Çankaya Belediyesi ve Şiddetsiz Toplum Derneği, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslar arası Mücadele ve Dayanışma Günü etkinlikleri kapsamında Toplumsal Cinsiyet ve Şiddet konulu bir sempozyum düzenledi. Sempozyumda konuşan Çankaya Belediye Başkan Yardımcısı Gülsün Bor Güner, 'Kadınlar maalesef ki ülkemizde son yıllarda temel bir hak olan yaşam hakkından mahrum bırakılmışlardır. Artık kadına yönelik şiddet ya da cinayet haberleri almadığımız bir gün yok. Bu noktada belediyelere önemli görevler düşmektedir. Belediyeler karar mercii olmasa da yerelde şiddete karşı çözümler üretmelidir. Bu nedenle belediyeler şiddete karşı önerileri hayata geçirecek kurumlardır. Belediyeler, özellikle de toplumsal cinsiyete dayalı konularda pek çok hizmet ve önerilerle fark yaratacak kurumlardır. Yerel yönetimler her gün 'yalnızız' diye çığlık atan insanlara yalnız değilsiniz diyen yerlerdir. Çankaya Belediyesi olarak kadın sığınma evlerimizle, kadın danışma merkezlerimizle ve eşitlik merkezlerimizle, kadın ve aile hizmetleri müdürlüğümüzle açık ve net olarak kadın ve kız kardeşlerimize yalnız değilsiniz diye mesaj veriyoruz.' diye konuştu.

Ayrımcılıkla mücadeleye değinen Önen, 'Ayrımcılıkla mücadele konusunda bütüncül politikalarla yürümek uygundur. Böyle durumlarda sivil toplum kuruluşlarının katılımı, yol göstericiliği ve desteği çok önemlidir' dedi. Çankaya Belediyesi'nin eşitlik konusundaki çalışmalarını aktaran Önen, şunları söyledi: 'Çankaya belediyesi olarak 2'nci Eylem ve Eşitlik Planımızı uygulama sürecindeyiz. İlkindeki gibi bunu da hak temelli kadın, LGBTİ ve bunun yanında, akademisyenler, meslek odaları ve tüm bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte hazırladık. Uygulama sürecinde de aynı şekilde devam ediyoruz. Hep birlikte şiddete karşı hayatı rahatlamaya çalışıyoruz. Türkiye'nin en büyük belediyesi olarak misyonumuzun farkındayız. Çankaya belediyesi olarak bu hafta panellerimiz başladı diğer etkinliklerimize sizleri de bekliyoruz.' Sempozyuma katkıda bulunan kurumlara teşekkür eden Önen, 'İşbirliği içinde çalıştığımız, Şiddetsiz Toplum Derneği'ne, Ankara Barosu Gelincik Merkezi'ne, Anne Çocuk Eğitim Vakfı'na Başkent Üniversitesi'ne ve Hacettepe Üniversitesi'ne katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz' şeklinde konuştu.

Şiddetsiz Toplum Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Azime Arıkan da, 'Şiddetten uzak bir toplum hayaliyle yola çıktık. Anneler, kadınlar, güzel yürekli babalar ve erkeklerle birlikte daha mutlu ve korkusuz bir ülkeyi ve dünyayı inşa edeceğiz.' dedi. Derneğin amaçlarını anlatan Arıkan, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Her türlü şiddetin önlenmesine karşılık, şiddetsiz yöntemleri savunuyoruz. Hak ve savunuculuk temeline dayalı olarak, yerel, bölgesel ve uluslar arası çevreye yönelik her türlü şiddetin önlenmesine toplumsal cinsiyet eşitliğinin benimsenmesine, farklılıkların doğal zenginlik olarak algılanmasına, insan haklarına yönelik aykırılıklara ve şiddete şiddetsiz yöntemlerle karşı durmaktır.'

'DÜNYA EVİMİZ FARKLILIKLAR ZENGİNLİĞİMİZ'

Açılış konuşmalarının ardından sempozyumun ilk bölümünde konuşan Şiddetsiz Toplum Derneği Başkanı Rıza Sümer, şiddete karşı her yerde mücadele etmek gerektiğini anlatarak, 'Dernek olarak şiddete karşı mücadele veriyoruz. Silahı ve şiddeti bırak çağrısı yapıyoruz. Şiddete karşı toplumsal ittifak çok önemli. Artık silah ve şiddete son verilmeli. Benim ve derneğimizin hep söylediği bir şey var. Türkiye ve dünya evimiz, farklılıklar bizim zenginliğimiz. 8 Mart 2020 tarihinde Ankara Tabip Odası ile 'Kadına yönelik şiddete karşı erkek hareketi' başlattık. O tarihte tüm kadınlardan ve bilmeden de olsa ihmal ettiğim ailemden, eşimden özür diledim. Her erkeğin de bunu yapmasını tavsiye ederim. Şiddete karşı çözüm sizsiniz. Şiddete karşı çıkardığımız bu sesin ve birlikteliğin tüm topluma ulaşmasını sesimizin duyurulmasını istiyorum. Bu ses duyuldukça ve çoğaldıkça karşılıksız kalmayacaktır' ifadelerinde bulundu. Şiddete karşı mücadelede erkeklerin de bilgilenmesi gerektiğini ifade eden Sümer, şunları söyledi: 'Şiddetle ilgili bir belge sunacağım size. Başkent Üniversitesi'nde 'Toplumsal Cinsiyet Eşitliği' eğitimi aldım ve bunun sertifikasına sahibim. Bana göre her erkeğin bu eğitimi alması gerekiyor. Çünkü şiddeti eğitimle çözebiliriz.' Sümer, ticari kar gütmeden hazırladığı 'Anneler ve Gözyaşları' adlı kitabına değinerek, 'Bu kitapta anneleri ve şiddeti anlattım. Bu nedenle 'Dünya anneler dayanışması' öneriyorum' dedi. Şiddete karşı iletişimin çok önemli olduğunu aktaran Sümer, şunları kaydetti: 'Şiddete karşı iletişim sağlanmalı ve örgütlenmek gerek. Eğer bu toplum köyden, mahalleye kadar yasal örgütlenmeyi sağlamalıyız. Örgütlenme ile adalet sağlanır. Adalet olan yerde şiddet olmaz.'

SAĞLIKLI TOPLUM İÇİN KADININ RUH SAĞLIĞI ŞART

Klinik Psikolog Şenay Ölmez, 'Şiddetsiz bir toplum yaratmak mümkün. Bunun bir yolculuk olduğunu biliyoruz ve bu yolculuğa kadından başlamak gerek. Şiddetin önlenmesi için ruh sağlığının önemli olduğunu biliyoruz' dedi. Şiddetin genel olarak görmezden gelindiğini aktaran Ölmez, şunları söyledi: 'Şiddeti görmezden gelemeyiz çünkü ciddi bir sorun. Çünkü yaptığımız araştırmalarda herkesin az ya da çok şiddete maruz kaldığını görüyoruz. Şiddete uğrayanlar da şiddet uyguluyor. Kadına yönelik şiddetin bir baksa boyutu da çocuklar. Çocuklar bunun ayıp ve utanılacak bir şey olduğunu düşünüyor. Her 5 dakikada bir çocuk şiddete maruz kalıyor ve şiddet gören bir insanın bu durum beyninden silinmiyor.'

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği için ciddi bir mücadele içine girilmesi gerektiğini ifade eden Ölmez, bu mücadeleyle kadına yönelik şiddetin azaltılması ve yok edilmesi mümkün. Ayrıca şiddeti görmezden gelemeyiz' şeklinde konuştu. Ölmez, 'Şiddet konusunda bir tehlike de şiddetin normalleşmesi. Toplumumuzda şiddet normalleştiriliyor ve şiddet gören kimi kadın bununla mücadele etmemeyi seçiyor. Biz buna öğrenilmiş çaresizlik diyoruz. Kadının şiddetle mücadele etmesi gerektiğini bilmesi gerekiyor.' ifadelerini kullandı 'Toplumu yaratan, şekillendiren kadındır' diyen Ölmez, 'Kadın bir insandır bizim insan insana diyaloga ihtiyacımız var' dedi.

Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ceyda Kuloğlu ise, şunları söyledi: 'Kadına yönelik şiddet konusunda, toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusuna vurgu yapmak gerek. Cinsiyet doğuştan gelen bir durum. Toplumsal cinsiyet ise toplumsal olarak belirlenen bir durum. Türkiye'de kadınların halen yüzde 14 ü okuma yazma bilmiyor. İstihdamda ise kadınların yüzde 37 sinin işgücü içinde olduğunu görüyoruz. Aynı işi yaptıkları halde kadınların erkeklere oranla daha az maaş aldıklarını görüyoruz. Eşitsizliğin en fazla olduğu yer medya sektörü. Bunu dizilerde de görüyoruz. Spor sektörüne baktığımızda da büyük bir eşitsizlik görüyoruz. İşte bu durumların değişmesi gerek.'

Editör: Haber Merkezi