Avrupa Birliği'nin finanse ettiği "Toplumsal Cinsiyet Veri ve İstatistiklerine İlişkin Kapasite Geliştirme ve Teknik Destek Programı"nın ilk eğitimine medya çalışanları, öğrenciler, kadın, LGBTİ+ ve hak temelli çalışan sivil toplum örgütlerinin (STÖ) üyeleri, çalışanları ve gönüllüleri katıldı. Eğitimde katılımcılara toplumsal cinsiyet eşitliği (TCE) ile ilgili veri ve istatistik kaynaklarına dair bilgi ve beceri kazandırmak amaçlandı.
STÖ'ler için üç, medya çalışanları ile öğrenciler için iki gün süren, beş modülden oluşan eğitimde Türkiye'de toplumsal cinsiyete duyarlı veri okuryazarlığı ve analizi, toplumsal cinsiyet veri sunumu ve görselleştirme gibi konular ele alındı. Dissensus Araştırma Projeler ve İnsan Kaynakları Direktörü Şemsa Özar ile Projeler ve Ağ Kurma Direktörü Nükhet Sirman, iktisatçı Emel Memiş programın eğitmenleri arasındaydı.
'2030 YILINDA EN ÖNEM VERDİĞİMİZ KONU KİMSEYİ GERİDE BIRAKMAMAK'
Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Birimi (UN Women) Program Analisti Irmak İnan Çınar, açılış konuşmasında kanıta dayalı savunuculuk çalışmalarının BM için önemli olduğunu söyledi. Ayrıştırılmış toplumsal cinsiyet veri ve istatistiklerinin kadın haklarının ve BM'nin 2030 gündeminin geliştirilmesi, izlenmesi ve sürdürülmesi için önemini belirtti. "2030 yılında en önem verdiğimiz konu kimseyi geride bırakmamak" diyen Çınar, kanıta dayalı savunuculuk için ellerinde veri olmadığından bu alanda ilerlemenin zor olduğunu kaydetti. Güvenilir toplumsal cinsiyet verilerinin toplumun tamamına, STÖ'lerin ve öğrencilerin erişimine açık olmasının hak savunuculuğu için değerli olduğunu ifade etti. Veri kullanımının demografik tartışmayı özendirdiğine, kadınların insan haklarının gözetilmesinde hesap verilebilirliğine katkıda bulunduğuna dikkat çekti.
"MEDYA HAK TEMELLİ STÖ'LERDEN ÖNEMLİ"
"Türkiye'de toplumsal cinsiyet veri ve istatistik ihtiyacının bağlamı" başlıklı ilk modülü Prof. Dr. Şemsa Özar, "Bu modül, bir bilinç modülü" diye tanımladı. Prof. Dr. Nükhet Sirman, UN Women'ın önerisiyle katılımcıları cinsiyet farklılıklarını bilen kişiler arasından seçtiklerini söyledi. Verileri doğru kullanmanın önemini vurgulayan Sirman, "Medya neredeyse hak temelli STÖ'lerden de önemli. Çünkü her yerde medya var. Biz artık her şeyi medyadan öğrenir olduk" ifadelerini kullandı. Sirman, medyanın toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelim konularında birçok açıdan daha fazla farkındalık geliştirmiş olması gerektiğini belirtti.
"TCE, BİRİLERİ İSTİYOR DİYE VAR OLAN BİR MESELE DEĞİL"
TCE mücadelesinin yerel ve küresel açıdan bağlama oturtulduğu, mevcut durumun ve mücadelenin değerlendirildiği "TCE'ye İlişkin Temel Kavramlar" başlığındaki ikinci modülü Sirman uyguladı. "TCE, birileri istiyor diye var olan bir mesele değil" diyen Sirman, toplumsal cinsiyetin cinsiyet, yönelim ve konum farklılıkları açısından yaşamın her alanında güç ilişkilerini doğurduğunu vurguladı. Bu modülde TCE'nin sağlanmasının önündeki engeller de incelendi. Türkiye'nin parçası olduğu ve ayrıldığı uluslararası sözleşmeler doğrultusunda, alandaki son gelişmelerin toplumsal cinsiyete ilişkin veri ve istatistiklerin üretimine etkileri tartışıldı.
SİRMAN: TÜRKİYE'NİN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NDEN AYRILMASI CİDDİ GERİLEMELERE YOL AÇTI
TCE mücadelesini katılımcılara tarihsel olarak aktaran Prof. Sirman, kadınların 1975 BM 4. Dünya Kadın Konferansı'ndan 1994 Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı'na dek birçok kazanım elde ettiğini hatırlattı. BM'nin 1975 yılından beri TCE alanında faaliyetleri olduğuna değinerek, kazanımların 2000'li yıllardan itibaren tersine döndüğünü belirtti. Sirman, bu duruma dünyadaki nüfus ve göç hareketleri, yoksulluk gibi birçok etkenin neden olduğunu söyledi. "Öyle bir şey yaşıyoruz ki artık bu başarılar, bu mücadeleler gittikçe daha fazla tehlike ile karşı karşıya kalıyor" dedi. Kadın hakları ve TCE'nin karşılaştığı tehlikelerin sadece Türkiye'yi değil tüm dünyayı etkilediğini dile getirdi. Tehlikeler sonucunda kadınların özellikle kürtaj ve nafaka gibi haklarının zedelendiğine dikkat çekti.
Türkiye'nin 2021 yılında ayrıldığı İstanbul Sözleşmesi'nin hak kayıplarını "taçlandırdığını" söyleyen Sirman, '"Çok ciddi gerilemelere yol açtı" ifadesini kullandı. Türkiye'nin Sözleşme'den çekilmesi ve diğer gelişmelerle Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin TCE'yi gündemden çıkardığını kaydetti.
SİRMAN: KADIN MESELESİNİ GÖREN KURUMLAR OLMALI
Şemsa Özar ise, kurumsal ve kavramsal gerilemeden szö etti. Kadının Statüsü ve Sorunları Başkanlığı'nın geçirdiği dönüşümü anımsatarak, "Kavramların kullanışındaki değişim geriye dönüşü gösteriyor" dedi. Özar, kadının bir birey olarak değil ailenin bir parçası olarak konumlandırılmasını eleştirdi. "Toplumsal cinsiyet" kavramının 10. Kalkınma Planı'nda yer aldığını ancak 2020 Bütçe Görüşmeleri'nde kavramın kaldırıldığının altını çizdi.
Kavramların dönüşümüne dair Nükhet Sirman, "2017'den beri TCE bir amaç olmaktan çıkarıldı" dedi. Türkiye'deki toplumsal ve ideolojik gelişmelerin TCE'yi gerilettiğini belirten Sirman, bu gerilemeye Cumhurbaşkanlığı'nın 30 Nisan 2021 tarihli kararnamesi ile Kovid-19 pandemisinin yol açtığını vurguladı.
İkinci modülün ardından katılımcılar gruplara ayrılarak etkinlik yaptı. On iki medya çalışanının çalışma alanlarında toplumsal cinsiyet veri ve istatistikleriyle ilgili becerilerini arttırmak için en çok neye gereksinim duydukları bu etkinlikte ele alındı. Medya çalışanları hem gündelik yaşamlarında hem de iş yaşamlarında toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle ilgili kendi deneyimlerini aktardı.
Sirman, TCE'nin yaşama geçirilmesi için uluslararası sözleşmelerin uygulanmasını ve ayrımcılıkla mücadele stratejilerinin geliştirilmesini istediklerini belirtti. Toplumsal cinsiyet farkındalığının ihtiyaca yönelik geliştirilmesi gerektiğine işaret eden Sirman, "Özel yasalar çıksın ortaya, düzenlensin. Özel kurumlar çıksın… Mesela toplumsal cinsiyet izleme kurumu çıksın… Dolayısıyla toplumda kadın meselesini gören kurumların olması lazım" diye konuştu.
"BU, ÇOK BÜYÜK BİR HAK İHLÂLİ"
Eğitimin üçüncü modülü "Toplumsal Cinsiyet Duyarlı Veri Okuryazarlığı ve Analizi" konusuna ayrıldı. Bu modülü Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emel Memiş yürüttü.
Kadın hareketinin haber dilinde ve Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerinde yarattığı dönüşüm gibi konular üzerinde duran Memiş, veri çeşitlerini, veri ile istatistik arasındaki farkları anlattı. Veriyi kimin, hangi amaçla ve nasıl ürettiğinin en önemli unsur olduğunu ifade etti. Verilerin üretiminde güç ilişkilerinin etkili olduğunu söyleyen Memiş, toplanan verilerin analizinde istatistiklerden oluşturulan göstergelerin önemli olduğunu belirtti.
Doç. Memiş, TÜİK'in verileri toplama ve hesaplama yöntemlerinden bahsetti. Bazı verileri açıklamayan TÜİK'in 'hak ihlali' yaptığını belirten Memiş, şöyle konuştu: "Siz o veriyi açıklamakla yükümlüsünüz… Hepimizin vergileriyle böyle bir taahhüdünüz de var. Paylaşacağım diyorsunuz; 'ama artık nereden aldığımı paylaşmayacağım' diyorsunuz… Bu, çok büyük bir hak ihlali. Resmî veriye ulaşmak hepimizin hakkı…"
VERİLERİN DOĞRU BAĞLAMDA KULLANILMASI NEDEN ÖNEMLİ?
Memiş, verilerin doğru bağlamda kullanılmaması durumunda yanlış sonuçlar doğurabileceğine ve kandırılmaya sebep olabileceğine dikkat çekti. Oranları ve sayıları karşılaştırmalı olarak vermenin önemli olduğunu, istatistiksel verilerin tek başına yeterli olmadığını belirtti. Verilerin doğru bağlamda kullanılması durumunda ise "toplumsal gelişmeyi tetikleyebilecek bir araca dönüşebileceğinden" söz etti.
Katılımcılar bu modülde mevcut veriler üzerinde alıştırma yaparak veri okuryazarlığını toplumsal cinsiyet alanında nasıl uygulayacaklarını öğrendi.
GAZETECİLER, TCE VERİLERİNİ NASIL GÖRSELLEŞTİRMELİ?
Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEİD ) Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Hilal Arslan ile Dissensus Araştırma Tasarım, Yayın ve İletişim Direktörü Sidar Bayram, "Toplumsal Cinsiyet Veri Sunumu ve Görselleştirme" modülünde katılımcılarla bir araya geldi. Arslan'la Bayram, tablolama programı Excel üzerinde toplumsal cinsiyet veri görselleştirmesinin nasıl yapılacağını, e-Devlet üzerinden TÜİK'in verilerinin mikro biçimlerinin nasıl talep edileceğini katılımcılara anlattı. Veriyi doğru değerlendirme bakış açısını aktaran eğitmenler, veri toplarken ve derlerken ayrımcı bir dil kullanmamak gerektiğine dikkat çekti. Gazeteciler ve medya çalışanlarının grafik hazırlarken dikkat etmesi gereken konuları paylaştı. Eğitmenler, verilerin en çok görselleştirme aşamasında manipüle edildiğini belirterek, iletişim stratejileri, etik ve karşılaştırmanın önemini vurguladı.
Nükhet Sirman'ın yönettiği "Toplumsal Cinsiyet Odaklı Savunuculuk" başlığındaki son modülde katılımcılar iki gruba ayrılarak, toplumsal cinsiyet verilerine dayalı savunuculuk faaliyeti geliştirdi. Gruplar birbirlerinin geliştirdiği faaliyetleri TCE için savunuculuk yöntemleri kapsamında değerlendirdi. Verileri yaygın ve işlevsel duruma getirmede savunuculuk ve medya ilişkisini ele aldı. Katılımcılarla eğitmenler doğru ve etkili savunuculuk faaliyetine dair tartıştı. Sirman, savunuculuk yaparken kadınların taleplerinin tarihsel, siyasal ve ideolojik bağlamının önemine işaret etti.
Haber: Ebru APALAK