Bir önceki yazımızda, tüm dünyada ABD küresel imparatorluğunun ve onun 'serbest piyasa düzeni'nin hüküm sürdüğü koşullarda Venezuela'da gerçekleştirilen reformların bir süre sonra 'sosyalizm' idealine bağlanmış olmasının önemine dikkat çekmiş...

O dönemin koşulları göz önüne alındığında, böyle bir girişimin 'Bolivarcı' yönetimin ABD ve diğer Batılı emperyalist devletler tarafından 'şeytanlaştırılmasına' yettiğini söylemiş...

Buna karşılık, yaşanan deneyimin mevcut rejimin halkın gözünde itibar kazanmasına ve ülkedeki anti-emperyalist direnişin güçlenmesine yol açtığını vurgulamıştık.

***

Nitekim, ABD güdümüyle Venezuela oligarşisinin Chavez yönetimine karşı giriştiği ilk darbe girişimi bu direniş sayesinde bozguna uğratılmıştır...

Günümüzde Maduro yönetimine karşı girişilmiş olan yeni darbe girişimi de şu an itibarıyla bu sayede başarısız kılınmış bulunmaktadır...

Önümüzdeki dönemde ne olup biteceğini ise Venezuela'nın içinde süren mücadele, dünya ölçeğinde gelişen güç mücadelesi ve ABD müdahalesinin askeri bir işgale dönüşüp dönüşmeyeceği belirleyecektir.

***

Elbette bu hassas durumda Venezuela yönetimi, haklı olarak iç çelişkileri şiddetlendirecek toplumsal girişimler yerine ABD emperyalizmine karşı mücadeleyi ön plana çıkarmakta, böylece içeride ve dışarıda en geniş ulusal cepheyi kurmaya çalışmaktadır...

O nedenle, Chavez döneminde başlatılmış olan '2002 sosyalizmi' tartışmaları şu aşamada gündemden çıkmış görünmektedir...

Ama bu hiç de Venezuela'nın bu yöndeki girişimlerini sonlandırdığı anlamına gelmemektedir.

***

Söylediklerimizi biraz açacak olursak...

Dünyanın bir çok ülkesinde bugüne kadar yaşanmış olan sosyalizm deneylerinin büyük bir bölümü doğrudan toplumsal mücadele ve onun sonucu olan iç çatışmalar yerine ulusal kurtuluş mücadelelerinin içinden doğmuştur...

İlk sosyalist ülke olan Rusya'da bile Bolşevik yönetimin sağlamlaşması, sosyalist iktidarı devirmek için başlatılan dış müdahalelere karşı mücadele sürecinde gerçekleşmiş, bu mücadelelerde 'ulusal' duygular ağırlıklı bir rol oynamıştır...

Aynı şeyi II. Dünya Savaşı sırasında Sovyetler Birliği'nin Alman işgaline uğradığı dönem için de söyleyebiliriz... Alman ordularının Moskova'nın, Leningrad'ın ve Stalingrad'ın kapılarına dayandığı koşullarda Sovyet yönetimi eski milli marşı geri getirmek de dahil olmak üzere ulusal duyguları canlandıracak tüm olanakları değerlendirmiş ve ulusal çıkarları savunarak ayakta kalabilmiştir...

Yine İkinci Dünya savaşı sonrasında Doğu Avrupa, Orta Avrupa, Çin, Vietnam, Kamboçya, Laos, K. Kore gibi ülkelerde de sosyalist yönetimler başarılı ulusal kurtuluş savaşlarının sonucunda iktidara gelmiş ve ancak bu sayede sosyalist dönüşümleri gerçekleştirebilmiştir.

***

Venezuela'daki 'Bolivarcı' yönetim de kendi iktidarını kurma ve sağlamlaştırma dönemi olan 1998-2004 yılları arasında sosyalizm tartışmalarına girmemiş, buna karşılık petrol başta olmak üzere ulusal zenginlikleri denetimine almış ve bunları halk yararına kullanarak siyasi temelini sağlamlaştırmıştır...

'Sosyalizm' tartışmaları ancak 2002 yılındaki askeri darbenin bozguna uğratılmasından ve gerici güçlerin bir ölçüde sindirilmesinden sonra 'Bolivarcı devrimin' daha ileri götürebilmesi amacıyla gündeme getirilmiştir....

Günümüzde emperyalizmin ve işbirlikçilerinin saldırılarının yoğunlaştığı koşullarda doğal olarak 'ulusal savunma' çizgisi yeniden öne geçmiştir.

***

Ne var ki, bu çizginin uygulanması ülke içinde toplumsal dönüşümlerin olmayacağı anlamına gelmemektedir...

Çünkü emperyalist müdahaleye karşı durabilmek için gereken kitle desteği, ancak anti-emperyalist mücadelenin toplumsal girişimlerle birlikte yürütülmesi durumunda sağlanabilmektedir...

Ulusal amaçlar doğrultusunda başlatılan mücadelelerin genellikle toplumsal dönüşümleri de beraberinde getirmesinin altında yatan ana neden budur.

***

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz...

Latin Amerika'da'da şu sıralar toplumsal mücadelelerde genel bir gerileme eğilimi görülmektedir... Venezuela'da ABD'nin başlattığı yeni saldırı, Brezilya'da, Arjantin'de, Şili'de, Nikaragua'da ilerici yönetimleri deviren karşı-devrimci dalganın bir parçasıdır...

Eğer Venezuela, dünyada yeni oluşan güç dengelerinin de yardımıyla bu saldırının üstesinden gelebilirse bu yalnız kendi ülkesinde değil, tüm Latin Amerika'da toplumsal mücadelelerin yeniden yükselmesi sonucunu doğuracaktır.