Bir önceki yazımızda Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceğini Türkiye'nin Rusya ve Çin ile olan ilişkilerinin belirleyeceğini söylemiştik...
Bu durumun nedeni, ABD'nin küresel etkinliğini NATO'yu kullanarak genişletmeye karar vermiş olmasıdır...
Türkiye, ABD ve NATO'nun hem müttefiki hem de hedefi durumundadır... Çünkü Rusya'dan S-400 hava savunma sistemini satın almış, 'Mavi Akım' ve Türk Akımı' hatlarıyla Rusya gazını Avrupa'ya çıkarmış, Rusya'ya ülkede nükleer reaktör kurma hakkını vermiş ve Barzani bölgesindeki petrolü Kuzey Suriye üzerinden Akdeniz'e çıkarmayı amaçlayan 'Kürt Koridorunu' kesmiş bulunmaktadır.
***
Yazı dizimiz boyunca ABD'nin Türkiye'nin iç ve dış politikasında 1950'li yıllardan bu yana oynadığı önemli rolün altını çizdik...
Her ne kadar FETÖ aracılığıyla gerçekleştirilen 15 Temmuz darbe girişimi başarısızlığa uğramış olsa da, küresel bir güç olan ABD'nin Türkiye üzerindeki etkisi devam etmekte, ABD, Türkiye'nin dış siyasetine ekonomik ve siyasi araçlarla yön verme çabalarını sürdürmektedir...
Bu olgu, hiç kuşkusuz iç politikaları da etkilemektedir.
***
İçinde bulunulan koşullarda Türkiye-ABD ilişkilerini diğer ülkelerle kurulan türden bir ilişkiye dönüştürme şansı yoktur...
Bunun en büyük nedeni, Türkiye'nin ABD tarafından yönetilen NATO'nun üyesi olmasıdır...
Kaldı ki, 'ortaklık' görüntüsü altında yıllardır devam eden ekonomik ve siyasi bağımlılık da giderek artmaktadır.
***
Bu bağımlılık ülkenin NATO'dan ayrılmasıyla en azından resmi düzeyde giderilebilirdi...
Böylece en azından ABD'nin S-400'ler konusunda yaptığı baskının resmi bir gerekçesi kalmamış olurdu...
Ancak ABD'nin dünya ekonomisi özellikle de finans dünyası üzerindek etkinliği nedeniyle, ekonomisi dolarize olan ve kaynak sorunu nedeniyle uluslararası finans sistemine bağımlı hale gelen Türkiye, yine de ABD'den bağımsız hareket edemezdi.
***
Nitekim, Türkiye'deki siyasi tabloya baktığımızda yalnız iktidar bloğunun değil, muhalefet partilerinin de ABD'nin Türkiye üzerindeki askeri, ekonomik ve siyasal gücünü sorgulayamadığını görüyoruz...
Bu durum en açık olarak muhalefet partilerinin dış siyaset ve ekonomideki sorunlara getirdikleri çözüm önerilerinde ortaya çıkıyor...
Muhalefet partilerinin sözcüleri sık sık, S-400'lerin alınmasının bir hata olduğunu, Türkiye'nin 'Batılı müttefikleri' ile sorunlarının onların çözüm önerilerine kulak tıkamaktan kaynaklandığını, ekonomideki sorunların Batılı finans çevrelerinin önerileri doğrultusunda hareket edilerek çözülebileceğini savunuyorlar.
***
Yazımızın başında, Trump döneminde Türkiye'nin ABD ve Rusya arasında izlediği 'denge politikası'nın koşullarının günümüzde ortadan kalkmakta olduğunu belirtmiştik...
Türkiye'nin ABD ve Batı ile ilişkilerinde sorun çıkaran Suriye, Doğu Akdeniz, Kıbrıs gibi bölgelerde giderek daha 'ılımlı' bir yaklaşım sergilemesinin nedeni budur...
Ancak Ukrayna meselesi dolayısıyla ABD ile Rusya'nın bir çatışmanın eşiğine geldiği koşullarda ABD büyük ihtimalle bu 'ılımlı' yaklaşımı yeterli görmeyecek ve Türkiye'nin özellikle Karadeniz konusunda NATO üyesi olarak görevlerini 'daha aktif' bir biçimde yerine getirmesini isteyecektir.
***
Sonuç olarak karşımızdaki tabloya baktığımızda şu öngörülerde bulunabiliyoruz:
Önümüzdeki dönemde ABD'nin Türkiye'nin iç politikasındaki ağırlığı artacak, muhalefet partileri bu ağırlığı engellemek bir yana, siyasi güçlerini bu ağırlığın artması yönünde kullanacaklardır...
ABD, bu durumdan Rusya, Çin ve İran başta olmak üzere bir çok ülkeye karşı yürüttüğü mücadelede faydalanmaya çalışacak, bu da Türkiye'nin 'çok yanlı' bir dış politika izlemesini imkansız kılacaktır...
Böyle bir ortamda, iktidar yıpranmaya devam edecek, ülke içinde kutuplaşma ve baskı artacak, ekonomik sorunlara köklü çözümler getirmek mümkün olmayacaktır.
(Bitti)