Yıllar sonra yolları kesişen eski arkadaşların, dostların dudaklarından dökülen ilk sözler gibi:

''Hiç değişmemişsin''

Yıllar önce neyse şimdi de odur.

Ne bir fazla, ne bir eksik.

Zaman hiç akıp gitmemiş gibi…

Ya da tam tersi bir şaşkınlık vardır:

''Sen O olamazsın''

Zaman böyle bir şey işte…

Uzun süreli ayrılıkların ardından gelen buluşmada, bir zamanlar zayıflıktan iğne iğliğe dönmüşler, etli butlu toraman görünümü ile

''Uzamaz, böyle kalır'' denilen ufak tefekler de basketbolcuları andıran boyları ile şaşkınlık yaratır.

Kentler de bir bakıma böyledir.

Kimilerinin dünden farkı yoktur.

Bıraktığın günkü gibidir…

Ne bir fazla ne bir eksik.

Gözlerden ırak, terkedilmişçesine.

Kimileri ise değişir…

Sahip olduğu doğal güzellikleri, kültürel değerleriyle, kentsel gelişim adına yapılanlarla ''Sen o olamazsın'' dedirtecek hale gelir.

Örneğin Ankara…

Uzun ayrılıklardan sonra görenlere ''sen o olamazsın'' dedirtecek noktada.

Yılların akışı içinde çok değişti Ankara…

Gelişti, modernleşti, büyüdü, güzelleşti…

Kabuk değiştirdi…

Eksikleri yok mu?

Var elbet…

Var ama üstesinden gelinemeyecek şeyler değil.

Yeter ki azmin önüne takoz konulmasın…

Koca bir kent,

Hem de başkent

Siyasi hesaplar yüzünden, mağdur edilmesin.