Bir önceki yazımızda Cumhuriyet'in 'tek adam'ı Atatürk'ün aslında çok partili parlamenter bir sistemden yana olduğunu savunmuş; bunun kanıtı olarak da Avrupa'da diktatörlüklerin kurulduğu 1930'lu yıllarda 'tek partili yapı'yı 'çok partili' bir yapıya dönüştürmek için Serbest Fırka'nın kuruluşunu özendirmesini göstermiştik...

İşin ilginç tarafı devletçiliğin güç kazandığı 1930 yılında kurulan yeni parti, başta demiryolları projesi olmak üzere en iddialı devletçi projeleri eleştiriyor, 'serbest ticareti' savunuyordu...

Bunun nedeni, ülke CHF ve İsmet Paşa'nın devletçi politikalarıyla yönetilirken girişilen bu yeni deney sırasında ortaya çıkabilecek olumsuzluklar ve aşırılıkların kurulan yeni parti aracılığıyla denetlenmesi ve engellenmesiydi.

***

Ne var ki, işler düşünüldüğü gibi yürümedi.

Şeyh Sait isyanı ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılmasının ardından bir süre sinen ancak uygun bir fırsat kollayan gerici güçler hızla Serbest Fırka içinde örgütlendiler ve ipleri ele geçirdiler...

Dahası ekonomik güçlükler altında bunalan halkı isyana teşvik ettiler...

Fethi Bey, bu durumu görünce şu açıklamayı yaparak partiyi kapattı:

'Büyük Gazimiz Mustafa Kemal Hazretleri'nin teşvik ve tasvibiyle Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı tesis etmiştim. Kanaatimce bu teşvik ve tasvip tabiatiyle teşkil edeceğim fırkanın Gazi Hazretleri'ne karşı siyasi mücadeleye girmek ihtimalini bertaraf ediyordu... Halbuki tahakkuk eden şekle göre fırkamızın atiyen (gelecekte) Gazi Hazretleri ile siyasi sahada karşı karşıya gelmek vaziyetinde kalabileceği anlaşılmıştır. Bu vaziyette kalacak siyasi bir teşekkülün mevcudiyetini fırka müessisi sıfatiyle muhafaza ve idameyi muhal buluyorum. Bu sebeple Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın feshine karar verdim.'

***

Serbest Fırka'nın bizzat kurucusu tarafından kapatılmasının ardından Türkiye yoluna tek partili sistemle devam etti...

Ne var ki 1930'lu yıllarda CHP içinde güçlenen otoriter eğilimler nedeniyle Atatürk ile İsmet İnönü arasında bir gerilim doğdu...

Bu gerilim, II. Dünya Savaşı öncesinde iki devlet adamının birlikte çalışmasını engelleyecek bir hal aldı.

***

İsmet İnönü'nün 1937 yılında Atatürk tarafından görevden alınmasından sonra Başbakanlığa Celal Bayar'ın atanması ilginçtir...

Celal Bayar, İş Bankası'nın kurucusuydu ve özel sektörle yakın ilişkileri vardı...

Görünen oydu ki, Atatürk tıpkı Serbest Fırka'nın kurulduğu dönemde olduğu gibi İnönü'nün otoriter yöntemlerine tepki duymaktaydı ve Serbest Fırka'nın programında belirttiği liberal ilkelere yakınlığı bilinen Bayar'ı Başbakanlığa getirerek yönetimde bir denge kurmaya çalışmıştı.

***

Ancak bu hamleden hemen sonra Atatürk'ün hastalığının ölümcül olduğu anlaşıldı...

Bunun sonucunda Atatürk'ten sonra kimin iktidara geleceği konusunda üstü kapalı bir siyasi mücadele başladı...

O dönemde ordu en büyük istikrar unsuru olarak görülüyordu... O nedenle ordunun başında bulunan Fevzi Çakmak, Fahreddin Altay ve Asım Gündüz gibi komutanların tercihi büyükönem taşıyordu.

***

Sonuçta, Atatürk'ün ölümünün ardından ordunun desteğiyle İnönü Cumhurbaşkanı oldu...

Ardından CHP'nin 26 Aralık'ta toplanan Birinci Olağanüstü Kurultayında partinin 'değişmez genel başkanı' ya da o günün tabiriyle 'milli şef' ilan edildi...

İnönü'nün Kurultay'da yaptığı konuşmada Atatürk 'ebedi şef' olarak tanımlandı... Böylece 'şeflik' sistemi kurumlaştırıldı.

***

27 Ocak 1939'da Manisa Milletvekili Refik Şevket İnce, TBMM kürsüsünden yaptığı konuşmada bu sistemi şöyle savunuyordu:

'Türkiye baştan aşağı belli bir idealin, Cumhuriyet Halk Partisi idealinin sarsılmaz taraftarıdır ve Türkiye Büyük Millet Meclisi onun temsilcisidir. Bizi temsil edenlerden ölene de yaşayana da Milli Şef demişizdir ve onların belirttiği doğrultuda yürümek temel görevimizdir.'

'İnönü'nün damadı' gazeteci Metin Toker de yıllar sonra sistemi şöyle tanımlayacaktı:

'Meclis, Hükümet hukuken vardılar. Fakat politikayı bizzat doğrudan doğruya İsmet İnönü idare ediyordu. Milli Şef'in mahzurlu gördüğü her şey Türkiye'de yasaktı. Bundan dolayıdır ki, gazetelere gelen emirle bazen nasıl yorumlar yazılması gerektiği bildiriliyordu. Başka emirlerde ise Milli Şef ile hatta Şef'in ailesi ile ilgili haberlerin büyük verdirilmesi bildiriliyordu.'

(Devam edecek)