Bir önceki yazımızda, Yeni Zelanda'daki terör olayını analiz ederken günümüzde ABD yönetimi tarafından dünyaya empoze edilen stratejik bir kavram olan 'uygarlıklar çatışması' kavramına değinmiş...

Küresel ekonominin 'gelişmekte olan ülkeler'de büyük bir 'yoksullar ordusu' yarattığını...

Bu 'yoksulların' özellikle savaş bölgesi haline gelen ülkelerden zengin ülkelere doğru büyük bir göç akını başlattığını...

Bu olgunun, 'imtiyazlarını' başkalarıyla paylaşmak istemeyen 'zengin uygarlıklar'ın içinde tepkilere yol açtığını...

Ve sonuçta bu tür çelişkilerin dünya egemenliğini elinde bulunduran güçlü devletler tarafından yönlendirilerek 'böl-yönet' politikasının bir aracı olarak kullanıldığını söylemiştik.

***

Yeni Zelanda'daki Christchurch saldırısını gerçekleştiren kişinin bağlantılarını bilemeyiz...

Bu belki de hiç aydınlanmayacak bir sır olarak kalacaktır...

Ancak saldırganın hangi 'kültürel iklim' içinde yetiştiği ortadadır ve olayın şifrelerini çözebilmek açısından önemli olan da budur.

***

Saldırganın 'kültürel arkaplanı' ile ilgili ortaya çıkan bilgiler, bu kişinin internette ırkçı nefret söyleminin yaygın kullanıldığı forumlarda yapılan propagandanın ve beyaz ırkın üstünlüğüne inanan alternatif sağ hareketin etkisi altında kaldığını ortaya koymuştur...

Yeni Zelanda saldırılarından kısa bir süre önce internete zanlı tarafından konulduğu söylenen yazı da benzer özellikler taşımaktadır...

Saldırgan tarafından hazırlandığı söylenen ve 'manifesto' olarak tanımlanan yazı, alternatif (neo-faşist) sağ hareketin sıkça kullandığı, göçün engellenmesi, farklı ırklara mensup kişilerin çocuk yapmalarının önlenmesi ve 'beyaz ırkın' üstünlüğü temalarını işlemektedir.

***

Batı'da gelişen neo-faşist hareketin en belirgin özelliklerinden biri de 'islamofobi'dir...

İslami gerekçelerin ardına sığınarak terör uygulayan El Kaide ve IŞİD benzeri örgütler, ABD, Fransa, Almanya ve Avustralya gibi ülkelerde geçmişte gerçekleştirdiği terör eylemleriyle bu açıdan neo-faşistlere istedikleri malzemeyi sağlamaktadır.

IŞİD ve benzeri örgütlerin yanı sıra Türkiye'de bir de FETÖ gibi 'nevi şahsına münhasır' bir terör örgütü vardır...

Ancak neo-faşist akımlar, 15 Temmuz'daki darbe girişimine, Boğaz'daki gece kulübü katliamına ya da Ankara Garındaki bombalı katliam gibi saldırılara karşı hiçbir tepki göstermiyorlar...

Çünkü Türkiye'yi 'düşman kamp'ta görüyor ve bu tür eylemlerden mutluluk duyuyorlar.

***

Katilin eylemini gerçekleştirmeden önce Türkiye'yi de içine alan geniş bir 'dünya turu' yaptığı görülüyor...

Türkiye ile ilgili düşünceleri yukarıda aktardığımız düşüncelerle örtüşüyor...

Avustralyalı katilin eylemini gerçekleştirmek için Yeni Zelanda gibi bu güne kadar bu tür eylemlere hedef olmamış bir ülkeyi neden seçtiği ise henüz bilinmiyor.

***

Neo-faşist hareketler, ABD, Almanya ve Fransa gibi ülkelerde hoşgörüyle karşılanıyorlar...

ABD Başkanı Trump'ın seçim kampanyası sırasında bu tür örgütlerden destek aldığı, hatta en yakın yardımcılarını onlar arasından seçtiği biliniyor...

Daha sonra bu yardımcıların bir bölümü söz ve eylemleriyle büyük tepkilere neden oldukları için geri plana çekilseler de halen yönetim üzerindeki etkilerini korumaya devam ediyorlar.

***

Bir yandan 'İslamofobik' neo-faşist örgütlere alan açan ABD ve Batılı ülkeler, diğer yandan İslami bir söylem kullanan terör örgütlerini 'ellerinin altında bulundurmaya' özen gösteriyorlar...

'Soğuk savaş' döneminde Afganistan ve Sovyetler Birliği'ne karşı organize ettiler ve desteklediler...

En son Suriye savaşında başta El Kaide'nin yerel kolları olan IŞİD ve El Nusra gibi örgütleri kullanarak Esad rejimini yıkmaya çalıştılar...

Halen gerek İdlib gibi üs bölgelerinde gerekse PYD ile birlikte ellerinde bulundurdukları bölgelerde bu örgütlerin mensuplarını koruma altında tutuyor ve ne zaman Suriye Hükümet güçleri bu örgütlere karşı 'temizlik' harekatına girişse hava saldırılarıyla onları durduruyorlar.

(Devam edecek)