Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği ile Üç Selvi Dergisinin işbirliğinde “Çocuk İstismarı ve ÇEDES Gerçeği" başlıklı panel Mülkiyeliler Birliği'nde düzenlendi. Panelin moderatörlüğünü Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir üstlenirken Avukat Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği genel sekreteri Çisel Demirkan ile Araştırmacı-Yazar Özgür Hüseyin Akış konuşmacı olarak yer aldı.

Açılış konuşmasını yapan Üç Selvi Dergisi Genel yayın yönetmeni Hasan Deniz Duran, burada yaptığı açıklamada, Türkiye Halk Temsilciler Meclisi Ankara Öğrenci İnisiyatifinin de bu başlıkta çalışmalar yürüttüğünü söyledi.

Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir ise çocuk istismarını yalnızca bilinen biçimleriyle değil, ideolojik ve yapısal yönleriyle de tartışmak gerektiğini söyledi.

ÇEDES” projesinin Millî Eğitim Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı ortaklığıyla devlet okullarında yürütüldüğünü hatırlatan Özdemir, bu proje kapsamında çocuklara “manevi danışman” sıfatıyla din görevlilerinin eğitim vermesini eleştirerek şöyle konuştu:
“Bir çocuğun yetişkinlere öğretebileceği üç şey vardır: Nedensiz mutlu olabilmek, her zaman kendini meşgul edecek bir iş bulabilmek ve var gücüyle diretmek. Çocuklardan çalınmak istenen şey tam da bu; neşeleri, iradeleri ve inatları.”

“MANEVİ DANIŞMANLIKLA İTAATKÂR BİR TOPLUM YARATILMAK İSTENİYOR”

Yücesan Özdemir de ÇEDES projesinin “itaatkâr ve sorgulamayan bireyler” yetiştirmeyi amaçladığını belirterek, şu ifadeleri kullandı: Özdemir, ekonomik eşitsizliklere dikkat çekerek, “Bu ülkenin en yoksul köyündeki çocuk ile Ankara Ayrancı’daki çocuk aynı eğitimi alamıyor. Tek çözüm, bilimsel ve parasız eğitimdir” ifadelerini kullandı. “Bugün çocukları at yarışı haline getirdik” diyen Özdemir, “iktidar sorgulamayan, düşünmeyen bireyler yetiştirmek istiyor” dedi.

“İSTİSMAR TOPLUMUN TAMAMINA İŞLENMİŞ BİR SUÇTUR”

Önce Kadınlar ve Çocuklar Derneği Genel Sekreteri Avukat Çisel Demirkan da dernek olarak 10 yıldır istismar mağduru kadın ve çocuklara hukuki ve psikolojik destek sunduklarını söyledi.

Demirkan, spor kulüplerinde, yurtlarda ve okullarda yaşanan istismar vakalarına dikkat çekerek, “Kız çocuklarının antrenörleri tarafından istismar edildiği dosyalarla karşılaşıyoruz. Kamera yok, kadın personel yok, denetim yok. Delil ve tanık yoksa adalet de yok. İstismar toplumun tamamına işlenmiş bir suçtur.” dedi.

Önce çocuk ve kadınlar derneği ve Kadın Dayanışma Komiteleri aracılığıyla HPV aşısının ulusal takvime girmesi için yürüttükleri kampanyadan da söz eden Sakallı, “Kadınların ve çocukların sağlığı için dayanışmayı sokak ayağıyla ördük, mücadeleyi birlikte sürdürüyoruz” diye konuştu.

Ayıca Demirkan “Küba örneğinde çocuklar bilimle, sanatla, nitelikli eğitimle buluşturuluyor. Bizde ise çocuklar üretim aracının parçası haline getiriliyor. Kapitalist toplum çocukları toplumun parçası değil, yedek parçası olarak görüyor. Sosyalizmde ise çocuklar geleceğin inşaatçılarıdır.”

“İtaatkâr Bir Toplum Yaratılmaya Çalışılıyor”

Demirkan, “ÇEDES'lerle, manevi danışman atamalarıyla itaatkar bir toplum yaratmaya çalışıyorlar." ifadelerini kullandı. Mevcut eğitim sistemini eleştirerek, "Biz çocukları yarış atı haline getirdik. Çocuklar düşünmüyorlar, üretmiyorlar." dedi.

Demirkan, toplumsal denetimin önemine vurgu yaparak, "Aile içi denetlenir, denetlenmek zorundadır. Biz aile içini geçtim okullarımızı denetleyemez haldeyiz." şeklinde konuştu.

Bu karanlık tablonun karşısına, çocukların özgürce gelişebileceği bir modeli ortaya koyan Sakallı, "Tek yapılabilecek şey laik, bilimsel, parasız eğitimdir, eşit eğitimdir." diyerek çözüm önerisini net bir şekilde ortaya koydu.

“ÇOCUKLAR BİREYDİR, EBEVEYNLERİN YADA DEVLETİN MÜLKÜ DEĞİL”

Araştırmacı-yazar Özgür Hüseyin Akış ise çocuk işçiliğini ve istismarı yapısal bir sorun olduğunu dile getirdi. Akış, yoksulluğun çocukları çalışmaya mecbur bırakmasının sistemin yol açtığı bir neden olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Yoksul ailelerin çocuklarını cemaat yurtlarına gönderilmesi ile işyerlerinde çalıştırılması birbirinden ayrılamaz. Tarikat yurtlarında istismara maruz kalan çocuk ile işyerinde çalıştırılan çocuk arasında fark yok. Sömürüye dahil edilen çocuklar 18 yaş altını kapsıyor; Türkiye’de 15 yaş altı çocuk işçi olarak kabul edilirken, 15–18 yaş arası genç işçi olarak tarif ediliyor.”

Akış, uluslararası sözleşmelerin çocuk haklarını korumadaki yetersizliklerine dikkat çekti: “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi bağlayıcı değil; gerçek hayatta çocukları korumakta etkisi sınırlı. 800 bin ile 1 milyon civarında çocuk işçi sokakta çalışıyor, mülteci çocuklar ve sokakta çalışan çocuklar raporlara yansımıyor. Dünyada ise 160 milyona yakın çocuk işçi var; İSİG meclisinin raporlarına göre Türkiye’de 2013 ile 2025 yılları arasında en az 800 çocuk çalışırken hayatını kaybetmiş durumda.”

Türkiye’deki mevcut yasalar ve uygulamalar da çocukları korumada yetersiz kalıyor. Akış, medya ve sanat sektöründe çalışan çocuklara değinerek şunları aktardı: “4857 sayılı İş Kanunu’nun 71. maddesine göre çocuklar bazı sanatsal faaliyetlerde çalıştırılsa da, bu durum çocuk işçi olarak kabul edilmiyor. Medya sektöründe setlerde çalışan çocuklar, elinde kitap olması gerekirken replik ezberlemek zorunda bırakılıyor. Sokakta, tekstil atölyelerinde, mobilya sanayisinde ve Sincan gibi sanayi bölgelerinde çalışan çocuklar ise raporlarda görünmüyor.”

Akış, Türkiye’ye gelen Suriyeli çocukları da göz önünde bulundurarak şöyle devam etti: “Suriye’den Türkiye’ye gelen ikinci kuşak çocuklar hâlâ geçici sığınmacı statüsünde bulunmakta. Bu çocuklar kayıtsız bir şekilde çalıştırılmaya devam ediliyor. 2025 itibarıyla en az 68 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi. Çocukların büyük bir kısmı aileleri barınma ve geçim ihtiyacını karşılayamayacak durumda, oldukları için çalışmak zorunda bırakılıyor.”
Moskova çocuk hakları bildirgesini de paylaşan Akış, bu bildirgenin bugün uygulanması dahilinde sorunu sona erdirecek bir uygulama olacağının altını çizdi.

Üç Selvi dergisinin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Hasan Deniz Duran, ilk sayıya değinerek “Suat Derviş’in ‘Önce Çocuklar ve Kadınlar’ röportajından ilham alarak, imkanlar el verdiğince Yaşar Kemal gibi, görünmeyen emeği ve insan hikayelerini röportajlarla anlatmaya çalışıyoruz.” dedi.

Duran, derginin bu amaçla, alanında uzman isimlerle 10 farklı röportaj gerçekleştirdiğini, benzer etkinlikler düzenleyerek toplumu ve gençleri bilgilendirme, kendilerini ise geliştirme misyonunu sürdürdüğünü belirtti.
“Bu süreçte genç arkadaşlarımızı aramızda görmeyi, bize ve THTM Öğrenci İnisiyatiflerine destek vermelerini bekliyoruz.” diyerek çağrısını yineledi.
Panelin sonunda Yücesan çocuk istismarı ve çocuk işçiliği ile mücadelenin önemini vurgulayarak umudun burada olduğunu söyleyerek paneli sonlandırdı.

Kaynak: Bülten