“Doğu-Batı hattı” olarak adlandırdığımız Ukrayna’dan Gazze’ye uzanan fay hattı üzerindeki çatışmalar giderek şiddetleniyor...

ABD’nin Ukrayna ve İsrail’e yardım amacıyla hazırladığı yardım paketinin onaylanarak yürürlüğe girmesiyle çatışma odaklarına daha bol askeri malzeme sağlanacak. Bu çatışmaların daha da şiddetleneceği anlamına geliyor...

Pakette Ukrayna'ya 61 milyar dolar askeri destek, İsrail'e 26 milyar dolar askeri destek, Hint-Pasifik bölgesine (Tayvan) ise 8,1 milyar dolar destek var.

***

Gazze savaşıyla alevlenen yangın geçtiğimiz günlerde İran’ı da içine aldı...

Gerçi İran başından beri bu kavganın içindeydi ama hiç olmazsa çatışmaya doğrudan karışmamıştı. İsrail, Suriye’deki İran konsolosluğuna yaptığı baskınla onu da çatışmanın içine çekmeyi başardı...

Tükenme noktasına yaklaşmış olan Ukrayna ise artık ABD ne derse onu yapmak zorunda.

***

Doğumuzda Ermenistan ve Gürcistan, Batı’nın bölgedeki müttefikleri olarak güçleri yettiğince ateşe odun atmaya çalışmakla uğraşıyorlar; neyse ki güçleri bugüne kadar yaptıklarından daha fazlasını yapmaya yetmiyor...

Batımızda Yunanistan adaları silahlandırıyor ve sınır hatlarımıza kurulan ABD üslerine ev sahipliği yaparak Türkiye’nin “çizgiden çıkması” durumunda “ceza mangası” görevini üstleneceğinin mesajlarını veriyor...

Güneyimizde Irak ve Suriye yakın tarihte uğradıkları ABD ve ona bağlı güçlerin saldırıları nedeniyle topraklarına sahip çıkabilecek durumda değiller. Her iki ülkede de ABD’nin çeşitli kılıklar ve adlar altında kullandığı “yerel güçler” ABD üslerinin koruması altında silahlandırılıyor ve Türkiye’ye karşı bir tehdit aracı olarak güçlendiriliyor.

***

Bu durum Türkiye’nin dış politikasını da etkisi altına almış bulunuyor...

Hatırlanacağı üzere Türkiye, Suriye’de rejime karşı ABD ile “ortaklaşa” giriştiği harekatın aslında kendisini Rusya ile çatıştırmaya sürüklemeyi ve bölgede ABD’ye bağlı yerel unsurları güçlendirmeyi amaçladığını anlayınca bir “denge” politikasına yönelmiş, bu sayede Rusya ile Ukrayna (daha doğrusu Rusya ile NATO) arasındaki çatışmanın dışında kalabilmişti...

İsrail’in Gazze’ye ve orada yönetici güç olan HAMAS’a karşı giriştiği saldırı karşısında ise uzunca bir süre  İsrail ile ticari bağlarını sürdürse de İsrail saldırısını kınayan ülkeler arasında yer almıştı.

***

Ancak Türkiye’nin zayıf noktası olan borçlanma yoluyla kaynak arayışı bu pozisyonun sürdürülmesini güçleştirmiş görünüyor...

Ekonomik krizin bir yansıması olan enflasyondaki patlama ve bunun sonucu olan geçim sıkıntısı 22 yıllık AKP iktidarını sarsıntıya sürüklerken Batı’dan kaynak bulma kaygısı dış politikayı da etkilemiş durumda...

“Nass” olarak nitelenen faiz öğretilerine dayanılarak bu sıkıntıları aşma girişimleri iflas edip de Batı’nın finans uzmanlarına ve parasına duyulan ihtiyaç artınca ABD ve Batı’nın Türkiye üzerindeki baskısı da arttı. ABD Başkanı Biden’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ABD’ye davet etmesi ve geçtiğimiz günlerde Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier’in Türkiye’yi ziyaret etmesi aslında ilişkilerin gelişmesinden çok baskıların artmasının işaretleri.

***

Bu baskılar yakın geçmişte Finlandiya ve İsveç’in PKK’yi destekleyen politikalarında bir değişiklik olmadığı halde NATO’ya katılımlarına onay verilmesini ve Rusya ile ilişkilerin soğutularak “Astana süreci”nin fiilen yok edilmesini sağlamıştı...

Bunun karşılığında parasını verdiğimiz halde alamadığımız F-35’lerin yerine F-16’ların verilmesi ile de sözde Türkiye’ye söz dinlemesi karşılığında bir “jest” yapılmıştı. Aslında bu silah alışverişlerinin Türkiye’nin ABD ve NATO’ya bağımlılığını artırdığı göz önüne alındığında bu olay bir “jest” değil bir “bağlama girişimi” olarak değerlendirilmeliydi, ama tam aksi oldu!

***

Bu gelişmeler, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin de dalgalanmasına yol açtı...

Geçtiğimiz yıl ABD’nin etkisiyle Suudi Arabistan’dan Mısır ve Ürdün’e kadar uzanan bir hatta İsrail ile iyi ilişkiler kurma eğilimi güçlenirken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a bağlı İletişim Başkanlığı da 25 Temmuz 2023’te Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın, 28 Temmuz 2023’te de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Türkiye’de misafir edileceğini duyurmuştu... Abbas’ın HAMAS’ın düşmanı olduğu ve Batı Şeria’da İsrail ve ABD ile uyumlu bir şekilde yöneticilik yaptığı düşünüldüğünde bu davetlerden İran ve HAMAS’ın rahatsızlık duyacağı açıktı...

Ancak işler bu mecraya girmişken HAMAS’ın İsrail’e yaptığı operasyon ve bunun ardından İsrail’in Gazze’de giriştiği soykırım “iyi ilişkileri” baltaladı...

AKP’nin son yerel seçimlerdeki yenilgisinin ardından İsrail ile ticari ilişkileri kısıtlamak zorunda kalması, İsrail ile yumuşama politikasının sürdürülmesinin artık güçleştiğini gösteriyor. HAMAS ile ilişkilerin yeniden ısıtılması ve Alman Cumhurbaşkanı’nın son ziyaretinde iki ülkenin cumhurbaşkanları arasında esen soğuk hava da bu durumu kanıtlıyor.

(Devam edecek)