Uçan Süpürge Vakfı’nın düzenlediği 27’inci Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, 2’nci gününde Kült Kavaklıdere ve Goethe—Institut Ankara’da dopdolu bir programla sürdü. Festivalin 2’nci gününde Ankaralı sinemaseverler 13 film izledi. Kült Kavaklıdere’de gösterimler, “Kimera” ve “Yeşil Hudut” filmleriyle başladı. “Kadınlar Arasında”, “Kayıtsız”, “Benim Adım Mutlu”, “Süt”, “Olmak İstediğim Her Şey Değilim”, “En Sevdiğim Pastam”, “Faruk” ve “Kuşunu Arayan Kafes” filmlerinin gösterimiyle sona erdi. Sinemada “Kayıtsız” ve “Benim Adım Mutlu” filmlerinin ardından söyleşi yapıldı. Goethe’de ise “Kör Noktada”, “11’e 10 Kala” ve “Neandria” filmleri gösterildi. “Kör Noktada” filminin gösteriminden sonra filmin yönetmeni Ayşe Polat’la, “11’e 10 Kala” filminin gösteriminin ardından ise filmin yapımcısı Nida Karabol, izleyicilerle söyleşti.
“ÇALIŞMALARINI ÇOK BAŞARILI BULDUĞUM BİR FESTİVAL”
Festival kapsamında Bilge Olgaç Başarı Ödülü’ne lâyık görülen isimler arasında yer alan yönetmen Ayşe Polat, Goethe—Institut Ankara’da “Kör Noktada” filminin gösterimine katıldı. Festivalin Sanat Direktörü Dilek Metin Sert’in moderatörlüğündeki söyleşiye de katılan Polat, filmin ortaya çıkış hikâyesini şöyle anlattı: “Zaten Alevi-Kürt olduğum için, böyle bir film yapmak her zaman gündemimdeydi. Bir süre 2013-2014 yılında Tarabya’da Alman Kültür Merkezi’nin verdiği bursla bir eğitim dolayısıyla kalmıştım. Oralarda her cumartesi, Cumartesi Anneleri’ne denk geliyordum. Onları her gördüğümde bana çok dokundu ve buradan ilhamla bir hikâye yazmak istedim. Bir tarafta mağdurları biliyoruz ama ben JİTEM tarafını da göstermek istedim. Boyutlarını da anlatabilmek için bunu bir tür filmiyle anlatmam gerektiğini çok iyi biliyordum. Çalışmalarını çok başarılı bulduğum bir festival. Ödülü öğrendiğimde çok mutlu oldum, çünkü Bilge Olgaç’ı öne çıkarmak bu ödülün önemini daha da arttırıyor. Böyle bir festivalde böyle değerli bir ödülü almak, benim için büyük bir onur ve gurur.” dedi.
“FÜRUĞ, DÜNYADAKİ KADINLAR İÇİN ÇOK GÜZEL ŞEYLER BIRAKTI”
Dünya prömiyerini Almanya’daki 50. Würzburg Uluslararası Filmwochenende Film Festivali’nde yapan, Ankara ve Türkiye prömiyerini ise ilk defa Uçan Süpürge’de yapan “Kayıtsız” filminin ardından, filminin yönetmeni Özlem Çıngırlar, oyuncuları İpek Elmas Şenol ve Nastaran Mazal izleyicilerle bir araya geldi. İranlı oyuncu Mazal, İranlı şair Füruğ Ferruhzad’ın hem kendisi hem de İranlı kadınlar için etkisinin farklı olduğunu “Füruğ’nun hayatıma olan etkisi çok başka. İranlı kadınların hepsi için öyle. Özlem bu projeyle geldiğinde projede Füruğ var diye çok heyecanlanmıştım. Bu projede yer almak benim için derin bir tecrübe oldu. Füruğ, kendi yaşadığı dönemde İran’da gerçekten değişik şeyler yapıyordu ve hiç korkmayan bir kadındı. Özgürlük ve kadın hakları için bayağı uğraştı. O dönem için fazla şeyler yazıyordu, kadınların cinselliği için de. Cinsel özgürlük için onu normalleştirmeye çalışıyordu. Erken yaşta hayatını kaybetti ama İran ve Orta Doğulu kadınlar, dünyadaki kadınlar için çok güzel şeyler bıraktı” diye konuştu. “Filmin yönetmeni Özlem Çıngırlar, Mazal’ın ilk uzun metraj deneyimi olan “Kayıtsız” filminde “Perisa” karakteri için 3 aday oyuncu arasından Mazal’ı seçtiğini açıkladı. Mazal da karakterini çok sevdiğini ve kendine yakın bulduğunu ifade etti.Mazal’ın ressam kız kardeşi Nilüfer Mazal, filmin kostüm tasarımcılığını üstlendi. Çıngırlar, ayrıca NilüferMazal’ın birkaç tablosunu kullandığınısöyledi.
“ALDIĞIM DESTEK DÖRTTE BİRİ BİLE DEĞİL”
Çıngırlar, film için Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nden destek almasına karşın filmi çekerken ekonomik zorluklar yaşadığını belirterek, “Aldığım destek … dörtte biri bile değil” dedi. Kişisel birikimlerini de bu filme yatırdığını dile getirdi. Festival takıntısı olmadığını kaydeden Çıngırlar, filmi önemli festival ve mecralarda göstermek istediğini ifade etti. Festival kapsamında 13 Mayıs’ta “Daha Fazlası, Daha Azı Değil: Sen Uçuşu Hatırla” teması çerçevesinde düzenlenecek “Yeşermenin ve Çiçeklenmenin Sonsuz Gün Doğumu” başlıklı panelde konuşmacı olarak yer alacak.
“BİLGE OLGAÇ BAŞARILI, ÜRETKEN VE EMEKÇİ BİR YÖNETMENDİ”
Festivalde bir diğer Bilge Olgaç Başarı Ödülü’ne değer görülen yapımcı Nida Karabol, Goethe—Institut Ankara’da “11’e 10 Kala” filminin gösterimine katıldı. Pelin Esmer’in yönettiği filmin yapımcısı olan Karabol, Uçan Süpürge’nin Sanat Direktörü Dilek Metin Sert’in yürütücülüğündeki söyleşide, Uçan Süpürge ve Bilge Olgaç isimlerinin kendi ismiyle yan yana gelmesinden duyduğu heyecanı belirten Karabol, “Bilge Olgaç başarılı, üretken ve emekçi bir yönetmendi. Onu tanıdığım için çok mutluyum ve onun adına verilen bir ödülü almak gurur verici. Yaptığın filmlerle ödül almak çok bambaşka bir duygu. Ama bu ödül çok kişisel bir ödül olduğu için; bir kadın sinemacı olarak, özellikle Bilge Olgaç adını taşıyan bir ödülü almak, ayrıca Biket İlhan’ın elinden almak gerçekten mutluluk verici bir duygu. Ödül aldığımı telefonda öğrendiğimdeki heyecanım neyse, şu anda bile ve ödülü sahnede aldığım andaki heyecanım aynı. Bizim için çok özel bir film, özellikle Pelin için. Çünkü filmde seyrettiğiniz Mithat Amca, Pelin Esmer’in amcası ve filmdeki ses bantları da gerçek. Mithat Amca’nın hayat hikâyesi ve filmde gördüğünüz gazeteler de gerçekten yaşanan gelişmeler. Filmde gördüğünüz apartman, yani dış görüntüleri ve iç görüntüler de dahil, benim doğup büyüğüm apartman. Bu filmde doğup büyüdüğüm evi ofis olarak kullandık.” diye konuştu.
“NEFES ALMAK İSTİYORUM”
Festivaldeki son söyleşi ise on dokuz yaşında televizyondaki bir yetenek yarışmasını kazanıp şöhrete yaklaşan Mutlu Kaya’nın hikâyesini anlatan “Benim Adım Mutlu” belgeselinin gösteriminin ardından Kaya’nın ablası Songül Kaya’yla kardeşi Hakan Kaya’nın katılımıyla yapıldı. Songül Kaya, Türkiye’deki yargı düzeninin şiddete karşı caydırıcı cezalar içermediğini söyledi. “Bizler her gün 1-0 yenik düşüyoruz” diyen Kaya, sesini duyuramayan birçok kadın olduğunu söyledi. Sesini duyurmak için mücadele ettiğini vurgulayan Kaya, şu ifadeleri kullandı: “Bu sesi duyurmak için hiçbir şekilde geri adım atmayacağım ve bu adalet sürecinin işleyişi bu konuda beni maalesef etkilemeyecek. Çünkü kadınların ölmesini istemiyorum. Dilek’in ölmesini istemedim, Mutlu’nun da vurulmasını istemedim. Binlerce Dileklerin de vurulmasını istemedim. Bazı şeylerin değişmesi için elimizden geleni yapıyoruz ve mücadele etmeye çalışıyoruz. Sesimiz duyulsun istiyoruz, bu bizim hakkımız çünkü. Ben nefes almak istiyorum.”