Ülkemizde işsizliğin bir afet halini aldığı koşullarda göçmenlerin yarattığı 'haksız rekabet'e değinmiş, bu rekabetin yalnızca sanayi bölgelerinde, inşaat sektöründe, tarım alanlarında ve çobanlık gibi mesleklerde yaşanmakla kalmadığını, esnafın da özellikle Suriyelilerin 'algısız-vergisiz' ticaret yapmalarından rahatsız olduğunu belirtmiştik...

Ne var ki sorun yalnızca ucuz işçilik meselesiyle sınırlı değildir...

Özellikle güney bölgelerimizde yoğun göçün yarattığı sorunlar nedeniyle sosyal ve ekonomik bir çöküş tablosu ortaya çıkmış bulunmaktadır.

***

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, yoğun göçün kentte yarattığı sorunları katıldığı bir programda şöyle anlatmıştır:

'Hatay'da resmi kayıtlara göre 500 binden fazla Suriyeli var. Kayıtsızlarla birlikte bu sayı 600 bine ulaşmaktadır. 2011 yılından itibaren göçmenler her alanda çalışmaya başlayınca bizim gençlerimiz işsiz kaldı. Son 11 yılda Türkiye'deki çiftçi sayısı yüzde 49 azalırken Hatay'da son 9 yılda yüzde 69 azaldı. Üreticilerimiz toprağını terk edip kente göçtü. TIR filolarımız yüzde 30 kapasiteyle çalışmaya başladı. Savaş öncesi şehrimizden Orta Doğu'daki 14 ülkeye 250 TIR giderken şu anda 25 günde 1 konteyner gidiyor. 2011 yılındaki ihracatımız 2 milyar 144 milyon dolardı. 2019 yılında ise 2 milyar 165 milyon dolar olarak kayıtlara geçtik. İhracatta 10 yıl önceki duruma geriledik.'

Lütfü Savaş, yoğun göçün bölgenin toplumsal ve siyasal dengesini de bozduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürmüştür: 'Geçen seçimlerde 13 bin Suriyeli hiç tanımadıkları adaylar için oy kullandı. Reyhanlı'da 80 bin Türk varken ilçenin nüfusu 230 bindir. Orada Suriye'den gelip muhtarlığa aday olan bile vardı. Suriyelilerden çıkabilecek bir aday Reyhanlı, Altınözü ve Yayladağı'nda seçim kazanabilir'.

***

Türkiye'ye yönelik Suriyeli ve Afgan göçü, iç savaş yaşanan bölgelerden gelen son derece politize topluluklardan oluşmaktadır... Bu tür göçmen topluluklarının içine söz konusu ülkelerde faaliyet gösteren terör örgütlerinin sızmış olması büyük bir olasılıktır...

Nitekim, ülkemize Suriyeli göçmenlerle birlikte giren IŞİD'li grupların mensupları büyük terör olayları yaratmışlardır...

Afganistan'daki iç savaşta karşı karşıya gelen kesimler arasında ABD'ye ve yabancı güçlere karşı tavır konusunda farklılıklar olsa da siyasal dünya görüşü açısından benzerlikler ağır basmaktadır; o nedenle bir tarafın güçlenmesine bağlı olarak önemli saf değiştirmeler yaşanmaktadır. Hatırlanacağı üzere geçmişte ABD'nin 'eğit-donat' planı gereğince eğitilen ve donatılan 'ılımlı' muhaliflerin önemli bir bölümü Suriye'ye girer girmez IŞİD saflarına katılmışlardı. Önümüzdeki dönemde Taliban ülkeye egemen olursa Taliban'dan kaçtıklarını söyleyen göçmenlerin bir bölümü karşımıza 'içimizdeki Taliban' olarak çıkabilir.

***

Bölgemizde bu tehdidi gören ülkelerin başında Rusya gelmektedir...

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Suriye ve Libya da dahil olmak üzere başka ülkelerdeki IŞİD'lilerin Afganistan aracılığıyla Tacikistan'a yönelmekte olduklarını tespit ettiklerini söylemiştir...

Bir başka bölge ülkesi olan Pakistan'ın Başbakanı İmran Han da göçe bağlı olarak yükselecek yeni bir terör dalgasıyla mücadele edecek kapasitelerinin olmadığını ifade ederek korkunç bir ekonomik durumdan yeni kurtulduklarını, tekrar aynı şeyleri yaşamak istemediklerini ifade etmiştir.

***

Elbette ki bu tür ihtimallerin varlığı ülkemize bir şekilde sığınmış olan insanları 'damgalamak' ve onlara karşı ayrımcılık yapmayı gerektirmez...

Ancak tedbirde fayda vardır ve alınacak en önemli tedbir de ülkemizi bir 'göçmen kampına' çevirmemektir...

Bunun yolu da bölgede yaşanan iç savaşların barışçıl yöntemlerle sonuçlanması için çaba harcamaktan ve 'sığınmacı' olarak ülkemizde bulunan göçmenlerin barışın sağlandığı ülkelere bir an önce dönmelerini sağlamaktan geçmektedir.

(Bitti)