Önce diyecektim de, sonrası da kısa bir yaşamöyküsü…

Ama 'n'olur anlayalım!' için…

Bakalım:

1938 Mersin doğumlu. Daha doğrusu Tarsus'un Yenice Köyü'nden.

(Mustafa Kemal Atatürk'ün öldüğü yıl doğmuş. Bu bir rastlantı elbette… Bir ayrıntı. Özellikle vurgulama değil! Yazarken ayrımsadım… Zaten ayrıntılar yazarken gülümser insana…)

Okumuş…

İşte bu önemli!

Bu bir rastlantı değil…

Çünkü okuduğu okulların serüveni Yenice İlkokulu'ndan, köyündeki ilkokuldan başlıyor..

Hangi yıllar?

'Olmaz olası tek parti yılları!'

***

Şimdi köylerde ilkokul yok! Benim köyümde (Düzlüce, Banaz, Uşak) olduğu gibi… Gidip baktığımda harabe bir bina görüyorum, o kadar… 'Anı fotoğrafı çektirebilirsiniz!' deniyor, o kadar..

Kimin köyünde var?

Köy ilkokullarına yapılan yatırıma 'israf' gözüyle bakılıyor artık… 'Ne gerek var!' gözüyle…

Dolayısıyla, köyde ilkokulu okuması bir rastlantı değil. Ölürken doğduğu insanın aydınlanma ışığının bir parçası bu…

Bir aydınlanma mücadelesinin…

Sonraki eğitimi:

Adana İstiklal Ortaokulu, Diyarbakır Öğretmen Okulu, Bursa Eğitim Enstitüsü (1960).

***

Bir köy çocuğu olarak okuyabilmiş ve eğitim enstitüsü bitirmiş.

Bursa Eğitim Enstitüsü'nden mezun olduktan sonra öğretmenliğe başlamış.

O yıllarda, okulu bitirdikten sonra atanmak için ayrıca 'dua etmek' yok! Yıllarca atanamamak, yıllarca atanamadığı için intihar eden öğretmen adayları yok, atanmak için eylem yapmak, eylem yaptığı için biber gazı yemek yok, tutuklanmak yok…

Bundandır ki, mezun olduğu yıl başlamış göreve…

Muş'ta, Erzurum'da, Elazığ'da, Urfa'da Türkçe öğretmiş öğrencilere… Bugün 'kimbilir hangisi nerede?' olan nice öğrencinin belleğine iz bırakmış.

Türkçeyi güzel kullanmanın izini bırakmış…

***

'Emekli' olmuş sonra…

Türkiye'mizde artık çok az insanın rastlayabileceği bir 'şans'a kavuşmuş…

'Git evine otur, canın sıkılınca kahveye git pişpirik oyna!' hali…

Ama onun ruhuna uygun değilki bu!

Başlamış edebiyat dergileri serüveni…

***

Edebiyatla ilişkisi yalnızca öğretmenlik değil ki zaten baştan bu yana… Şiir onun damararında…

Damarında ve şiir de yazıyor.

Zaten ilk şiiri Şölen Dergisi'nde yayımlandığında tarih, 1956.

Yani ilk şiiri yayımlandığında öğrenci henüz…

Öğretmen bile değil…

Sonra da sürüyor bu serüven…

Başka dergilerin sayfalarından okuyucuyla buluşuyor şiirleri:

Varlık, Çağrı, Çıra, Yelken…

***

1990'lı yıllarda bir derginin Genel Yayın Yönetmeni olarak görüyoruz adını. Söylem'in.. Sonra Ardıçkuşu'nun Yazıişleri Müdürü…

Adana'dan ses oldu, selam oldu, güvercin oldu, sabahlara ışık…

Dilber Saka ne güzel anlatmış:

'İmgelerin o has gücünü kuşanmış dizelerle çıkar karşımıza Mendi. (…) Karıncanın ayak seslerini bile duyabilendir. İnsanın-canlının hüküm sürdüğü her coğrafya onun coğrafyasıdır. Irak ya da yakın o, her sevinçten, her acıdan payına düşeni fazlasıyla alandır, insanın, emeğin olduğu her yer onun mekanıdır.'

***

Ben hala anmadım adını… Ama Dilber Saka'dan alıntı ifşa etti işte…

Bir ömürlük emeği, anlatmam zordu…

Burhan Mendi de geçti bu dünyadan, bilin diye!