CHP Tekirdağ Milletvekili Dr. Candan Yüceer, Yüceer, Çorlu ilçesi Sarılar Mahallesi mevkiinde meydana gelen yedisi çocuk 25 kişinin hayatını kaybettiği 318 kişinin yaralandığı Çorlu Tren Katliamı'nı Meclis gündemine taşıyarak, Meclis Genel Kurulu'nda söz aldı. Katliamın yıl dönümünde konuşan Yüceer, 'Bu bir katliamdır çünkü ağır ihmaller zinciri sonucu gerçekleşmiş bu olay kaza olarak değerlendirilemez. Olayla ilgili tek bir kişi siyasi sorumluluğu üstlenmedi. Tek bir demiryolları yöneticisi hakim karşısına çıkarılmadı ama o günden bugüne o acılı aileler, avukatları, o mücadeleye destek veren milletin vekilleri, davayı izleyen gazeteciler yargılanıyorlar. İhmaller zinciri sürüp giderken, olay bir tren faciasından hukuk faciasına dönüşmüştür. Adaletin küçüldüğü ülkelerde büyük artık suçlulardır. Ve Maalesef Çorlu Tren Katliamı davası bunun bir örneği olarak tarihi geçecektir. Göz göre göre gelen ölümler var ama adalet 3 yıl oldu hala gelmedi' şeklinde konuştu.
'İKTİDAR YANDAŞLIĞI, LİYAKATİN VE TECRÜBENİN ÖNÜNE GEÇİRİLMİŞTİR'
Tekirdağ Çorlu'da gerçekleşen faciaya neden kaza değil de katliam dediklerini, cinayet dediklerini açıklayan Yüceer, 'Bu bir katliamdır çünkü ağır ihmaller zinciri sonucu gerçekleşmiş bu olay kaza olarak değerlendirilemez. Katliamdır çünkü demiryolları altyapısı, bakım, onarım yenileme çalışmaları teknik gereklerine uygun olarak yapılmamıştır. Katliamdır çünkü 151 yıl önce yapılan, hizmet ömrünü tamamlamış menfezin bakımları ihmal edilmiş, istinat duvarı yapılmamıştır. Dolgu ve travers malzemeleri mühendislik standartlarını uygun yapılmamıştır. Katliamdır çünkü gerekli sayıda yol ve geçit memuru çalıştırılmamış, yol bekçiliği gibi kritik bir görevin yerini tutacak yol denetim mekanizması oluşturulmadan maliyet gibi bir gerekçeyle yol bekçiliği kaldırılmıştır. Katliamdır çünkü, iktidar yandaşlığı, liyakatin ve tecrübenin önüne geçirilmiştir. Yol bakım birimlerinde memur olacak standartlara bile sahip olmayan insanlar görevlendirmeyle buralarda müdür olarak çalıştırılmıştır. Demiryollarının tüm birikimi maalesef tasfiye edilerek bakım onarım ve yapım işlemleri ehil olmayan insanlara verilmiştir. Katliamdır çünkü daha altyapısı, sinyalizasyon sistemi olmadan bu hatlar siyasi şov uğruna seçim öncesi açılmıştır' ifadelerinde bulundu.
İhmaller zinciri sürüp giderken, olayın üç yıl içerisinde bir tren faciasının bir hukuk faciasına dönüştüğünü belirten Yüceer, 'Faciaya saatler içinde getirilen yayın yasağı ve üzerinden 24 saat geçmeden sanki bir şey olmamış gibi, insanlar ölmemiş gibi saraydaki kutlamalarla başlayan süreç suçu yağmurun üstüne, sorumluluğun sadece en alt birimdeki dört personelin üzerine yıkılmasıyla devam etti. Kimse özür dilemedi, kimse istifa etmedi, kimse hesap vermedi, sorumluluk üstlenmedi. Yağmurdandı denildi ve geçildi. 90 yaşındaki Suud Kral için yas Çorlu'daki canlarımız için çok görüldü' diye konuştu.
Şaibeli bilirkişi raporlarıyla sorumluların dava kapsamı dışında tutulduğuna değinen Dr. Yüceer, 'Jeoloji Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Meteoroloji Mühendisleri Odası ve uzmanların bu konuda görüş ve değerlendirmeleri göz ardı edildi. Şaibeli bilirkişi raporuyla sorumlular dava kapsamı dışında tutuldu. Sanık sandalyesinde oturması gerekenler terfi ettirildi. Yöneticiler, bürokratlar korunup kollandı ve gerçeklerin üzeri örtülmeye çalışıldı' dedi.
'ÇORLU TREN KATLİAMI, UTANÇ FOTOĞRAFIDIR
Yüceer, Çorlu Tren Katliamı'nın gerçekleştiği yerdeki menfezin fotoğrafını göstererek sözlerini şöyle sürdürdü:
'Bakın bu dünya demiryolları tarihine geçecek utancın fotoğrafıdır. Bu büyük bir utanç. Ama ne ortada utanan var ne de hesap veren var. Dünya demiryolları tarihine geçecek kadar büyük bir faciada duruşma ancak bir yıl sonra yapılabildi. Bir yıldır adaleti bekleyen aileler avukatlarıyla beraber darp edildi. Mahkeme kapısı ailelerin, bizlerin, duruşmayı izleyenlerin üzerine kilitlendi. Yetmedi kapı zorlanarak açıldı ama bir yıl boyunca adaleti bekleyen ailelerin adalet arayışı sonuçsuz kaldı. Tek bir kişi siyasi sorumluluğu üstlenmedi. Tek bir demiryolları yöneticisi hakim karşısına çıkarılmadı ama o günden bugüne o acılı aileler, avukatları, o mücadeleye destek veren milletin vekilleri, davayı izleyen gazeteciler yargılanıyorlar. Bizler bu vicdansızlığı adaletsizliği paylaştık diye bununla ilgili bir tweet paylaşımı yaptık diye benim hakkımda fezleke gönderiliyor. Ama verdiğimiz suç duyuruları takipsizlikle sonuçlanıyor. Neresinden bakarsanız bakın burada gerçekten yaşanan skandallar zinciri var. Burada tam bir vicdansızlık, hukuksuzluk var. Adaletin küçüldüğü ülkelerde büyük artık suçlulardır. Ve Maalesef Çorlu Tren Katliamı davası bunun bir örneği olarak tarihi geçecektir. Göz göre göre gelen ölümler var ama adalet 3 yıl oldu hala gelmedi. Yeni bilirkişi raporu son duruşmada sunuldu. O raporda bilirkişi tek tek bütün ihmalleri sıralıyor. Diyor ki; var olan menfezlerde yeni bir facia olabilir, önlem alın diyor. Bunu diyen bilirkişi raporu. Dava sürecini uzatarak acılar küllensin istiyorsunuz. Hesap soran aileleri yargı sopasıyla sindirmek istiyorsunuz. Buna izin vermeyeceğiz. Çorlu Tren Katliamı'nı unutmayacağız, unutturmayacağız. Beren'in, Ömer'in, Oğuz Arda'nın, Gülce'nin hayatını çalanlardan, Sena'yı Bihter'i hayatının baharında ölüme götürenlerden er ya da geç hesap soracağız. Her şeyin ayan beyan olduğu yerde bile biz adalet dağıtamıyorsak vay halimize. Güneş balçıkla sıvanmaz. Her şey, sorumluluğunuz apaçık ortada ve bu vebal sizlerin boyunlarınızdadır.'
SAHTE İÇKİNİN NEDENİ AKP'DİR
Öte yandan Yüceer, Tekirdağ Çorlu ilçesinde 24 Haziran'dan itibaren satın aldıkları sahte içki nedeniyle zehirlenen 30 yurttaşın 12'sinin hayatını kaybetmesine ilişkin 'Alkolün en pahalı olduğu üçüncü ülkeyiz. Alkoldeki vergi oranı yüzde 70'lere tırmandı. AKP iktidarının insanların yaşam tarzına müdahale etmek için alkollü ürünlere getirdiği ağır vergiler binlerce insanı sahte içkiye yönlendirmektedir. Sahte içkinin yaygınlaşmasının nedeni AKP'dir' ifadelerini kullandı.
Yüceer, 'Sahte içki sorunu her geçen gün derinleşen bir yara olmaya ve can almaya devam ediyor. Son olarak Tekirdağ'da 24 Haziran gününden itibaren bir büfeden satın aldıkları sahte içkiden içen 30 kişi zehirlenerek hastaneye kaldırılmıştı. Hastanede entübe olan Vedat Bektaş ile Ahmet Ataman'ın yaşamını yitirmesiyle ölüm sayısı 12'ye yükseldi. Hayatını kaybedenlere rahmet, ailelerine sabırlar diliyorum. Hastanede tedavi gören bazı vatandaşlarımızın da durumlarının ağır seyrettiği bilgisini aldım, acil şifalar dilerim. Olayın üzerinden on günden fazla süre geçmesine rağmen iktidarın konuyla ilgili hassasiyetini öğrenebilmiş değiliz. Ama konu alkol olunca ellerini ovuşturduklarını her fırsatta göstermekten de çekinmiyorlar' diye konuştu.
'SAHTE İÇKİ ÖLÜMLERİ CİNAYETTİR'
Sahte içkiye bağlı olarak yaşanan ölümlerin Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri olduğunu belirten Dr. Yüceer, 'Sahte içki problemi AKP İktidarı döneminde, siyasi bir tercihle alkole getirilen aşırı vergiler neticesinde ortaya çıkmıştır. Alkolün en pahalı olduğu üçüncü ülkeyiz. Son olarak 2021 Ocak'ta getirilen ÖTV zammıyla alkoldeki vergi oranı yüzde 70'lere tırmandı. İktidarın insanların yaşam tarzına müdahale etmek için alkollü ürünlere getirdiği ağır vergiler binlerce insanı sahte içkiye yönlendirmektedir. Yılda en az 500'den fazla insanımız sahte içki nedeniyle yaşamını yitirmektedir.
İktidar, insanların yaşam tarzlarına müdahale etmek için alkole getirdiği olağanüstü vergilerden vazgeçmeli, sahte içki üretimine yönelik ciddi denetimler yapmalı, sahte içki üretimine etkili cezalar verilmeli! Sahte içki ölümleri cinayettir! Sorumluları hesap vermelidir' ifadelerini kullandı.
Yüceer 'Sahte içkinin Bulgaristan'dan getirildiğini söyleyen yetkililer, bunların neden önlenmediğini açıklayamıyor' diyerek sorumluların görevlerini yerine getirmediği ifade etti. Yüceer, 'Bu ölümlerin nedeni belli. Bunun yolu, yöntemi belli. Bunun nasıl önleneceği belli. Bunu kimin önleyeceği de belli. Bu ölümlerin olmasını beklemek, bu ölümleri seyretmek bu ölümlere taammüden ortaklık etmekten başka bir şey değildir. İçişleri Bakanı kaçakçılığı önleyemiyor. Tarım ve Orman Bakanı metil alkolün yaygınlaşmasını önleyemiyor. Maliye Bakanı içkiye yüklediği ÖTV'nin yükselmesi için çalışıyor. Sağlık Bakanı vatandaşın sağlığını hiçe sayıyor. Cumhurbaşkanı her fırsatta içkiye, sigaraya daha fazla yük bindireceğiz diyor. Görüldüğü gibi bir sahte içki iktidarı ile karşı karşıyayız' şeklinde konuştu.
'SALGIN SAHTECİLİĞİ DE TETİKLİYOR'
Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik krizin, pandemi ile birleşince başta düşük gelirli kesimler olmak üzere alkol tüketiminde bir artışa neden olduğunu belirten Dr. Yüceer, şunları söyledi: 'KOVID-19 salgını gibi krizler genellikle işsizliğin artmasına ve nüfusun daha büyük kesimleri için gelir azalmasına yol açar. Bunun yanı sıra sosyal izolasyon ve geleceğe ilişkin belirsizliğin tetiklediği psikolojik sıkıntılardaki artış alkol tüketimini ve buna bağlı zararları tetiklediği gibi alkol bağımlılığını da artırabilir. Böylesi uygun ortamlarda sahtecilik de katlanarak büyümektedir. Pandeminin hiçbir sürecini düzgün yönetemeyen iktidar sorumluluktan kaçarak yönetim zafiyetini açıkça göstermektedir. Genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun ifade ettiği gibi bu sorunların ilacı hemen erken seçime gitmektir.'