Amasra'daki kömür madeninde gerçekleşen patlamadan çıkarılacak çok ders var...
Ama, tıpkı Mehmet Akif'in 'Tarih tekerrürdür diyorlar, ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi' dediği gibi, maden ocaklarında yaşanan acı olaylardan da bir türlü ders alınmıyor...
Dolayısıyla 'kazalar' bir türlü önlenemiyor.
***
Acaba 'kader' böyle istediği için mi?...
Eğer öyleyse zaten önlem almaya gerek yok...
Çünkü 'Kaderin önüne geçilmez'!
***
Ama kazaların önüne geçilebilir...
Zaten dünyanın bir çok yerinde bu tür kazalar gerekli tedbirler alınarak önleniyor...
Yöneticilerin en önemli görevlerinden biri de bu.
***
Nitekim, Sayıştay Başkanlığı'nın Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun (TTK) 2019 yılı Denetim Raporunda patlamanın yaşandığı ocakta önlem alınması için uyarı yapılmış:
Uyarıda şu ifadeler yer almış:
'2019 yılında müessesenin dengelenmiş üretim derinliği -300 metre olmuştur. Bu derinleşme, ani gaz degajı ve grizu patlaması gibi ciddi kaza risklerinin artmasına neden olmaktadır. Çalışılan damarların tamamında gaz içeriklerinin yüksek olduğu, dolayısıyla degaj kapasitelerinin de yüksek olduğu, arıza zonlarında riskin daha da arttığı bilinmektedir. Bu nedenle müessese ocaklarında ilgili mevzuat hükümlerinin yanı sıra 'kurum degaj yönergesi' hükümlerinin titizlikle uygulanması gerekmektedir.'
***
Felaketin ardından bu raporla ilgili haberler basın ve yayın organlarında yer alınca, TTK yönetimi bir 'açıklama' yaparak raporu değil onu haber yapanları suçlamış...
Açıklama şöyle:
'Söz konusu haberlerde kömürün içerisinde yer alan metan gazı 'Çalışılan ortamdaki havada yüksek metan gazı tespit edildi' şeklinde lanse edilmektedir. Söz konusu bu ifade tamamen yanlıştır. Ocak içerisindeki havalandırma ile kömürün bünyesindeki metan gazı birbirinden farklı konulardır. Dolayısıyla bu durum iş sağlığını ve güvenliğini etkileyen bir durum değildir. Öte yandan Kurumumuzdaki tüm müesseselerimizde maden iş sağlığı ve güvenliği kurallarına sıkı sıkıya riayet edilerek üretim yapılmaktadır.'
***
Ben bu açıklamayı okuyunca, 'Acaba kömürün bünyesindeki metan gazı havaya karışarak ve orada birikerek değil de kömürün içindeyken kendi kendine mi patladı; eğer öyleyse aman evde kömür falan bulundurmayalım' (!) diye telaşlandım...
Ve internete girip bu konuda bilgi aradım...
Bulduğum bilgi şöyleydi: 'Grizu patlaması, belli oranlardaki metan gazıyla havanın karışarak oluşturduğu patlamadır. Patlamanın gerçekleşebilmesi için asgari %12 oranında oksijen gerekmektedir. Havada %5-6 oranında bulunan metan gazı ancak bir sıcaklık etkisiyle yanarken, metan oranının %5-16 olması durumunda patlayıcı özellik kazanır. En kolay patlama metan oranının %8, en şiddetli patlama ise %9,5 olduğu durumda gerçekleşir.'
Demek ki, grizu patlamasına neden olan şey 'kömürün bünyesindeki' metan gazı değil, bu gazın hava ile belirli bir oranın üzerinde karışmasıymış...
Ve meselenin hem 'ocak içindeki havalandırma' (bu gazın belirli bir miktarın üzerinde birikmemesi için) hem de 'iş sağlığı ve güvenliği kuralları' ile yakından ilişkisi varmış.
***
Peki, acaba bu olay 'belirlenemeyecek' ya da 'önlenemeyecek' bir olay mıymış!..
1992 yılında Zonguldak Kozlu'daki yaşanan ve 263 maden işçisinin hayatına mal olan büyük grizu faciası sırasında o madende görev yapan Maden Mühendisi Metin Konak,Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Maden Mühendisliği Bölümü'nde mühendis adayları ile tecrübelerini paylaşırken 'Kazaların hepsinde bir ihmal vardır' dedikten sonra bu konuda şu bilgileri vermiş:
'Grizu yüzde 4,5 ile yüzde 14,5 oranları arasındaki değerlerde patlar. Üretim yapılan birimlerde hava istasyonlarında her türlü gazı ölçen sensörler vardır. Sensörler aldıkları bilgiyi yeryüzündeki istasyona iletirler. Oradaki görevli arkadaşlar gerekli müdahaleyi yaparlar ve boşaltılması gereken yerlerle ilgili ekiplere boşaltılması yönünde bilgi verirler. Bu olayda bunların yaşanıp yaşanmadığını bilemiyoruz. '
***
TTK'nın açıklamasında dikkat çeken bir diğer nokta da Sayıştay raporuna ilişkin haberleri yapanların 'dezenformasyon' yapmakla suçlanması...
İnsanın aklına şu soru geliyor: Raporun varlığı ve patlamaya metan gazı birikiminin yol açtığı gerçekse 'dezenformasyon' bu işin neresinde?..
Yoksa bu laf, son çıkarılan sansür yasasının 'dezenformasyon içeren haberlerin yasaklanması' maddesinden yararlanarak tartışmaya bir nokta koymak için mi açıklamanın içine sokuldu?