Bazı yazılar vardır ki, okuduktan sonra sizinle yaşarlar hep… Serüveninizin yoldaşı olurlar. Olmadık zamanlarda anımsarsınız… Tıpkı hep bizimle olan bazı şarkılar, bazı türküler, bazı şiirler gibi… Ancak ölünce unutulacaklar arasında yerlerini alırlar.

'100 yılın 100 kitabı', '100 Yıla damga vurmuş kitaplar', 'Eleştirmenlerin seçtikleri', 'Mutlaka okunması gereken kitaplar' gibi çeşitli başlıklar altında listelenmiş yapıtlar vardır. Bu tür listelemelere karşı mıyım? Değilim. Yapılsın varsın. Onlar da bir 'yol gösterici'dir. Üzerinde düşünülesi, tartışılası bir konu olurlar.

Ama gerçek okur, bütün listelemelerin dışında kendi listesini oluşturandır.

İşte böyle bir listelemede yer alan yazılardan söz ediyorum.

Bırakın bir kitabı, hatta edebiyat dergisini, günlük politikanın yaşamımıza pompaladığı sığ tartışmaların, hakaretlerin, nemize gerekse sahne dünyasında yaşanan aşkların-ayrılıkların, onlara kabulüm dedirtecek cinayet haberlerinin arasında bir gazetede küçük bir köşeciğe sıkışmış olarak sizi bekliyor olabilir o yazı.

Böyle bir yazıyla karşılaşmıştım yıllar önce, artık yayımlanmayan bir gazetede.

'Uçurtma ve Bisiklet' başlığını taşıyordu (*).

Bir dörtlüğün yazılış serüveni de denebilecek bir yazı…

***

'Yeşilin filizi benle gülüm, / Mavinin ırmağı benle, / En usta canbazıyım yeryüzünün / Gökyüzü bir elimde yeryüzü bir elimde.'

Dörtlüğü yazan Turgay Gönenç. Yazıyı yazan da…

Ne mi anlatıyor yazıda?

Bu dörtlük üzerinde ne çok düşündüğünü… Ne çok düşünmüş de, 'İşte bitti!' diyememiş bir türlü.

Meğer bitmek için çocukluğa yolculuk beklermiş dörtlük.

Bir gün atlamış bisiklete, sürmüş çocukluğuna doğru. Çocukluğunun geçtiği sokaklarda dolaşmış.

İşte o gün bitmiş şiir.

Şiir bitmiş ve şair bir ürünü daha tamama erdirmenin hazzını tatmış.

Bu kadar mı?

Onun için, daha doğrusu şiir serüveni için ikinci bir dönüm noktası olmuş bu şiir…

Nasıl mı?

Dörtlüğü ilk okuduğu kişi 'Halikarnas Balıkçısı' olarak bildiğimiz, bir başka mavi tutkunu Cevat Şakir Kabaağaçlı.

Yıl 1970.

Balıkçı demiş ki:

'Bak Turgay, sanırım şimdi daha da çok yaklaştın şiire.'

Bir de sorusu var Balıkçı'nın:

'Sahi, bu denli yaşam sevinci, doğa sevgisini nasıl yoğunlaştırdın bu dörtlükte?'

Gönenç'in yanıtı mı?

'Bilmem, ama sanırım içimdeki çocuğa daha fazla kulak vererek.'

Halikarnas Balıkçısı'nın bunun üzerine söylediğidir Gönenç için ikinci dönüm noktasını oluşturan:

'İçindeki çocuğu öldüren insan, bir bakıma yaşarken çoğu ölmüş bir insandır.'

***

Gönenç'in 'yeşilin filizi'ne, 'mavinin ırmağı'na dokunarak ciğerlerine dolan son nefesin ardından şair Hüseyin Ferhad şöyle yazdı:

'Ezcümle: Andrey Voznesenski'yi sen tanıtmıştın bize. 'Oza'yı senin çevirinle (Mehmet H. Doğan'la) sevdikti. Çok teşekkürler Turgay Gönenç. İzmir daha bir tenhalaştı gidişinle'.

Evet, o 'yüzyılın kitapları' arasında anılacak şiir kitabını Türkçe'ye kazandırandı… Elbette, Mehmet H. Doğan'la birlikte… Papirüs Dergisi'nin özel sayısı olarak (Kasım 1969, Sayı: 41) yayımlanan İkinci Yeni Antolojisi'ni de birlikte hazırlamamışlar mıydı?

***

Mavi bir kentte, mavi düşler kurarak, mavi düşler kuralım için yaşadı. Mavi bir dünyaya kaçmıştır kesin, hem de bir bisikletle…

Hüseyin Ferhad'ın yazdıklarından yola çıkarak sorarsam?

Gidişiyle yaşadığı kenti daha da tenhalaştıran kaç kişi vardı?

Yanızca kenti mi?

Ülkeyi?

___________________

(*) Turgay Gönenç, 'Uçurtma ve Bisiklet', Yeni Yüzyıl Gazetesi, 28 Ekim 1996.