Yazımızın başlığı kendi içinde bir çelişki taşır gibi görünüyor...

Çünkü “Kaos” ve “Düzen” birbiriyle çelişen iki durum olarak bilinir...

“Kaos”, belirlenemezlik durumunu, “Düzen” ise belirlenmişlik durumunu içerir.

***

Bu çelişki, “Siyaset”, “Ekonomi” “Felsefe” ve “Bilim” dünyalarını yakından ilgilendirir...

Yakın zamana kadar bilim “düzenlilik”le özdeşleştirilirdi...

Bilimsel olmak iddiasındaki tüm felsefeler düşünsel düzlemde bir düzen kurma peşindelerdi ve bu çaba siyaset dünyasına dünyaya düzen veren politikalar olarak yansırdı.

***

Bu anlayışın temelinde, Newton döneminde belirlenen fizik kuralları yer almaktaydı...

Bu kurallara göre doğada bir düzenlilik vardı; bu düzenlilik keşfedilebilir ama değiştirilemezdi...

Ancak bu anlayış fizik bilimindeki bazı gelişmeler sonucunda sorgulanmaya başlandı.

***

Alman fizikçi Heisenberg, 1927 yılında “belirlenemezlik ilkesi” olarak tanınan bir kuram geliştirdi...

Heisenberg, o zamana kadar savunulan anlayışların tersine ölçüp biçmeye dayanan fizik kurallarının elektronlar gibi atom altı parçacıklar söz konusu olduğunda geçersiz olduğunu, çünkü elektron gibi bir temel parçacıkların hızının ölçülmesinin bu parçacığın yerini, önceden kestirilemeyecek biçimde değiştirdiğini; bu nedenle de parçacığın hızını ölçerken aynı anda yerini de belirlemeye çalışmanın mümkün olmadığını gösterdi...

Newton fiziğinin o zamana kadar en yetkin savunucusu olan Einstein başlangıçta bu kuramı kabul etmek istemedi ve itirazını “Tanrı zar atmaz” diyerek dile getirdi. Ama sonunda o da bu gerçeği kabul etmek zorunda kaldı. Sonuçta “kuantum fiziği” Heisenberg’in belirlenemezlik ilkesi üzerinde yükseldi.

***

Fizikteki bir buluşla başlayan bu keşif kısa zamanda felsefeye, ekonomiye ve siyasete de yansıdı...

Bu anlayış uyarınca felsefede “determinizm”, siyasette “otoriter” yönetimler, ekonomide “planlı ekonomi” anlayışları eleştirilmeye başlandı...

Kısacası her tarafta “düzensizlik” düzen halini aldı”!

***

Bu tartışma, ABD başta olmak üzere tüm Batılı kapitalist ülkeler tarafından ekonomi alanında planlı ekonomiyi, siyaset alanında bilimsel sosyalizmi (Marksizmi) savunan “sosyalist” ülkelere karşı kullanıldı...

Bu mihraklar tarafından “bilinemezcilik”, “post-modernizm” ve “neo-liberalizm” akımları tüm dünyada körüklendi...

1990 yılında Sovyetler Birliği’nin kendi kendisini “lağvetmesi” ve “Doğu Blokunun dağılması sonrasında “kaos teorisi”, siyaset dünyası da dahil olmak üzere hayatın her alanına uygulandı.

***

Ancak gözden kaçırılan bir şey vardı...

Fizikteki “belirlenemezlik” (indeterminizm) ilkesi içinde yaşadığımız dünyadaki olguların Newton ve Einstein gibi ünlü fizikçiler tarafından ortaya konulmuş olan “determinizmini” ortadan kaldırmıyordu...

Söz konusu olan şey “deterministik” dünyanın belirli bir alanda (parçacıklar dünyasında) “indeterministik” bir özellik kazanabileceğinin ortaya çıkarılmış olmasıydı. Bu deney imkanlarımızın sınırlılığıyla ilgili bir şeydi.

***

Bu durum, “kaba determinizm” (mekanik determinizm) olarak tanımlanabilecek bir anlayışın yerine “olasılıkçı determinizm” olarak tanımlanan bir anlayışın geçirilmesiyle kolayca aşılabilirdi...

Kaba determinizm “sanayi çağı biliminin”, olasılıkçı determinizm ise “uzay çağı biliminin anlayışıydı...

Bilimsel anlayışımız derinleştikçe “çizgisel” gelişme doğruları yerine “olasılıkçı” gelişme eğrilerini geçirerek “düzenli” ama “esnek” bir dünya anlayışına ulaşabilirdik.

***

 Tarih boyunca “kaos” ve “bilinemezcilik” doktrinleri her zaman gerici ve emperyalist anlayışları desteklemiş, onlar tarafından yaygınlaştırılmış ve kullanılmıştır. Bu yargı, “karanlık orta çağ” döneminde olduğu kadar içinde yaşadığımız emperyalizm çağında da geçerlidir...

Özellikle ABD, bu anlayışı siyasi bir doktrin olarak benimsemiş ve bir dönem tüm dünyaya yaydığı emperyalist imparatorluğunu “kaos düzeni” olarak adlandırabileceğimiz bir düzen halinde sürdürmeyi küresel politikasının temeli haline getirmiştir. Ünlü “medeniyetler çatışması” tezi bu anlayışın stratejik bir plan halinde ifadesidir...

Günümüzde Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de Ukrayna’da ve son olarak Gazze’de bu stratejik plan uygulanmış ve “kaos” yönetimi bir “düzen” halini almıştır.

(Devam edecek)