Deneme, edebiyat türleri içinde yazmakta da, okumakta da en kolayı gibi gelir insanlara.

Buna yol açan biraz da adı mıdır?

Kim bilir?

Oysa, belki de en zor edebiyat türüdür deneme…

Şunun için ki, korkunç bir kültürel birikim, düşünme yeteneği / çalışkanlığı ve yazma ustalığı ister…

***

Edebiyatımızda deneme türünün en iyi örneklerini veren yazarlarımızdan birisi Gürhan Tümer'dir. Belki de bu yüzden, iyi olmasından, popüler değildir. Pek bilinmez… Ustalık avcıları ise tutkunudur onun yazdıklarının.

Bir denemesinde (*) şöyle diyor, daha doğrusu şöyle düşünüyor:

'Bu dünya üzerinde ilk canlı, milyarlarca, milyarlarca yıl önce, bilinmeyen bir günün bilinmeyen bir saatinde doğdu. Ve son canlı, milyarlarca, milyarlarca yıl sonra, bilinmeyen bir günün bilinmeyen bir saatinde ölecek. Bu doğumla bu ölüm arasında doğan ve ölen sayısız canlı, dinozorlar, tekir kediler, kanaryalar, kartallar, köpekbalıkları, solucanlar, siz ve ben, aramızdaki bütün zaman farkına karşın, eşzaman yaratıkları sayılacağız.'

***

Dilimize Arapça'dan girmiş olan 'Zaman' sözcüğünü günlük yaşamında kullanmayan yoktur.

'Şimdi zamanı değil!' deriz…

'Ne zaman buluşalım?' diye sorarız.

'Artık zamanı geldi' deriz.

'Sahi, en son ne zaman görüşmüştük?' diye sorarız…

'Ne zaman bu şarkıyı dinlesem o günü anımsıyorum' deriz…

'Hiç zamanım yok bugünlerde' deriz…

Zaman sözcüğünü içeren daha nice tümce vardır günlük yaşamda kullandığımız…

Peki, hiç düşündünüz mü, nedir zaman?

***

Zaman bir kavram… Soyut…

O kadar ki, bakmayın sözlüklerde yer alan tanımlarına… Tanımlanamayacak bir kavram.

İnsan, o alabildiğine soyut kavramı birazcık da olsa somutlayabilmek için saatlere, günlere, haftalara, aylara bölmüş onu… Yıllara, yüz yıllara, bin yıllara…

Böylece birazcık algılanabilir hale getirmeye çalışmış.

Hepsi bu!

Günlük yaşamdaki kullanımı da bu algılanabilirlik üzerinden.

Gürhan Tümer'in denemesindeki gibi bir düşünme okyanusunda kulaç atmaya başlarsanız, yiter gidersiniz 'zaman'ın anlam alanında…

Yitersiniz de…

Bu yitme sizi daha anlamlı yaşamaya götürür.

Keşke herkes böyle bir okyanusta yitse…

***

Hasan Efe'nin bir karikatürü var. Belki yirmi yıllık süreçte 'zaman' kavramı üzerine çizdiği onlarca karikatürden (**) birisi bu.

İnsanın o soyut zaman kavramını somutlamak için ürettiği araçlardan kum saatini kullanmış düşünme yolculuğunu çizgiyle somutlamak / paylaşmak için…

Kum saatinin orta boğumunun üst kısmında oturmuş gazete okuyan bir insanı görüyoruz. Daha doğrusu, başının üst kısmını ve ayaklarını görüyoruz. Kendisi yok gibi. İki yana açılmış gazete sayfalarının ardında… Yok gibi…

Aşağıya doğru, kum saatinin boğumuna doğru harfler dökülüyor. Gazetenin sayfalarından mı, yoksa o 'yok gibi' duran okuyucunun okuduktan sonra yorumlayıp, yeniden biçimlendirip, yeni yorumlara kulaç atışından mı?

İkisinden de belki!

Aşağıda, kum saatinin alt kısmında ise bir kamyon. Oyuncak kamyona benziyor. Kasasından tutan cingöz bir çocuk mu, cingöz bir yetişkin mi belirsiz. Belki de ikisi arasında salıncak kurmuş birisi.

Harfleri topluyor kamyonun kasasına…

Gayet keyifli o harfleri toplamaktan…

Ne yapacak dersiniz?

***

Hasan Efe, gülümseyerek düşünelim istiyor zamana dair…

________________________

(*) Gürhan Tümer, 'Her Yerde Şiirsellik Var', Varlık Dergisi, Şubat 1999, Sayı: 1097.

(**) Hasan Efe'nin 'Zamanlık' adını verdiği karikatür dizisinden seçmeler, İzmir'deki Neşe ve Karikatür Müzesi'nde sanatseverlerle buluştu. Şubat sonuna kadar görülebilecek. Dileriz, Ankaralı düşün ve gülmece dostlarıyla da buluşur bir gün.