Türkiye ve NATO konusu ele aldığımız yazılar devam ederken son derece ilginç ve şaşırtıcı gelişmeler oluyor...

Bunlardan bir tanesi Rusya ile yapılan ve son NATO zirvesinde Dışişleri Bakanı tarafından kesinleştiği bir kere daha vurgulanan S-400 anlaşması ile ilgili olarak ABD Dışişleri Bakanlığı'nın yetkililerinden Büyükelçi Tina Kaidanow tarafından yapılan açıklamaydı...

Kaidanow, Reuters'a verdiği demeçte Türkiye'nin halihazırda Rusya ile anlaşmaya vardığı S-400 hava savunma sistemlerine alternatif olarak, ülkeye satmak istedikleri Patriot hava sistemleri konusunda müzakerelerin devam ettiğini açıklamış, bu açıklama bir çok kişinin aklına 'ABD, siz ne derseniz deyin biz bu anlaşmayı tanımıyoruz ve onu size iptal ettireceğiz mi demek istiyor?' sorusunu getirmişti.

***

Bunun hemen ardından NATO zirvesi sonuç bildirgesinde Rusya son derece sert bir üslupla hedef alınmasına karşın zirveden sonra Putin ile Helsinki'de bir araya gelen Trump'ın, bu açıklamanın tam tersine 'Artık biz Rusya ile beraberiz. El ele adım atmaya karar verdik' ifadesini kullanmasıydı... Trump, bu açıklamada Rusya'nın ABD seçimlerine kendi lehine müdahale ettiği iddialarını da kesin bir dille yalanlamıştı...

Bu sözler ABD'de 'ülkenin istihbarat servisini Ruslara kötülemekten başlayıp 'hainlik'e kadar varan suçlamalarla karşı karşıya kalınca Trump, 'çark etmek' zorunda kaldı...

Bu kez de, 'ABD istihbarat servislerine inancının ve desteğinin tam olduğunu, istihbarat servislerinin Rusya 'nın seçimlere müdahale ettiğine dair vardığı sonucu da kabul ettiğini, ancak tüm bunların seçimlerin sonucunu değiştirmediğini' söyledi... Ve şu gülünç ifadeyi kullandı: 'Cümleyi şöyle sarf etmiş olmam gerekirdi: Rusya'nın seçimlere müdahale 'etmesi' için değil, 'etmemesi' için neden göremiyorum. Dolayısıyla bu düzeltmeyi yapıp böyle söyledim varsayın' .

***

Görüldüğü gibi ABD önderliğindeki NATO bir yandan Avrupa Birliği ile yaşanan çelişkiler nedeniyle bir bölünmeye doğru giderken diğer yandan artık kimseye güven vermeyen bir çizgi izliyor...

Türkiye ile yaşanan 'uçak krizi' ve 'S-400 Anlaşması' da bu güven krizinin bir parçasını oluşturuyor.

***

Bir noktayı hemen belirtelim...

Yakın geçmişe kadar Türkiye'nin NATO üyeliği ile 'Batı ittifakı'nın bir parçası olması arasında kopmaz bir bağlantı olduğu düşünülürdü...

Bu düşüncenin temelinde yatan etken, soğuk savaş döneminde Batı ittifakı ile Sovyet Bloku arasındaki kamplaşmanın NATO ve Varşova Paktı gibi iki askeri ittifak örgütünü zorunlu kılmış olmasıydı...

Ancak daha 1966 yılında NATO'nun kurucu üyelerinden biri olan Fransa, ittifakın bir parçası olduğu halde NATO'dan ayrıldı...

Daha sonra Yunanistan da bu örneği izledi ve Türkiye'nin Kıbrıs Harekatı sırasında NATO'nun aktif olarak müdahale etmemesini protesto etmek için örgütü terk etti...

Gerçi Yunanistan 1980 yılında, Fransa ise 2009 yılında tekrar NATO'ya geri döndü, ancak bu olaylar NATO üyeliğinin Batı ile ittifak için zorunlu olmadığını kanıtlayan örnekler olarak akılda kaldı.

***

Türkiye günümüzde Batı İttifakına tek yanlı olarak bağımlı kalmak yerine Rusya ve Çin gibi ülkeler de dahil olmak üzere bir çok 'bağlantısız' ülke ile iyi ilişkiler geliştirmeye çalışıyor...

Örneğin Şanghay İşbirliği Örgütü'ne katılma talebinde bulunuyor, ancak bu örgüt askeri paktlara üye ülkeleri içine almadığı için bu istek yerine getirilemiyor...

Öte yandan 'uçak krizi' sırasında 'NATO kalkanı' altına alınmak istediğimizde bu talep reddediliyor...

Dahası S-400 anlaşması sonrasında NATO'dan 'tehditvari' açıklamalar geliyor...

Bazı manevralarda Türkiye 'düşman' gibi gösteriliyor...

Yani NATO üyeliği, bize somut bir fayda getirmediği gibi zaman zaman zarar veriyor...

Bu durumda, Fransa ve Yunanistan'ın bir dönem yaptıkları gibi Batı ile ilişkiler korunarak NATO'dan çıkma konusunun tartışılmasında büyük yarar bulunuyor.

(Devam edecek)