Uluslararası MS Federasyonu ve Dünya Sağlık Örgütü’nün ortak kararı ile her yıl Mayıs ayının son çarşamba günü Dünya MS Günü olarak anılıyor. İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi, Nöroloji Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Meltem Can İke, Dünya MS Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, MS hastalarına tavsiyelerde bulundu. Multiple Skleroz’un (MS) beyin ve omurilikteki mesajların taşınmasından sorumlu sinir hücreleri etrafındaki koruyucu kılıfın (myelin) hastalığı olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Can İke, “MS’teki ‘multiple’ kelimesi birden fazla bölgenin tutulumu ve ‘skleroz’ kelimesi de hasarlı bölgedeki sertleşmeyi ifade etmektedir. Bu sertleşmiş alanlara plak denilmektedir” diye konuştu.

‘MS’TE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİN ŞAŞKINLIĞI SÖZ KONUSU’

MS hastalığının nedenine değinen Dr. Öğr. Üyesi Can İke, “Vücudu savunmakla görevli hücrelerin bir şekilde myelin kılıfını, vücuda yabancı bir madde gibi algılaması ve onu yok etmeye çalışması, hastalığın sebebi olarak kabul edilmektedir. Burada bağışıklık sisteminin yetmezliği değil, şaşkınlığı söz konusudur. MS’li hastalarda bağışıklık sistemi normal çalışmaktadır ancak yanlış yönlenme ile kendine zarar vermektedir. Bir süre sonra vücut bunun farkına varıp düzeltmeye çalışmaktadır. Bu şaşkınlığın nedeni, günümüzde halen bilinmemekle birlikte bazı geçirilmiş viral enfeksiyonların, çevresel faktörlerin genetik olarak yatkınlığı olan bireylerde hastalık gelişimine neden olduğu görüşü kabul görmektedir” dedi.

MS’TE RİSK FAKTÖRLERİ

MS’te iki ayrı risk faktörü olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Can İke, “Bunlardan ilki yaşam biçimi ve çevresel etmenler olarak değerlendirilmektedir. Bunları D vitamini düzeyi düşüklüğü, aktif ya da pasif tütünle etkileşim, Epstein–Barr Virüs (EBV) infeksiyonu, obezite, aşırı alkol ve kafein kullanımı  olarak sıralayabiliriz. Diğer risk faktörü olarak değerlendirilen genetik etmenlerden ilki aile öyküsüdür. Multipl Skleroz’da kalıtım poligeniktir ve her biri hastalık riskinde küçük bir artışa sebep olan çok sayıda gende polimorfizmleri kapsar. Bunlar arasında, HLA sınıf I ve HLA sınıf II genlerinde polimorfizmler MS için en yüksek riski yaratır” dedi.

‘BELİRTİSİ, ŞİDDETİ VE SEYRİ HASTALARDA FARKLILIK GÖSTERİYOR’

MS’in belirtisi, şiddeti ve seyri yönünden hastadan hastaya farklılık gösterdiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Can İke, “Beyin ve omuriliğin herhangi bir yerini tutabilen MS’te o bölgeye ait belirtiler ortaya çıkar. Görme bulanıklığı, konuşmada bozulma, çift görme, uyuşma, güçsüzlük, halsizlik, yürümede dengesizlik, ellerde titreme, idrar yapmada problemler ve cinsel güçte azalma gibi yakınmalar MS’te ortaya çıkan belirtilerdendir. Bu belirtilerin bir ya da birkaçı eş zamanlı görülebilmektedir. Belirtiler birkaç gün içinde ortaya çıkar, artar ve düzelmeler ile seyredebilir. Az sayıda hastada belirtilerde düzelme olmadan kötüleşme söz konusu olabilir” uyarısında bulundu.

'KADINLARDA ERKEKLERE ORANLA YAKLAŞIK 1-1,5 KAT DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR’

Dünyada yaklaşık 3 milyon, ülkemizde ise 50 bin MS hastası olduğu tahmin edildiğini kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Can İke, “MS, kadınlarda erkeklere oranla yaklaşık 1-1,5 kat daha fazla görülmekte ve tanı genellikle 20 – 40 yaş arasında konmaktadır. Ancak hastalık başlangıcının, belirtiler başlamadan daha önce olduğu kabul edilmektedir. 12 yaş altında ve 55 yaş üzerinde başlayan vakalar da vardır” diye konuştu.

‘MS, MERKEZİ SİNİR SİSTEMİNİN HASTALIĞIDIR’

MS’in bir sinir sistemi hastalığı olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Can İke, “MS, ölümcül bir hastalık değildir. MS’te bulaşıcılık söz konusu değildir. Multipl Skleroz (MS) genç insanlarda nörolojik nedenli engelliliklerde birinci sırayı almaktadır. MS, bir akıl ya da ruh hastalığı olmayıp tamamen bir sinir sistemi hastalığıdır. MS, merkez sinir sisteminin (MSS) kronik inflamatuar, demiyelinizan ve nörodejeneratif bir hastalığıdır. Beyin ve m. spinalisin ak ve gri maddesinde demiyelinizan lezyonların birikmesi sonucu oluşur. Genç erişkinlerde travmaya bağlı olmayan engelliliğin birinci nedenidir” dedi.

‘4 FARKLI TÜRÜ VAR’

MS’in dört farklı türü olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Can İke, bu türleri şöyle açıkladı:

“Klinik izole sendrom : Bu formda radyoljik olarak tespit edilen semptomatik ya da asemptomatik (sessiz) lezyonların gözlendiği, santral sinir sisteminin enflamatuvar- demiyelinizan doğada etkilendiği ilk nörolojik tablodur.

“Tekrarlayan ve düzelen MS (Relapsing-remitting): En sık görülen formdur. Atak ve iyileşme dönemleri ile giden olguları kapsar. Hastalığın ilk 5 yılında olguların yüzde 80‘i ataklar ve iyileşme dönemleriyle seyreder. Bu form atak-iyileşme-atak-iyileşme şeklinde ilerler ve bu iyileşmeler tama yakındır.

“İkincil ilerleyici MS (Sekonder Progressif : Bu formda atak-iyileşme-atak-iyileşme şeklinde ilerler ancak burada iyileşme oldukça azdır. RRMS olgularının büyük bir çoğunluğunun, 10 yıl sonra yaklaşık yüzde 20’sinin geçiş gösterdiği bu fazda, bulgularda sürekli ilerleme gözlenir.

“Birincil ilerleyici MS (Primer Progressif): MS’lilerde  yüzde 15-20‘sinde görülür. Bu formda iyileşme olmadan ataklar geçirme söz konusudur. Oldukça nadirdir.”

MS tanısında temel prensibin MSS içindeki lezyonların ve neden olduğu klinik tablonun zamanda ve alanda yayılımının gösterilmesi ve benzer özelliklere sahip alternatif hastalıkların dışlanması olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Can İke, tanının klinik muayene, laboratuar (kan ve beyin omurilik sıvısı incelemesi) ve görüntüleme teknikleri ile konulduğunu söyledi.

‘MS TEDAVİSİNDE BİRÇOK HEDEF BULUNUYOR’

Dr. Öğr. Üyesi Can İke, Multipl Skleroz tedavisindeki ana hedefin atakları (inflamasyon, ödem, demiyelinizasyon), atak sıklığının ve engellilik (aksonal dejenerasyon, demiyelinizasyon) durumlarının önlenmesi olarak sıraladı. Dr. Öğr. Üyesi Can İke, tedavi süreçleriyle ilgili ise şu bilgileri verdi:

“Multipl skleroz patogenezine yönelmiş özgül tedaviler, atak tedavisi, hastalık sürecini kontrol eden tedaviler, belirtilere yönelik tedaviler, disfonksiyonel kalmış MSS yapılarının, beyin plastisitesini kullanarak yeniden düzenlenmesine yönelik fizik tedavi ve rehabilitasyon çalışmaları, bilişsel işlevler ve psikolojik/psikiyatrik sorunlara yönelik bilişsel terapi ve psikoterapi şeklinde sıralanabilir.”

MS tedavisinin hastalığın türü, atak, hastalığın seyrine göre farklılık gösterdiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Can İke, “Her yakınma atak olmayabilir ve kendi içinde değerlendirilmelidir. Atak tedavisinde yüksek doz kortizon serum içinde 5-7 gün süre ile verilir. Bazen çok ağır ataklarda plazma değişimi ve intravenöz immunglobulin (IVIG) gibi ileri tedaviler gerekebilir. Atakların sıklık ve şiddetini azaltmaya, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmaya yönelik ataksız dönemlerde kullanıdığımız immunmodülar tedaviler kullanmaktayız. Bu tedaviler hastalığın seyrine şiddetine göre tercih edilen günlük-haftalık ya da aylık olabilen, enjeksiyon ya da oral yol ile alınan tabletler şeklindedir. Kök hücre tedavisi halen araştırma safhasında devam etmektedir” dedi.

‘MS’LE YAŞARKEN BU TAVSİYELERE KULAK VERİN’

MS ile yaşarken alınacak bazı önlemlerle yaşam kalitesinin yükseltilebileceğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Can İke, “Yaşam şeklinde yapılacak bazı olumlu değişikliklerle MS bulgularınızı azaltabilir, sağlığınızı ve moralinizi yüksek tutabilirsiniz” diyerek MS’li bireylere tavsiyelerini şöyle sıraladı:

“Fizyoterapi desteği: Fizyoterapiden destek alabilir, böylece denge problemleri ve kuvvetsizlik gibi MS bulgularınızın bir kısmını azaltabilirsiniz. Fizyoterapistiniz bazı hareket teknikleri veya ekipmanlarla günlük aktivitelerinizi daha kolay yapmanızı sağlayabilir.

“Sıcaktan sakınma: Sıcak su, sıcak banyo, sıcak hava veya ateş çoğu hastanın şikayetlerinde artışa neden olur. Öğle sıcağından, sıcak banyodan uzak durun ve soğutucu pedler, ılık banyo ve soğuk içecekler tercih edin.

“Sağlıklı ve dengeli beslenme: Bol miktarda sebze ve meyve, yüksek lifli gıdalar, bol tahıl tüketin. Yağ, şeker ve tuz oranını azaltın.

“Sigara kullanımına dikkat: Eğer sigara içiyorsanız hemen bırakmalısınız çünkü yeni çalışmalar sigaranın MS’in seyrini olumsuz yönde etkilediğini göstermektedir.

“Egzersiz: Egzersiz genel olarak sağlığa katkıda bulunmaktadır. Aynı zamanda uykunuzu, duygu durumunuzu ve işlevselliğinizi düzenler. Egzersiz programına başlamadan önce nöroloğunuzla mutlaka görüşün.”

Kaynak: DHA