Türkiye'de seçim tartışmaları ile uğraşırken dünyada yaşanan bazı ilginç gelişmeleri gözden kaçırıyoruz...
Oysa bu gelişmeler de Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor...
Bunlardan biri Ukrayna seçimleri.
***
Ukrayna'da geçen pazar günü yapılan devlet başkanlığı seçimlerinde ünlü komedyen Vladimir Zelenskiy ile şimdiki Devlet Başkanı (aynı zamanda ülkenin en büyük çikolata üreticisi) Petro Poroşenko en fazla oyu alarak ikinci tura kaldılar. Eski Başbakan Yuliya Timoşenko ise üçüncü olarak seçimleri kaybetti... Ancak o da klasik bir siyasetçiden çok bir TV şovmeni ya da tv dizisi oyuncusuna benziyordu!
Alınan oy oranlarına bakıldığında rakibinin iki katı oy alan Zelenskiy'in ikinci turda seçimi alacağına muhakkak gözüyle bakılıyor... Yani Ukrayna'yı önümüzdeki yıllarda bir 'komedyen' yönetecek...
Zelenskiy'in aklına başkanlığın nereden geldiğini merak ederseniz, son oynadığı dizide 'dürüst ama aykırı' bir başkanı canlandırıyormuş!..
Halk da ekrandaki başkanın hayali icraatlarını beğendiği için oyları ona vermiş!
***
Mesele Ukrayna ile sınırlı değil...
Bildiğiniz gibi son zamanlarda tüm 'demokratik' ülkelerde geleneksel partileri yerlerinden eden bir rüzgar esiyor... Üstelik öyle ufak tefek ülkelerde yaşanan kaza türü seçimler değil bunlar...
ABD'nin başkanlık koltuğuna Trump adlı ultra zengin bir emlakçı ve TV şovmeninin oturması da bu rüzgarın bir sonucu!
***
Daha yakın zamanda benzer bir örnek Fransa'da yaşandı...
Cumhurbaşkanı Mitterand'ın danışmanı Jacques Attali'nin raportörlüğünü yapan Macron adlı bir genç, önce bu kişinin ilişkileri aracılığıyla ünlü banker Rotschild'in bankasında satış yöneticisi, ardından François Holland'ın ekonomi danışmanı, Holland'ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve nihayet Ekonomi ve Sanayi Bakanı oldu...
Derken...
2016 yılında kurduğu 'En Marche' ('Yürüyelim Arkadaşlar'! adlı partinin adayı olarak (partinin doğru dürüst bir örgütlenmesi bile yoktu) katıldığı 2017 seçimlerinde başkanlık koltuğuna oturuverdi.
***
2018 yılında İtalya'da yapılan seçimlerde 'birinci parti' haline gelen 'komedyen' Beppe Grillo'nun partisi, bu tür gelişmelerin bir başka örneği...
Gerçi Grillo, işlediği ölümlü bir trafik suçu nedeniyle başkan ya da başbakan olamıyor ama partisi aracılığıyla İtalya'nın iplerini elinde tutuyor...
Çünkü Halen İtalyan Başbakanı olan Giuseppe Conte ve onun yardımcısı Luigi di Maio 'Beş Yıldız Partisi'nin desteğiyle ülkeyi yönetiyor.
***
Bütün bunlar bize bir zamanlar seyrettiğimiz bir komedi filmini hatırlatıyor...
Yıllar önce kaybettiğimiz Oscar ödüllü ünlü aktör Robin Williams'ın başrolünü oynadığı bu filmde, huysuz sanatçı Tom Dobbs (Robin Williams) talk şovlarda politikacıları taşlamaktan bıkınca eleştirilerini bir başka platforma taşımaya karar verir...
Bu karara göre başkanlığa adaylığını koyacak ve seçim kampanyası boyunca aklına geleni söyleyip her şeyi vaad ederek politikacıları 'sarakaya' alacaktır!
***
Dobbs, kampanyası boyunca halkın düşünüp de söyleyemediği her şeyi söyleyerek klasik politikacılarla alay eder...
Ancak seçim gecesi bir de bakar ki başkan seçilmiş...
Neyse ki filmin sonunda bu olayın bir 'bilgisayar hatası' olduğu anlaşılır ve Dobbs yerini klasik politikacılara bırakır.
***
Günümüzde yaşanan olaylar ise geleneksel politikacılar açısından böylesi bir 'happy end' ile sonuçlanmıyor...
Komedyenler gelip koltuklara oturuyor ve ülkeleri yönetiyor...
Dünya da, bunların eski politikacılardan daha iyi olup olmadıklarını tartışmaya devam ediyor.