S-400'lerin parça parça ülkeye taşınması işleminin başlaması, hiç kuşkusuz, bu konuda ABD ile yaşanan anlaşmazlığın sona ermesi anlamına gelmiyor...

ABD, bu konuyu hep gündemde tutacak...

Bunun iki büyük nedeni var:

Birincisi, NATO içinde bir araya getirilmiş olan askeri müttefikleri üzerinde kurduğu silah tekelinin kırılmış olması...

İkincisi, ABD tarafından empoze edilen çizginin dışına çıkılmış olması.

***

Silah tekeli meselesinin önemi geçtiğimiz günlerde Rusya cephesinden yapılan konuya ilişkin bir açıklamada vurgulandı...

Rus senatör Aleksey Puşkov, Rusya yapımı bir hava savunma sistemi almış olması nedeniyle ABD'nin Türkiye'ye yönelik yaptırım planlarını eleştirirken,'ABD'nin kendi silahlarını müttefiklerine satması, NATO'nun varoluş sebeplerinden biriydi. Şimdi ittifaktakiler istedikleri kadar üyelerinin eşit haklara sahip oluşundan bahsedebilirler.' ifadesini kullandı...

Gerçekten de olay, NATO'nun varlık nedenlerinin de sorgulanmasını gerektirecek özellikler taşıyor.

***

Konunun siyasi yanı da en az askeri ve ekonomik yanları kadar önemli...

Türkiye, tarihinde ikinci kez ABD'nin belirlediği çizginin dışına çıkıyor...

Birincisi, 1974 yılında Kıbrıs'a yapılan müdahaleydi; silah ambargosuyla cezalandırıldı... İkincisi için de bir şeyler düşünülüyor!

***

Türkiye'nin ABD'ye endeksli dış politikasını eleştirerek çok yanlı ve ülke bağımsızlığını esas alan bir politika izlenmesini savunanlar ise bu tavrın daha tutarlı ve kapsamlı hale gelmesini bekliyor...

İşin iyi tarafı, toplumumuzun önemli bir kutuplaşma sorunu yaşadığı şu dönemde, tıpkı 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında olduğu gibi, iktidar ve muhalefetin ortak bir tutum sergilemiş olması...

Muhakkak ki ABD, bu olumlu gelişmeyi sekteye uğratmak için her iki cenahta da bulunan yandaşlarını harekete geçirecek.

***

Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz Mayıs ayında CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz'ün yaptığı bir açıklama CHP'nin tavrı konusunda bazı kuşkular yaratmıştı...

Çeviköz, S-400 konusunun NATO boyutu ile de değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, 'Sayın Dışişleri Bakanı ABD ile kurulmasını önerdiği askeri komisyonun NATO ile Türkiye arasında kurulması daha uygun olacaktır. Bu komisyon çalışmalarını bitirene kadar S-400'lerin konuşlandırılmasının ertelenmesini öneriyoruz' demiş...

Ve 'NATO üyesi olan bir ülke olarak Türkiye'nin de üye olduğu örgütün kendisinden beklediği yükümlülüklerin yerine getirmeye gayret göstermesi gerekir.' ifadesini kullanmıştı.

***

Neyse ki, CHP lideri Kılıçdaroğlu, S-400 sevkiyatının başlamasının ardından ABD'den gelen yaptırım mesajlarına tepki göstererek bu konudaki kuşkuları giderdi...

Kılıçdaroğlu, Çankaya Belediyesi tarafından düzenlenen Adalet Parkı'nın açılışına katılmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlarken şunları söyledi:

'Zamanında Patriot'ların alımıyla ilgili talebi karşılanmamışsa elbette Türkiye kendi güvenliğini sağlamak için başka arayışlara girecektir. Bu, Türkiye'nin kendi hakkı ve hukukudur. Senato önce Türkiye'nin hangi coğrafyada olduğuna baksın. Türkiye ateş çemberi içinde Türkiye güvenliğini sağlamak zorundadır.'

***

Ortaya çıkan tablo, ABD dış politikasının yönlendirilmesinde önemli bir etkiye sahip olan CFR (Council on Foreign Relations) adlı kuruluşun gözlemcisi Steven A. Cock'un, 'Türkiye ABD'nin bir düşmanı değilse bile artık dostu da değildir ve ABD politikası buna göre şekillenecektir' ifadesini kullanmasına yol açtı...

Aynı kuruluşun yayın organı Foreign Affairs dergisinde 9 Temmuz tarihinde yayınlanan Aaron Stein imzalı bir analizde ise şu dikkat çekici saptama yapıldı:

'Türkiye ile ABD arasındaki asıl mesele Soğuk Savaş sonrasında iki tarafın üzerinde birleşebilecek ortak çıkarlar bulamamalarından kaynaklanıyor'.

***

Kısacası, S-400 alımı kararının kuvveden fiile çıkması Türkiye ile ABD arasındaki çelişkileri artırdı, ama 'ortak çıkar arayışları' son bulmuş değil...

Olayın yalnızca 'birinci epizodu' sona ermiş bulunuyor...

Hiç kuşkusuz, bu 'ikinci periyod' da en az birincisi kadar ilginç gelişmelere neden olacak.

(Devam edecek)