Yazarlar kısa ya da uzun olan ömürlerince birçok kitap yazarlar. Ama bazı okurların belleğine bir kitapla, bazen de yalnızca bir yazıyla kazınıverirler. Ötekiler yoktur sanki…

Sevgi Soysal'ı hep 'Yenişehir'de Bir Öğle Vakti'yle anımsarım…

Daha lise yıllarında okuduğum o kitapla…

Sevgi Soysal, yıllar sonra iyice içli dışlı olduğum Ankara'nın Yenişehir semtindeki 'Bir Öğle Vakti'dir benim için…

***

'Eğer ölüm varsa, daha güzel bir hayatın, daha uygar insanların, daha insanca kuracakları bir hayatın gereği için var.'

Böyle diyor, gencecik yaşında, henüz kırkındayken, Cahit Sıtkı Tarancı'nın ünlü dizesinden yola çıkarak söylersek, yolun yarısı olan 35 yaşı yenice geçmişken, yaşama veda eden Sevgi Soysal.

Yazarın tüm yapıtlarını yeniden yayımlayam İletişim Yayınları, onun 'Radyo Konuşmaları' ile 'Hoş Geldin Ölüm' adlı yarım kalmış romanını birarada sunmuştu okurlara.

Orada oumuştum.

Sevgi Soysal, 'Aslolan Hayattır' adlı konuşma metninde, şöyle diyor:

'Londra'da, Ankara'da, İstanbul'da ya da Zap Suyu'nun yanıbaşında, nerede olursa olsun, kadınları birbirine ortak eden tek bir şey vardır: Hayat. Sürmekte ve sürecek olan hayatın tartışılmaz emekçisi olmak. (...) Hayatı paylaşalım.'

***

Şimdi onu niye anımsadım?

Bu soruya yanıt olarak onun kısacık yaşamöyküsüne bakalım:

1936 sonbaharında başlayıp, 1976 sonbaharında biten kısacık yaşamının öyküsüne...

İstanbul doğumlu olan yazar, aslen Selanikli olan mimar-bürokrat bir babayla Alman bir annenin altı çocuğundan üçüncüsüdür. 1952'de Ankara Kız Lisesi'ni bitirdi. Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nde arkeoloji okudu. 1956 yılında ilk evliliğini yaptı. Şair ve çevirmen Özdemir Nutku'ydu ilk eşi. Birlikte Almanya'ya gittiler. Göttingen Üniversitesi'nde arkeoloji ve tiyatro dersleri aldı. 1958'de Türkiye'ye döndükten sonra, Ankara'da Alman Kültür Merkezi ve İrtibat Bürosu ile TRT Ankara Radyosu'nda çalıştı. Aynı zamanda, öykü ve yazılar kaleme alıyordu. Ürünleri Dost, Yelken, Ataç, Yeditepe ve Değişim dergilerinde okurla buluştu.

Tiyatro oyunculuğu da var. 1961'de Ankara Meydan Sahnesi'nde, Haldun Dormen'in yönettiği 'Zafer Madalyası' adlı oyundaki tek kadın rolünü oynayan da Sevgi Soysal'dı. Bu oyunda tanıştığı Başar Sabuncu ile ikinci evliliğini yaptı. Yıl, 1965'ti artık. Aynı yıl TRT'de program uzmanı olarak çalışmaya başladı. TRT'den bir de ödülü var. Kadın-erkek ilişkisi ve evlilik temasını işlediği ilk romanı 'Yürümek'le, 1970 yılında TRT Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü'nü kazandı.

Üçüncü evliliğini, Anayasa profesörü Mümtaz Soysal'la yaptı. Yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle, 1975 sonbaharında bir göğsü alındı. Eylül 1976'da bir ameliyat daha geçirdi ve tedavi için eşiyle birlikte Londra'ya gitti. 22 Kasım 1976'da İstanbul'da öldü. Sonbaharda başlayıp sonbaharda biten, kısacık bir ömürdü onunki. Kısacık ama, 'Yaşam kısa, sanat uzun' sözüne denk düşen bir ömür...

***

Özdemir Nutku…

Tiytaro dünyası onun gibi birikimli bir insanı zor bulur.

Kayıp büyük!

Düşünme özgürlüğünün, demokratik bir yaşama biçiminin kalbi Anayasa'da atar.

Anayasanız, demokratik kurallara uygun değilse, yapabilecek bir şey kalmaz.

Türkiye tarihinin en demokratik Anayasası'nda imzası olansa Mümtaz Soysal'dı…

Bir kaç gün sonra da onun ölüm haberini aldık…

***

Rastlantı mı?

Hem de üç ölüm de Kasım'da…