16.-17. yüzyıllar arasında yaptırıldığı tahmin edilen ve Ankara’nın en büyük ve iki kapılı hanı olarak bilinen Pilavoğlu Hanı, inşa edildiği günden bugüne kadar birçok farklı amaca hizmet vermiş. İlk zamanlarında Ankara’nın önemli ticaret noktalarından olan han, Osmanlı'nın son, Cumhuriyet'in ilk yıllarında; tıpkı çevredeki diğer birçok handa olduğu gibi cezaevi görevi görmüş, bu süreç zarfında kadın ve çocuk mahkûmların bir kısmı burada tutulmuş. Daha sonra ticaretle uğraşanlar için depo olarak kullanılan han, 2010’ların ilk yıllarına kadar da evsiz ve yoksulların konakladığı bir otel olarak kullanılmış.
Han, günümüzde ise sanatçılarla zanaatkârların buluştuğu toplamda 30 adet atölye ve kafeye ev sahipliği yapıyor. İki kattan oluşan hanın üst katları, daha çok tasarım ve mimari ofisler olarak kullanılıyor. Ankara’nın en güzel manzaralarından birini gören ikinci katı özellikle fotoğraf tutkunlarının ilgisini çekiyor. Butik kafelerin ve atölyelerin bulunduğu alt kat ise hanın ziyaretçilerine vakit geçirme ve sosyalleşme imkanı sunuyor.
Geçmişteki acı günlerine inat sanatla ayakta kalan Pilavoğlu Han, kentin gürültüsünden uzakta kafa dinlemek isteyen başkentlileri yeni çehresiyle ağırlamaya devam ediyor.
