İYİ Parti TBMM Grup Başkanı Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu, artan maliyetlerin tüketiciye yansımasının yüzde 100'ü bulduğunu belirterek, 'Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ise son 20 yılın en yüksek oranını gördü. AKP'nin iktidar olduğundan beri en yüksek orana ulaşan TÜFE buna rağmen gerçeği yansıtmıyor. Yüzde 30 üzerinden açıklanan TÜFE satın alma gücünü aşındırıyor. Daha fakir işçi, memur, çalışan ortaya koyuyor' ifadelerini kullandı. 'Türkiye'nin, hızla bir fakirleşme ve düzensizliğe doğru gittiğini' öne süren Tatlıoğlu, 'Esas tehlikeli olan da bu düzensizlik. Artık kurumların birbirleriyle irtibatı kalmadı. Büyük bir telaş ve endişe var. 20 Aralık'ta ortaya çıkan yeni kur sistemi bunun bir göstergesi. Yarın yasa çıkarsa bu yasa çerçevesinde belirlenecek. Böyle bir belirsizliğe savrulmuş durumda. Tüzel kişilerle ilgili 31 Aralık tarihi itibarıyla bilançolarında yer alan dövizlerin, kur korumalı mevduata yatırılması halinde kur kazancı muafiyeti ayrıca ciddi bir maliyet. Yaklaşık 90 milyar liralık bir vergi harcamasına denk geliyor. Kur korumalı mevduat, çok yüksek bir maliyete sahip. Baktığınızda yüzde 17 oranındaki faiz, devletin vazgeçtiği geliri de ortaya koyduğunuzda yüzde 20'lere çıkıyor. Bunun nedeni, 128 milyar doları satarak Türkiye'nin Merkez Bankasındaki döviz rezervini eriten yönetim anlayışı' diye konuştu.

'EKONOMİDE ASLOLAN ÖNGÖRÜDÜR'

Tatlıoğlu, konuşmasını şu başlıklar altında topladı: '2002'de 29.7 olan enflasyon TÜİK'e rağmen 36.08 hiçbir şey yüzde 50'nin altında zamlanmamış. Dolar kuru yıl sonu itibariyle yüzde 78 artmış bunun geçirgenliği var. Fiyatlara baktığımızda çok yüksek olduğunu görüyoruz. Enag'ın enflasyon çalışmasını ise yüzde 82 olarak görüyoruz. Üretici fiyat endeksine baktığımızda yüzde 79 tam da doların bir yıllık artışıyla örtüşüyor. 6 Eylül 2021'de Erdoğan Türkiye'nin karşısına orta vadeli bir planla çıktı. Dedi ki, Ey Türkiye elimizde 2022-2024 planı var kararlıyız ve bunu gerçekleştireceğiz. Büyüme rakamıyla, dolar kuru 2024'te 10.30 lira olacak. Bunu tek kişilik hükümetin, yürütmenin başı söylüyor. Kamu için emredici, özel sektör için yol gösterici bir tarzda buna uyuyorsunuz ve hesabınızı buna göre yapıyorsunuz. 18 Kasım'a geliyorsunuz yani 2 buçuk ay sonra dolar 8.20'den 10 lira geçiyor. Bu sefer aynı Erdoğan çıkıp biz ne yaptığımızı biliyoruz bu sefer, yüksek kur düşük faiz, kurda da bir limit yok diyor. Ne oldu plan öldü yaşasın yeni model geldi. Bir ay sonra da model öldü yaşasın limitsiz faize geçildi. 3 buçuk ayda bu kadar beceriksizlik büyük beceri. Türkiye'de tam sisin bastığı bir dönem yaşıyoruz.

'CİDDİ BİR DEĞİŞİM PROGRAMI LAZIM'

Dolara endeksli mevduat sistemine biz limitsiz faiz diyoruz. Bu ayağı çatlamış futbolcuyu morfinle tekrar sahaya sürmektir, bu ayak kırılır. 20-29 Aralık rakamlarına bakalım gerçek kişilerin döviz mevduatları 663 milyon dolar artmış, döviz mevduat hesaplarında bir çözülme yok. Tersine insanlar TL mevduatlarını da dolara bağladılar. Türkiye'de bir yapısal tıkanma var ve ekonomik kriz bunların ayaklarından biri. Yapısal reformlar sürecini kapsayan bir değişim politikalarına ihtiyacı var. Devlet TL'yi tedavülden çıkarıyor. Alımlarını dolarla yapıyor. Bu yıl ki bütçesi kadar kamu özel iş birliği ihalelerini dolarla yapıyor. İç borçlanmayı dolarla yapıyor. En son mevduatı dolarla yapıyor. TL tedavülden bizzat devlet sürgün ediyor, dolarize ediyor. Türkiye'de bugün ekonomi konuşuyoruz ama temel sorun ekonomi değil. Ekonomiyi de içine alan bir yapısal tıkanma var. Türkiye'de, yargı, diplomasi, eğitim, bürokrasi, liyakat, ekonomi tıkanmış durumda. Bugün Türkiye'de bir devlet krizi yaşıyor. Bu ülkede yarına dair öngörüsü olmayan bir siyaset koşuluyor. Bu devlet krizinin çözümü için bir siyasal iklim değişikliği gerekiyor. Biz talibiz biz olalım, milletimiz kime karar verirse bundan sonraki iktidar sahipleri çok ciddi bir değişim programına çalışmak zorundalar. Çok ciddi bir tahribat var. Bunu da çözmek siyasetin görevidir. Bugün ki bu sistem kurumları ve kuralları ezen devleti ezen bir durumda.

'TAHRİBATTA SINIR TANIMIYORLAR'

29 Aralık'ta Merkez Bankası bilançosunda 70 milyar liralık bir zarar var. 130 milyarlık bir kalem yazılmış ve 60 milyar liralık kara geçilmiş. Burada mantık yok. Zarar sürecini Merkez Bankası bilançosunun dışına taşırmışlar bunu ayrı takip edeceklermiş. Bunun amacı 60 milyar lira basıp hazineye para vermek. Bu kar yıl sonundan önce olmalı ki Merkez Bankası'nın yönetim kurulu kararı ile hazine transfer edilsin, bu da para basılıp verilecek. Böyle bir uygulama tarihte kimsenin aklına gelmez. Bana göre son çeyrek yüzyılın en önemli ekonomik olayı Merkez Bankası'nın özerkleşmesi ve itibar kazanmasıydı. Partili Cumhurbaşkanlığı ile Merkez Başkanlığı mevsimlik oldu. 2018'den beri 4'üncü başkanı değişti. Merkez Bankası Topu dairesine döndü. Kurumların ve kuralların kalmadığı, liyakat çizgisin çok düştüğü bir dönemdeyiz. Devlette tahribatın sınır tanımadığı sert bir seçim sürecindeyiz. Türkiye'nin 140 milyar dolar döviz mevduat hesabı var. Son 5 yılda artmış. Sayın Erdoğan bozdurun dedikçe neden artıyor. Çünkü Erdoğan'nın ve damadının dediği hiç bir şey çıkmadı. Bu 240 milyar doları buldu çünkü güven bitti. Bu karar uygulama 20 Aralık'ta çıktı. Bu hazırlanmış bir plan bile değil. Şimdi 9 günlük uygulamaya baktığımızda gerçek kişilerin döviz mevduatının 663 milyon dolar arttığını görüyoruz. Burada bir çözülme yok. Dolar duruyor, vadeli TL mevduat hesapları dövize bağlanıyor. TL'nin değerini daha da düşürüyorlar. Ekonominin büyük bir kısmını dolarize etmiş olduk. Ekonomi güvenle yönetilir. Merkez Bankası 128 milyar dolar sattı, mali seçimleri kazanamadı. Şimdi gelecek mevduatı da dolara bağlıyoruz, doları kefil kılıp enflasyonun düşmesini bekliyoruz.

'DEĞİŞİM UMUDUNU BESLEYEN BİR TUTUMU TEMSİL EDİYORUZ'

Türkiye'de pazar seçim olur pazartesi günü bakanların seçimi ve koordinasyonu görevi verir. Hem devlete vaziyet eder denetler hem de devleti millete karşı içerde ve dışarıda temsil eder. Bizde buna uygun bir tarihi geleneğe sahibiz. Gruplar oluşturuluyor İmamoğlu'cular Yavaş'cılar gibi bu bilerek yapılıyor. Bundan kaçılması gerektiğini söylüyoruz. Tüm başkanlar Millet İttifakı'nın bir değeri bir bütünlük içinde seçime gidilmeli. Bu gruplaşmalar bilerek planlı bir şekilde yapılıyor. Çok kaliteli 3 anket yaparsınız ve bu anketler size aşağı yukarı sonuçları verir. Millet İttifakı'nın Cumhur İttifakından farkı toplumun daha geniş alanını kapsayan bir ittifak olmasıdır. Değişim umudunu besleyen bir tutumu temsil ediyoruz. Millet İttifakı 24 Haziranda başladı o gün ki ittifakın arzu edicisi Aayın Kılıçdaroğlu'dur. 17 milletvekili kazancı oldu. Yerel seçimlerde ittifakın mimarı ve kurucusu Sayın Akşener'dir. Yine oturup konuşuldu ve inandığı için yürüttü. 24 Haziran'da başlayan ittifak, iktidarı mecliste tek başına olmaktan çıkardı. Yerellerde Türkiye'nin metropollerinden iktidarı tasfiye etti. Biz iki farklı partiyiz ama olması gereken de bu ortak amacımız hukuku ve demokratik alanı açmak. Bir millet ittifakı mutfağı oluştu.'

Editör: Haber Merkezi