Türkiye’de yerel seçimler için yürütülen kampanyalar yalnızca partiler arasındaki kutuplaşmaları körüklemekle kalmıyor, partilerin içinde de ciddi çatlaklar yaratıyor...
Bunun en başta gelen nedeni siyasetin sosyal ve ekonomik temellerinden koparak salt yerel ya da genel iktidarın çıkarlarından pay elde etmeye dayanan bir kavgaya dönüşmesi. Bu durumda doğal olarak iktidarı elinde tutan parti ya da partiler oyuna daha başından avantajlı başlıyor...
Hal böyle olunca devreye ülkemizde hâlâ varlığını sürdüren aşiret-cemaat ilişkilerinin yarattığı çıkar ağları da devreye giriyor.
***
Bunun en açık örneklerinden birini geçtiğimiz günlerde yaşadık...
Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde Bucak aşiretinin seçmen oylarını yönlendirmedeki gücü herkes tarafından bilinir...
Bu aşiretin önde gelen isimleri bu nedenle her seçim döneminde farklı siyasi partiler tarafından aday gösterilir.
***
Susurluk olayının ardından herkes tarafından tanınan Sedat Bucak’ın kardeşi olan Ali Murat Bucak‘ın siyasi serüveni de 1994 yılında ailenin bu kanadının yakın olduğu DYP’nin Urfa İl Delegesi seçilmesiyle başlamış. Bucak daha sonra bu partinin mensubu olarak muhtarlık, belediye meclis üyeliği, başkan yardımcılığı ve başkanlığı görevlerini yapmış...
Bucak, 2015’te yapılan genel seçimlerde CHP’den Şanlıurfa milletvekili adayı olmuş. Hiç kuşkusuz Ali Murat Bucak’ın 2015 seçimlerinde CHP tarafından aday gösterilmesinin sebebi bölgede hemen hiçbir gücü olmayan CHP’nin aşiret ilişkilerinden yararlanılarak güçlendirilmesiydi...
2019 yerel seçimlerinde Sedat- Ali Murat kardeşlerin amcaoğlu olan Fatih Mehmet Bucak da 2019 yerel seçimlerinde bu amaçla CHP’den Siverek Belediye Başkanı adayı olarak gösterilmişti.
***
Ali Murat Bucak bu seçimlerde AKP’nin Siverek Belediye Başkan adayı...
Tanıtım töreninde Fatih Mehmet Bucak da kendisine destek veriyor...
Bundan sonrasını Odatv’de yayınlanan bir haberden aynen aktarıyoruz:
“(Ali Murat Bucak) AKP’den aday olduktan sonra kendisine sağlanan kolaylıkları yurttaşlarla bir araya geldiği toplantıda anlattı. Bucak’ın AKP'li TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ ile olan diyaloğunu anlattığı kısım ise özellikle dikkat çekti.
“Bucak, şöyle konuştu:
“Binanın yerini nerede yapacağım? Karayollarında. Karayollarının içinde. Onu da Bekir Bozdağ’a dedim: ‘Yalnız, resmi yetiştiremeyiz. Arsa tahsili (!) Dedi, ‘Bir şey olmaz, sen başlarsan biz gerisini hallederiz.’ Yahu iktidar ne kadar güzel bir şey. Yahu biz 10 sene muhalefet, 10 sene ana muhalefet… Hiç bilmiyorduk, vali var kaymakam var… Şimdi arıyorum valiyi her şey beş dakikada… Öyle güzel öyle güzel…”
***
Parti tercihlerini belirleyen “siyasi kriterler” böyle olunca partiler arasındaki mücadele, giderek partilerin iç mücadeleleri farklı olabilir mi?..
Partiler arasında kurulan ittifaklar “Bana şu kadar milletvekilliği ya da belediye başkanlığı vermezsen ben de karşı tarafla pazarlığa otururum” ya da “Beni şuradan aday göstermezsen ben de başka partiye geçer sana seçimi kaybettiririm” anlayışının ötesine geçebilir mi?.. Son genel seçimlerde ittifakların kuruluş ve dağılış biçimleri bu gerçeği göstermedi mi?..
Yerel seçimlere giderken karşımıza çıkan tablo da budur.
***
“O zaman partilerin programlarının ne anlamı kalır?” sorusu akla gelebilir...
Zaten kalmamıştır...
Seçimlere giderken kimse oy verdiği partinin programında ne dediğine bakmamaktadır. Kural olarak herkes genel ya da yerel iktidara gelecek partiden ne koparabileceğinin hesabını yapmaktadır.
***
Yalnızca ülkemizde değil, seçimlerin yapıldığı tüm ülkelerde ortaya çıkan tablo üç aşağı beş yukarı aynıdır...
O nedenle yalnız bizimki gibi “eksikli” olduğu herkes tarafından kabul edilen ve zaman zaman askeri rejimler tarafından “demokrasisi”rafa kaldırılan ülkelerde değil, tarihsel olarak demokrasinin doğduğu ve geliştiği Batılı ülkelerde bile “siyasal demokrasi” hızla içeriğini yitirmekte “tarihsel” ya da sosyal sınıf ve tabakalara dayanan “köklü” partiler yerlerini hızla günlük menfaat ve çıkarlara dayalı “günübirlik” örgütlenmelere bırakmaktadır...
Böylece “güzel demokrasi”, adım adım “siyasal demokrasi”nin yerini almaktadır.
