Ankara'daki Büyük Tiyatro'da 1 Ekim 1956'da yeni bir oyun sahnelenmeye başlar:

'Finten'

Abdülhak Hamit'in yazdığı oyunun dili usta şairimiz Ahmet Muhip Dranas tarafından arılaştırılmıştır. Dahası oyunun yapısını da yeniden düzenlemiştir şair.

Suat Taşer, oyunu izledikten sonra kaleme aldığı ve 11 Ekim 1956 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde yayımlanan yazısında (*), Dranas'ın arılaştırmasını överek, onun 'eski bir dilin mezarından yeni ve canlı bir tragedya' çıkardığını söyler.

Taşer, Mahir Canova'nın yönetmenliğini de, oyuncuların canlandırmasını da başarılı bulur. Kimler mi onlar?

Yıldız Akçan, Nuri Altınok, Nermin Akagündüz, Şahap Akalın, Muzaffer Gömen, Suna Sirmen, Jale Uzman, Serab Sezer, Müşfik Kenter, Gökçen Hıdır, Nihat Akçan, Türkan Lora, İlkay Erdoğmuş.

Yazar bütün oyuncuları över övmesine de oyuna adını da veren karakteri canlandıran Yıldız Akçan'ı özellikle anar. Şunları söylüyor onun için:

'Esere adını, canlılığını, fettanlığını, nihayet kadınlık ihtirasını veren 'Finten'de Yıldız Akça olgun ve usta oyunu ile seyircilerin ilgisini bir an bile gevşetmiyor. O kadar ki, görünmediği sahnelerde bile varlığını hissediyorsunuz. Hele uyur veya uyanık, ihtirasların kasırgasına kapılıp da krize girdiği anlarda sizi kendinizden çekip alıveriyor. Bir defacık olsun gözünüz, kulağınız biteviyeliğe düşmüyor.'

***

Seyircinin karşısına 'Finten' olarak çıkan Yıldız Akçan kim mi?

Bugün sanat dünyamızın ve dünyanın Yıldız Kenter olarak tanıdığı sanatçı.

Büyük bir şansla, William Shakespeare'in '12. Gece' oyununda baş kadın rolüyle profesyonel tiyatro yaşamına adım atan Yıldız Kenter.

O zaman soyadı farklı çünkü Ankara Devlet Konservatuvarı'ndan arkadaşı Nihat Akçan'la evli. Üstelik aynı oyunda, o da rol almış. Kardeşi Müşfik Kenter de…

Sesini 45'liklerden anımsadığımız Nesrin Sipahi'nin kardeşi olan Nihat Akçan'dan ayrıldıktan sonra 1965'te evleniyor yine tiyatromuzun unutulmazlarından olan Şükran Güngör'le.

Ama daha evlenmeden önce Şükran Güngör ve kardeşi Müşfik'le Kent Tiyatrosu'nu kuruyorlar.

***

Şükran Güngör onu ve sevenlerini erken terk etti. 15 Eylül 2002'de…

Müşfik de erken davrandı ölmek için. 2012'de yumuverdi gözlerini.

Kenter Tiyatrosu'nda, sahnede cansız bedeni tabutun içinde yatarken Yıldız Kenter şöyle seslenmişti ona:

'Bak, salon full dolu efendim!'

***

Neden böyle demişti?

Çünkü Müşfik Kenter, 1980'den sonra tiyatro salonlarının giderek boşalmasından şikayetçiydi hep!

Önceden bayramlarda ve tatillerde bir günde iki oyun sahnelerken 1980'den sonra perde bile açmadıklarını söylüyordu.

Öyle oldu. Bunun birçok nedeni vardı elbette de, onun bir söyleşisinde söyledikleri ilginçti:

'Şehir yaşantısının bunda büyük etkisi var aslında. Mesafe uzak, park yeri sorunu var.'

Beni asıl etkileyense, daha sonra söylediği şu ayrıntıdır:

'Tabii Bakırköy Belediye Tiyatroları'na gelen seyirci için çok fazla sorun değil bunlar. (…) bir örnek vereyim; Kenter Tiyatrosu'nda oyuna geliyor seyirci, arabasını park ediyor, oyundan sonra çıkıyor, arabası yok, çekilmiş. Bundan sonra gelir mi seyirci, gelmiyor tabii haklı olarak, evinde oturup televizyon seyretmek daha kolayına geliyor.'

***

O sahne dün de Yıldız Kenter'in son yolculuğu için doluydu…

Görkemli bir yaşam bıraktı geride…

_________________________

(*) Suat Taşer, Devlet Tiyatrosu'nda 'Finten', Cumhuriyet Gazetesi, 11 Ekim 1956.

Tiyatro Eleştirmenleri Birliği, 'Eleştirmen Gözüyle Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu Eleştiri Seçkisi 1923 – 1960, Cilt 1, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Birinci Baskı: 1994, Ankara.

(NOT: Kitapta yazarın adı 'Suad' olarak geçiyor hep. Yazıda Yıldız Kenter'in ilk eşinin soyadı da 'Akça' olarak anılıyor. Ulaştığım hemen bütün kaynaklarda 'Akçan' oysa…)