Dişhek-Sen, kamu diş hekimlerinin hak kayıplarına ilişkin hukuki girişimlerini Ankara Adliyesi önünde duyurdu. Sendika adına basın açıklaması gerçekleştiren Yıldırım, diş hekimlerinin çalışma koşulları ile mali ve özlük haklarına yönelik düzenlemeleri yakından izlediklerini ve bu alanda sistematik hukuki süreç yürüttüklerini belirtti. “Türkiye’de kamu diş hekimliğinin tek branş sendikası olarak şimdiye kadar yürütülmüş en kapsamlı hukuk mücadelesini başlatmış bulunuyoruz” diyen Yıldırım, diğer sendikaların kamu diş hekimliğine özgü sorunlar temelinde bu ölçekte bir hukuki mücadele ortaya koymadığını savundu.
"YÜKSEK MHRS SAYISI UYGULAMASI DEVAM EDERSE SAĞLIKTA ŞİDDET RİSKİ ARTAR"
İzmir Menderes Devlet Hastanesi Başhekimliği tarafından, Diş Hekimliği Poliklinikleri için Kasım ayında 26 MHRS randevusu oluşturulması işleminin verdiği zararların telafi edilemeyeceğini belirten Yıldırım "Bu nedenle İzmir İdare Mahkemesi'nde uygulamanın yürütmesinin durdurulması ve iptali davası açılmıştır. Yürütmenin durdurulması kararı verilmesi halinde karar, ülke çapında emsal nitelikte olacaktır.
Açtığımız davada, MHRS randevu çizelgelerinin hekimlerin kendileri tarafından oluşturulması gerektiği ısrarlı şekilde ve hukuki gerekçelerle dile getirilmiştir. Yüksek MHRS sayılarının bilimsel ilke ve uygulamalara aykırı olduğu, hekimin koyduğu teşhisin gereği olan tedaviyi uygulama serbestiyetini engellediği, hastaların nitelikli tedavi olma haklarını ihlal ettiği ve hukuki normlara aykırı olduğu belirtilmiştir.
Yüksek MHRS sayısı uygulamalarının devam etmesi halinde sağlıkta şiddet riskinin arttığı, hasta yükünü hafifletmek yerine kurumlara başvuru sayısını artırdığı, bu sebeple kamu kaynaklarına ilave yük getirdiği, deontolojik olarak hekimin haklarını ihlal ederek yükümlülüklerini artırdığı, tedavide başarı oranının düşmesine neden olduğu, meydana gelen tedavi tekrarlarının sağlık bütçesine ilave yük oluşturduğu, nitelikli tedavi hizmeti verilmesini engellediği, hekimlerde Tükenmişlik Sendromu ve mesleki hastalıklar meydana getirdiği, hekimlerin insan haklarına aykırı olarak gün içerisindeki insani ihtiyaçlarını bile karşılamaya imkân tanınmadığı, Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Diş Hekimliği Standartlarının önerdiği ‘her hasta arasında en az 10 dakikalık dezenfeksiyon’ süresinin gerçekleştirilemediği somut verilerle ortaya konulmuştur.” dedi.

DİŞ HEKİMLERİ KURUM TÜRÜ FARKLILIĞI SEBEBİYLE YÜZDE 40'A VARAN GELİR KAYBINA UĞRUYOR"
Kasım ayında açılan ikinci dava ile ilgili bilgi veren Yıldırım, Sağlık Bakanlığı’nın 06.08.2024 tarihli Ek Ödeme Yönetmeliğinin bazı maddelerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali için Danıştay’a başvurduklarını söyledi.
Yıldırım, “Dağıtım oranlarının nasıl hesaplandığına dair şeffaf, ölçülebilir ve objektif bir kriter bulunmamaktadır.” dedi. Aynı sağlık hizmetini veren diş hekimlerinin yalnızca kurum türü farklılığı nedeniyle yüzde 30–40’a varan gelir kaybına uğradığını belirten Yıldırım, “Devlet hastanelerinde dağıtım oranı yüzde 34–35 iken ADSM ve ADSH’lerde yüzde 20 olarak belirlenmiştir. Bu durum Anayasa’nın eşitlik ve belirlilik ilkelerine aykırıdır” ifadelerini kullandı.
Toplu sözleşmede yer alan ve 2026 yılında yürürlüğe girecek teşvik ek ödemeye ilişkin davanın Ocak 2026’da açılacağını hatırlatan Yıldırım, yürürlüğe girmemiş hükümlere dava açılamayacağını vurguladı.
Basın açıklamasının sonunda Yıldırım, “Diğer bazı sendikaların yaptığı üzere popülist söylemlerle camiamızı oyalamıyoruz. Diş hekimlerinin mağduriyetinin, dava yoluna gidilse bile gecikebileceğini biliyor; bunun hesaplarını yaparak stratejilerimizi belirliyoruz. Unutulmasınki; en hızlı ve kalıcı çözüm, lobi çalışmaları ve diyalog ile mümkündür. Bu da ancak kamu diş hekimlerinin DİŞHEK-SEN çatısı altında toplanıp tek meslek sendikalarını sayısal çoğunluğa ulaştırmasıyla sağlanabilir.” ifadelerini kullandı.