Yunus Emre Göçer’e çarparak hayatını kaybetmesine sebep olan Hassan Sheikh Mohamud geçtiğimiz günlerde Türkiye Cumhuriyeti’ne döndü. Hakkında yakalama kararı çıkarılan şahıs için 6 yıla kadar hapis cezası istenilmesi tartışılırken ifadesini vermesinin ardından serbest bırakılması kamuoyunun büyük tepkisini çekmeye devam ediyor.

Duruşmada eski savunmalarını devam ettiren Somali cumhurbaşkanının oğlu hakkındaki yakalama kararı geri alındı. Hakkındaki yurt dışına çıkış yasağı kararının da kaldırılmasının ardından tepkiler çığ gibi büyümeye devam ediyor. Asıl soru ise, nüfuzlu herhangi biri Türkiye Cumhuriyeti’nde istediği suçu işleyebilir ve bu cezasız mı kalır?

Bu tip konularda sürekli vatandaşlarımızdan sosyal medya adaleti dilenmek ise apayrı bir boyut. Bizler neden sürekli bir adalet arayışı için sesimizi duyurmak zorunda kalıyoruz? Neden bu ülkenin vatandaşları her konuda bilinçli, duyarlı ve hatta tetikte olmak zorunda? İşleyen bir sistemde sosyal medya adaletine ne kadar gerek kalır? Bence kalmaz. Çoğu olaydan haberimiz olmadan hukuki çerçevede çözülür gider. Ancak bizim ülkenin vatandaşlarına görünen o ki bu bir lüks...

Emsal bir karar teşkil edeceği için yarın aynı olayları başka şahıslarla yaşadığımızda hukuk sistemimiz kendisini nasıl üstün bir güç olarak gösterebilir? Bizler ne zamandır başka ülkelerin arka bahçesi olma tehdidi altına girdik? Birinin ölümüne yol açıp elini kolunu sallayarak aramızda dolaşması mı vatandaşlarımıza verdiğiniz değer?

Yunus Emre Göçer’i unutmayınız. Bu milli bir meselenin haricinde bariz bir şekilde sınıfsal bir meseledir. Bir motor kuryenin canının öneminin yanı sıra bir işçinin hayatına sebep olmanın faturasının böylesine ucuz kesilmesidir.

Yargının işleyen süreçte vatandaşların hassasiyetlerinin farkına varmasını ve egemen, eşit bir hukuk devleti olmanın verdiği güven ortamını daha fazla sarsmamasını temenni ediyorum.