Karahan, Merkez Bankası'nın son günlerde siyasette yaşanan gelişmelere ilişkin attığı adımlarla ilgili "Gelişmeleri, değişimleri değerlendirirken normatiften ziyade yani bizim dışımızda gelişen olaylar için pozitif bir açıklama yapıyoruz, teşhislerimizi de o şekilde koyuyoruz. Dezenflasyon için talep ve beklenti yönetimi yaparak ve dezenflasyon patikamızla uyumlu bir şekilde tesis edecek parasal sıkılığı sağlıyoruz. Bu sıkılığın etkilerini de finansal koşullar üzerinden sağlıklı işleyen bir finansal sistem üzerinden yakından izliyoruz. Bildiğiniz gibi bir kaç yıla yayılan bir süreçten bahsediyoruz. Yani yüzde 75'ten tek haneye inmesi 1 yıl içinde çok mümkün olmuyor. Bir süreye yayıldığı için de yurt içi ve yurt dışı kaynaklı şokların olması, bu süre içerisinde ihtimal dahilinde oluyor. Bu işin doğasında olan bir unsurdur. Merkez Bankası olarak bizim görevimiz, bu gelişmelerin dezenflasyon sürecine etkilerini en aza indirgemektir. Maliyeti olmayan bir türbülans yoktur, böyle durumlarda piyasalara güven vermek, piyasaları sakinleştirmektir. Hamlelerimizi yaparken de elimizdeki tüm para politikası araçlarını en etkin biçimde kullanmaya gayret ediyoruz. Piyasayla uyumlu ve proaktif bir yaklaşım benimsedik ve bu yaklaşımımız sayesinde enflasyon görünümünde ciddi bir bozulma yaşanmadı" ifadelerini kullandı. Karahan son dönemde piyasada yaşanan çalkantılara karşı makro finansal istikrarı bozmadan hareket ettiklerini kaydetti.
'TÜRK LİRASININ DEĞERLENMESİ DEZENFLASYON POLİTİKAMIZIN SAÇ AYAKLARINDAN BİRİ'
Karahan, döviz kurlarının seviyesine ilişkin herhangi bir hedeflerinin olmadıklarını ve döviz kurlarındaki aşırı oynaklığı engelleyecek şekilde müdahalelerde bulunduklarını ekledi. Karahan, "Döviz kuru riskine karşı koruma sağlayan bu müdahaleler dışında bir de Türk lirası uzlaşmalı vadeli döviz satım işlemlerine başladık. Bu da kurumsal talepte döviz talebinin oldukça önüne geçmiş oldu. Türk lirası reel değerlenmesi dezenflasyon politikamızın saç ayaklarından birini oluşturuyor. Bu son dönemde attığımız adımlarla da enflasyon görünümüne dair ortaya çıkan belirginleşen yük riskleri özellikle yukarı yönlü riskleri bertaraf etmiş oluyoruz" dedi.
'ŞOKLARA KARŞI GEREKLİ DÖVİZİ BULUNDURMAK İÇİN REZERV TUTUYORUZ'
Merkez Bankası'nın rezervleri ile ilgili bilgi de veren Karahan, 19 Mart sürecinde sadece rezerv düşüşünden bahsedilemeyeceğini vurguladı. Karahan, "Merkez Bankası olarak olası şoklara karşı gerekli dövizi bulundurmak amacıyla biz rezerv tutuyoruz. Son dönemde de belli bir miktar azalma söz konusu, bu brüt rezervlerde azalma swap hariç net rezervlere göre, mevcut durumda tabi ki yeterlilik ölçütlerine baktığımızda birden fazla yeterlilik var. Burada kısa vadeli borç oranına baktığımızda rezerv seviyesi yeterli seviyede değil ama ithalata baktığımızda açıkçası rezerv yeterliliğinin tam olarak olmadığı yönünde, dolayısıyla da önümüzdeki dönemde piyasa koşulları el verdiğince rezerv biriktirmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Bunu yaparken en önemli öncelik olarak aktarım mekanizmasını ve likidite koşullarının olumsuz etkilenmemesine dikkat edeceğimizi vurgulamak istiyorum" diye konuştu.
Karahan, Türk lirasına ilgiyi artıracak uygulamaları sürdüreceklerini ve rezervleri desteklemeye devam edeceklerini ifade etti.
'TALEPTE DENGELENME OLUYOR'
Karahan, enflasyon görünümünde ciddi bir bozulma yaşanmadığını ve Merkez Bankası'nın 2025 yılı sonu için belirlediği enflasyon tahminleriyle beklentilerin paralel olduğundan bahsetti. Karahan, para politikası nedeniyle piyasalarda bir miktar yavaşlama olabileceğini söylediklerini hatırlatarak, "Geçen senenin ikinci ve üçüncü çeyrekte zaten bir miktar ekonomi büyümenin yavaşladığını gördük. Şu anda talepte dengelenme oluyor. Dolayısıyla büyüme bir miktar eskiye göre düşük olsa da iç taleple dış talebin katkısı daha dengeli görünüyor. Sanayideki görünümü etkileyen birden fazla aktör var. Bir kere her şeyden önce dış talepteki görünüm. Mesela Avrupa Birliği bizim en büyük ticaret ortağımız olması itibarıyla büyüme görünümü çok olumlu değil. Geçen sene öyle değildi. Bu sene biraz daha geçmişe göre daha olumlu olması bekleniyordu fakat artan küresel gerginlikler, ticari politikalara dair belirsizlikler küresel görünümü zayıflatıyor. Dolayısıyla sanayi üretimi ve istihdamı üzerinde riskler söz konusu. Bir diğeri ise kur ve finansman maliyeti. Finansman maliyetleri yüksek eskiye göre ama kurda da enflasyona göre bir artış söz konusu ama tabii ki üretici fiyatları üzerinden baktığımızda özellikle Euro cinsinde üretici fiyatlarının ucuzladığını da görüyoruz. Dolayısıyla burada rekabet kaybının ne kadar olduğu da tartışılır bir konudur" değerlendirmesinde bulundu.
Karahan ayrıca işsizlik ve geniş tanımlı işsizlik ile ilgili bilgiler de verdi ve şirketlerin konkordato sayılarında cüzzi bir artış olduğunu aktardı.