus ve hızla kaybedilen tarım arazileri yüzünden dünyada daha fazla gıda üretimine ihtiyaç vardır. Bu olumsuzluklara gıdada kayıpları ve israfı ile beraber artan tüketim eğilimleri de eklendiğinde tarımsal üretimin artışının zorunlu hale geldiği gözlemlenmektedir. Tarımsal üretimin artışına yönelik son onlu yıllarda yapılan gelişme, uygulama ve politikaların pek çok yönden tarımsal üretimin yapısını ve şeklini değiştirdiği görülmektedir. Başta biyoçeşitliliğin kaybedilmesi, aşırı gübre ve ilaç kullanımı ile pazarda/piyasada oluşan ulus ötesi sermaye odaklı kartelleşmeler sonucunda tarımda büyük sorunlar ortaya çıkmaktadır. Yaşanan bütün olumsuz gelişmelere rağmen dünyada tarımsal üretimin yüzde 70’den fazlası “küçük aile işletmeleri” diye ifade edilen çiftçi aileler tarafından sağlanmaktadır. Ekonomik, sosyal, kültürel ve ekolojik sorunlarla baş etme zorlanan geleneksel çiftçilerin önemli bir bölümü tarımsal üretimden uzaklaşmaktadır. O nedenle ülkemizde çiftçilerimizin yaş ortalaması 60’a dayanmıştır. Üretim ve emek mücadelesinde tek başına ayakta kalmakta zorlanan çiftçilerimizin örgütlülüğü başka bir sorun alanını oluşturmaktadır. Nicelikleri bir hayli fazla olmakla beraber nitelik ve etkinlikleri yeterli olmayan üretici örgütlerimiz, tarımı ve çiftçilerimizi tam anlamıyla savunamamakta ve sorunlara ortaklaşa çözümler bulamamaktadır. Bu nedenle çiftçilerimiz oldukça organize hareket eden girdi ve ürün piyasasında yalnız kalmakta ve oldukça zorlanmaktadır. Sonuç itibarıyla çiftçinin ekmeği her geçen gün küçülmektedir.”

Muhabir: Cemil Cahit Saraçoğlu