• Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Girişimcilik yolculuğu nasıl başladı?

Yüzde 94 bedensel engelli iki kız çocuk babasıyım. 15 yıl özel sektörde çalıştım. Engellilik durumundan dolayı emekli oldum. Tüm maddi birikimlerimi eşimin de desteğini alarak üreten ve büyük güçlü Türkiye olmak için engelli olmanın üretmeye engel olmadığını göstermek, engelli kardeşlerimizin önündeki engelleri aşmak ve diğer taraftan kızlarıma iyi bir gelecek sunmak, en iyi şartlarda okutabilmek için sosyal sorumluluk projesi kapsamında bu kafeyi açtım. İşletmemiz, Türkiye'de bu kapsamda engelli bireysel kobi girişimcisi olarak açılmış ilk ve tek kafedir. Diğer kafelerden ayrılan en önemli farkı işletmecisinin yüzde 94 bedensel engelli olduğu bireysel anlamda açılmış başka bir kafenin olmaması. Unutmayalım ki tohum toprağa, engelli topluma emanettir.

TOPLUMUMUZ BİZ ENGELLİLERE ÖN YARGILI BAKIYOR

• Türkiye'de engelli olmanın zorlukları neler?

Biz engellilerin acınacak durumu yok sadece desteğe ihtiyacımız var. Bunu kullanan kişileri de şiddetle kınıyorum. Engellilik durumumu vurgulamamın sebebi, engelli olmanın üretmeye engel olmadığını göstermekten ileri geliyor. Ne yazık ki toplumumuz biz engellilere ön yargılı bakıyor. Ben bu işletmeyi açarak toplumumuzun biz engelliler üzerindeki ön yargılarını kırarak, topluma yapamadıklarımızla değil de yapabildiklerimizle görmesini sağlayarak farkında lığımızı gösteriyorum.

'SIKINTILAR ZATEN BAŞLI BAŞINA BİR ENGEL DEĞİL MİDİR?'

• Böyle bir kriz döneminde yeni bir mekan açmakta tereddüt yaşadınız mı?

Ticarette Risk almadan kazanamazsınız. Bizim sadece hesap edemediğimiz şey sonradan gelişen ekonomik kriz ortamının yaşanmasıydı. Ben bu kafeyi açmak için yola çıktığımda olumsuz bir hava yoktu. Türkiye olarak zor günlerden geçiyoruz. Bu sıkıntılı günleri el ele omuz omuza milletimizle topyekün mücadelesiyle hep birlikte aşacağımıza inanıyorum. İnsanın karşısına çıkan sıkıntılar zaten başlı başına bir engel değil midir? Benim bu kafeyi açmam ayrı bir başarı, açtıktan sonra sürdürülebilir kılmak ayrı bir başarıdır diye düşünüyorum. Şu anda ben işletmemi ayakta tutabilme mücadelesini veriyorum. Emeklemeden yürüyemezsiniz, yürüyemeden koşamazsınız.

• Herhangi bir kamu kurumu ya da sivil toplum kuruluşundan destek almadınız mı?

Ankara'nın ve Türkiye'nin birçok yerinde açılan engelsiz kafelere baktığınızda arkasında belediyeleri, bakanlıkları ya da derneklerin olduğunu görürsünüz. Oysaki bizim açmış olduğumuz bu kafemizin arkasında toplum, milletimiz, gençlerimiz var. Ben milletimizin gücünün üstünde başka bir güç tanımıyorum. Belden aşağı protez kullanıyorum ama bu durumun üretmeme engel olmadığını görüyorsunuz. Ben tek kol ve bacağımla güçlü Türkiye için üretiyorsam, engelli kardeşlerimizin önündeki engelleri aşmak için çırpınıyorsam toplumuzun, milletimizin, gençlerimizin bu çabamı görüp destek vermesini bekliyorum. Ben bu girişimimle diğer engelli bireylere rol model olduğumu düşünüyorum. Herkesin aklında belki böyle bir girişimcilik düşüncesi vardır ama cesaret bulamamış olabilirler. İnanmak başarmanın yarısıdır. Ben inandım yola çıktım. Amacım bu yolda başarıya ulaşmak.

'HERKESİN BAŞINA POLİS DİKEMEYİZ'

• Bazı engelli kişilerin eve kapandıklarını, sosyal ortamdan uzaklaştığını görüyoruz. Bu durum ülke olarak sosyo-kültürel yapımızla mı ilgilidir?

Önceki dönemlerde engelli kardeşlerimiz hiçbir şekilde sokağa çıkamıyordu. Ve en zorumuza giden de bize 'özürlü' denmesiydi. Bu kelime çok can yakıcı. Çünkü bu kelime, ayıplı-kusurlu anlamı taşıyor. Şu anda bu terim kalktı, yerine engelli kelimesi konuldu. Yani kötünün iyisi olmuş oldu. Ama son yıllarda atılan adımlar gerçekten bizi daha çok cesaretlendirdi. Açılan sosyal tesisler engelli kardeşlerimizin hayata ve topluma tutunmaları noktasında çok önemli bir görev üstlendi. Bununla birlikle erişilebilirlik konusunda ciddi yatırımlar yapıldı. Ama devlet ne yaparsa yapsın önemli olan insanın kendi vicdanıyla hareket etmesidir. Herkesin başına polis dikemeyiz. Devlet engelli park yerleri yapıyor ama ne yazık ki engelsiz kişiler buralara arabalarını park ediyor. Ya da kaldırıma çıkmak için belediyeler rampa yapıyor ama onun önüne engelsiz kişiler arabalarını koyabiliyor. En başta toplumun duyarlı olması lazım.

• Kafenizde işleriniz yolunda mı?

Burayı çok yakın bir zamanda açtık. 2 aydır hala düzeni oturtmaya çalışıyorum. Şu an işlerimin dört dörtlük gittiğini söyleyemem. Biraz önce söylediğim gibi bu ekonomik kriz bizleri de çok etkiledi. Bir iş yerini açmakla iş bitmiyor. Bu müesseseyi ayakta tutabilmek için vatandaşlarımızın da desteğini bekliyorum. Ben bu desteği kendim için istemiyorum. Tek amacım diğer engelli kardeşlerime destek olabilmek. Benim ideallerim var. Bu işletme ne kadar çok kazanırsa, diğer engelli kardeşlerimin de yaşamları o kadar kolaylaşacak. Engelli kardeşlerimiz kazanacak, kazanan Türkiye olacak. Benim en büyük ödülüm, yatalak bir engelli kardeşimi yataktan kurtarmak ya da buna benzer bir engeli olan kardeşimi tekrar sosyal hayata kazandırmak olur. Onların gözlerindeki parıltı benim asıl mutluluğum olacaktır. Kazandığım cironun bir kısmı, engelli kardeşlerimin eğitim ve sağlık ihtiyaçları için harcanacak. Bizler azımsanmayacak bir kitleyiz. Türkiye'de 12 milyon engelli var. Bunların ailelerini de içine aldığınızda 20 milyon kişi bununla mücadele ediyor. Bugün 2 engelli kardeşimizin engelini kaldırırsam yarın kazanarak bunun iki katı kişinin engellini kaldırırım. Unutmayalım ki her birey engelli adayıdır. Bugün engelliler için yaptıklarınızı aslında kendiniz için yaptığınızı unutmayın.

• Kafenize gelen kişilerden nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Taktire şayan diyorlar. Ben kolay bir işe girişmedim. Herhangi bir engeli olmayan kişilerin bile zorlandığı bu meslekte benim mücadele ediyor olmam tabi ki insanların dikkatinden kaçmıyor. Burasının her türlü eksiğine, personeline, mutfağına, her işine ben bakıyorum. Bir ortağım bile olmadan bunu yapmak kolay değil. Bu başarı değil de nedir?

• Geleceğe dönük başka hedefleriniz var mıdır?

Ben kendim gibi engelli kardeşlerimin önünü açmak ve engelleri kaldırmak için varlıklı olmak istiyorum. Herkes zengin olabilir herkes varlıklı olamaz. Her zengin, varlıklı değildir. Varlıklı olmak, bu dünyadan göçüp gittiğinizde arkanızda güzel eserler bırakmak demektir. Merhum İş adamı Mustafa Koç, benim gözümde varlıklı bir şahsiyetti. Bunu kendi cenazesindeki kalabalıkta hepimiz gördük. Paylaşmak çok güzeldir. Bugün Karun kadar zengin olsanız ne önemi var. Arkanızda eser bırakmanız lazım.

•Kafenizin şu an başka ihtiyaçları var mıdır?

Kafemizin en ivedikli ihtiyacı engelli lavabo ihtiyacıdır. Bir de gençlerimizin okuması ya da ders çalışması için kütüphane yapmak istiyorum. Ben bu anlamda ilk adımı atıp gençlerimizin çıktı alabilmesi için bilgisayar ve yazıcı aldım ama kütüphanenin daha kapsamlı olması gerekiyor. Bu ihtiyaçları kendim kazanırsam zaten yapacağım ama bir hayırsever iş adamı sponsor olup bize destek çıkarda bu süreç daha da hızlanır.

Editör: Haber Merkezi