ANAP kurulduğunda Samsun Milletvekili İktisatçı Mehmet Aydın şöyle demişti: 'Siyaset hamasi bir iştir' Bugün ise 'hamaset'le yapılmaktadır. Bu sözün üzerinden tam 40 yıl geçmiştir. Köprülerin altından çok sular akmıştır. Hatta ne o köprüler ne de o dereler kaldı: 'Değişim-dönüşüm-gelişime' kurban edilmiştir.

***

Anayasa Mahkemesi Başkanlarımızdan Yekta Güngör Özden şöyle der: 'Bir ülkede memlekete en büyük hizmet; doğruları olduğu gibi çekinmeden ve her koşulda söyleyebilmektir.' Ne yazıktır ki son çeyrek yüz yılda yörüngesinden çıkarılmıştır.

* **

Ama bu olgu Osmanlı döneminden bu yana gelmektedir. Ben siyasetçinin kirli dilinden rahatsızım. Gazeteleri okuduğumda, TV kanallarını izlerken buna tanık olmanın üzüntüsünü yaşıyorum. Dünya bizi renkli camdan izliyor. Dünya Basın organlarından alıntılar dile getiriliyor hal-i pürmelalimiz…

***

Tartışma programlarında, Grup toplantılarındaki konuşmalarda utanıyorum duyduklarımdan dolayı. Ama bu dönem ve söylem biçiminin Osmanlıdan beri var olduğunu da anımsatmak isterim. Benim belleğimdedir çokları: Vekillerden Barış Yarkadaş: 'Demokrasi sayıca azınlık olanların haklarının korunduğu sistemdir.' diyor. Haklıdır bu saptamasında… Demokrasilerde böyledir kural…

***

Ne diyordu Ziya Gökalp:

'LİSAN/

Güzel dil Türkçe bize / Başka dil gece bize. İstanbul konuşması /En saf, en ince bize.

***

Lisanda sayılır öz /Herkesin bildiği söz; /Ma'nası anlaşılan /Lûgate atmadan göz.

Uydurma söz yapmayız, /Yapma yola sapmayız /,Türkçeleşmiş, Türkçedir/Eski köke tapmayız.

***

Konfiçyüs de: 'Bir milleti ele geçirmek isterseniz, onun dilini bozacaksınız' der. Fransızlar: 'Dil benim vatanımdır' derke: Fazıl Hüsnü Dağlarca: 'Türkçem, ses bayrağıyım.' demiştir.

***

Demem şu ki 'Hiç kimse hatta hiç birimiz asla masum değiliz' diyeceğinizden de eminim: Rahmetli annem, ' İğ''de de var , 'arşak'ta da var, eğiren'de de var 'derdi. Cumhur İttifakının hedefi, bulanık suda balık avlamaya benzer. Algı oyunu. Dahası, bunu öğretmenim Necatigil'in ALİCENGİZ şiiriyle de eş değerde görüyorum.