'Kadına Yönelik 'Erk'ek Şiddetiyle Mücadele Sorunlar ve Çözümler' başlığıyla düzenlenen sempozyumda, kadınların her geçen gün güvencesizleştirildiği; ücret eşitsizliğine, sosyal haktan yararlanamamakla, işten çıkarılmalara katlanarak çalıştığına dikkat çekilerek kadınların aile kurumlarına hapsedilmeye çalışıldığının altı çizildi. Ayrıca sempozyumda Türkiye'de şiddete maruz bırakılan kadınların sadece yüzde 11'inin hak arama yollarına başvurabildiğine dikkat çekildi.

Sempozyumda kamuoyunda 'Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu' olarak bilinen Meclis Araştırma Komisyonu'nun 2016 yılında hazırladığı raporla, kadın ve çocuk haklarına törpülemeye yönelik olarak gündemine aldığı önerilerin birer birer hayata geçirildiği ifade edilerek, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin girişimlere dikkat çekildi.

Sempozyumda, ayrıca son günlerde nafaka sisteminde yapılmaya çalışılan değişikliklere de değinilerek,yapılan değişikliğin esas nedeninin boşanmaları engellemek olduğu belirtildi. Sempozyumda, asıl tartışılması gerekenin kamu hizmeti olması gereken, çocuk, hasta, yaşlı bakımı gibi işlerin kadınların omuzlarında her geçen gün daha ağır bir yük oluşturması nedeniyle işinden ayrılmak zorunda kalan, hiçbir zaman eşit bir şekilde eğitim hakkına sahip olmadığı ve bir meslek edinemediği için çalışamayacak duruma gelen kadınların güvencesiz, kayıt dışı ve düşük ücretlerle çalışmak zorunda bırakılmalarına vurgu yapıldı.

'TOPLUMSAL ALGININ DEĞİŞMESİ GEREKİYOR'

Sempozyumda konuşan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türkan Yalçın,'Hukuk sistemleri uzun bir süre kadınları görmezden geldi. Bu süreçte kadınlar var olmakla ait olmak arasında kaldı. Özellikle cinsel suçlar söz konusu olduğunda kadın, iffeti üzerinden değerlendirildi' dedi.

Kadını aşağılayan dil kullanımının hukuk aracılığıyla değiştirilmesinin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Yalçın, 'Türkiye otoriterleştikçe, demokratikleşmeden vazgeçtikçe, hukuk ve sosyal devlet kurumları oturmadıkça bizler bu şiddeti yaşamaya devam edeceğiz. Kadına şiddetle mücadelede konusunun sadece hukuk yoluyla çözümü mümkün değil. Öncelikle toplumsal algının dönüşümü gerekiyor' şeklinde konuştu.

Yalçın konuşmasını, 'Kadın hareketi sadece kadınların değil demokratikleşmenin, uygarlaşmanın da hareketidir ve bu hareketin erkeklerle birlikte yürütülmesi gerekir' diye konuştu.

'KADINLAR ARTIK DAHA GÜÇLÜ'

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformundan Uzm. Dr. Gülsüm Önal Kav ise, kadınların hak arayışlarının bir sonucu olarak öldürüldüklerine dikkat çekerek, 'Türkiye'de şiddete uğrayan kadınların sayısı çok yüksek olsa da bu kadınların sadece yüzde 11'i hak arama yollarına başvuruyor. Bu nedenle şiddete maruz kalan kadınlara ulaşmak ve kadın hakları konusunda farkındalık yaratmak amacıyla ciddi bir emek sarf ediyoruz' dedi.

Emine Bulut, Şule Çet ve Ceren Damar gibi öldürülen birçok kadını hatırlatan Kav, 'Mahkeme kapılarında nöbet tutuyoruz çünkü kamuoyu baskısı olmaksızın katillerin, tacizcilerin, tecavüzcülerin tutuklanmayacağını, iyi hal indirimleri yağdırılacağını biliyoruz' dedi.

Kadın cinayetlerinde faillerin indirimsiz cezalandırılmasını talep eden Kav, '6284 Sayılı Kanun ve İstanbul Sözleşmesi derhal uygulansın. Taleplerimiz net, bizden çalınanları geri istiyoruz ve daha fazlasını alacağız.' diye konuştu.

Kamu görevlilerinin yeterince 6284 Sayılı Kanun ve İstanbul Sözleşmesi'ni kavrayamadığını ifade eden Kav şöyle konuştu: 'İlk adımında sorun yaşamaya başlıyorlar. Kadınların birçoğundan benzer şikayetler yükseliyor. 'Ben karakola gittim, polis bana koruma kararı çıkartmadı' diyor. Aslında kanuna göre, polis yetkilendirilmiş. Polis bu yetkiyi kullanmıyor. Başka her durumda tepe tepe kullandığı yetkileri, kadınları koruma konusunda kullanmıyor. Adliyeye yollayarak kadını başından atma refleksi gösteriyor. Eğilim olarak, yeni kanunun gerektirdiği gibi davranmama, eski kanun gibi davranma barıştırmaya çalışma, evine gönderme durumları dikkat çekiyor. Kadınların öldürülmesiyle ilgili, ihmalle ilgili soruşturma yapıldı mı yapılmadı mı, bu mücadeleyi yürüten kadınlar olarak hala bilmiyoruz. 'Kadınları devlet koruyacaktır, bunun için ne gerekiyorsa yapacaktır, korumayana da yaptırım uygulayacaktır' türünden ortaya konulmuş, net siyasi irade yok.'

'6284 SAYILI KANUN UYGULANMIYOR'

Mor Çatı gönüllü avukatlarından Selin Nakıpoğlu da '6284 sayılı Kanun aslında pek çok imkanı barındırıyor ancak mülki amirler, muhtarlar bunları uygulamıyor, kağıt üzerinde kalıyor. Kimlik değiştirme imkanı da var, ancak kadın eski kimliğiyle elde ettiği haklarını kullanamıyor. Kadın bunlar için uğraşırken yeniden mağdur oluyor' dedi.

6284 sayılı yasayı ve yasanın önemini anlatan Nakıpoğlu, şöyle devam etti: '6284 sayılı yasada, şikayet üzerine mülki amirler, hayati tehlike varsa geçici koruma tedbiri sağlar. Kendisi ve çocuklarına barınma yeri, gerekirse kreş imkanı sunar. Geçici maddi yardımla birlikte psikolojik, hukuki, mesleki ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmetine karar verebilir.Gecikmesi halinde bu tedbirleri kolluk kuvvetleri tarafından verilir ve takip eden ilk iş günü mülki amire onaylanır.'

'PSİKOLOJİK ŞİDDETİN DE İZİ SÜRÜLMELİ'

Türkiye İnsan Hakları Vakfından Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise, 'Kadınlar, sadece fiziksel değil hakaret ve aşağılama gibi psikolojik şiddete de maruz kalıyor. Ancak mahkemeler psikolojik değerlendirmeyi teorik olarak kabul ediyor gibi görülse de pratikte bunun bir yaptırımı olmuyor. Erk şiddet uygulamaya devam edebilir burada önemli olan bizim bu şiddeti nasıl görünür kılabileceğimiz ve şiddet görenleri nasıl koruyabileceğimizdir. Bu izlerin sürülmesi süreci ise ancak bir hastane ortamında mümkün olabilir ve bu iz sürülürken kimliğin hiçbir şekilde kayda girmeyeceği kodlama sistemleriyle bir mekanizma kurulması gerekmektedir' dedi.

İstanbul Sözleşmesi'nde hangi hükümler bulunuyor?

İstanbul Sözleşmesi ile kısaca kadınların her türlü şiddet ve ayrımcılıktan korunması, kadınlarla erkekler arasında eşitliğin yaygınlaştırılması ve bu amaçlar için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlanması hedefleniyor.

• Sözleşmede, kadına karşı şiddet tanımı, ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsinler, her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddeti içeriyor.

• 'Aile içi şiddet'i ise şiddeti, 'mağdurla aynı ikametgahı paylaşmakta olsun veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında' tanımlıyor.

• Sözleşme taraflara, ulusal anayasalarına veya ilgili diğer mevzuata kadın erkek eşitliği ilkesini dahil etmeleri ve bu ilkenin uygulanmasını sağlama, kadınlara karşı ayrımcılığı yasaklama ve kadınlara karşı ayrımcılık yapan yasa ve uygulamaları yürürlükten kaldırma zorunluluğu getiriyor.

• Sözleşme, tarafların her türlü şiddet eylemini önleyecek gerekli yasal ve diğer tedbirleri almasını zorunlu kılıyor, kadınları güçlendirecek faaliyetlerin yaygınlaştırılmasını istiyor.

• Sözleşmede taraflardan özellikle gençler ve erkekler olmak üzere, toplumun tüm bireylerinin her türlü şiddet olayının önlenmesine aktif bir biçimde katkıda bulunmasını teşvik etmeleri isteniyor.

• Sözleşmede, 'Taraflar kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır' deniyor.

• Sözleşmede 'namus' kavramına atıfta bulunuluyor, 'Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde 'namus' gibi kavramların bu sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir' deniliyor.

• Başta kadın ve çocuklar olmak üzere şiddet mağdurlarına barınaklar sağlanması da sözleşmenin gereklerinden biri.

• Sözleşme taraflara ayrıca, 'zorla gerçekleştirilen evliliklerin geçersiz ve hükümsüz kılınabilmesini veya sona erdirilmesini temin edecek yasal veya diğer tedbirleri' alma zorunluluğu getiriyor.

• Sözleşmede taciz amaçlı takibin de cezalandırılması isteniyor.

• Sözleşme ile fiziksel davranışın yanı sıra cinsel mahiyette sözlü veya sözlü olmayan davranışlar da 'cinsel taciz' kapsamına alınıyor ve cezalandırılmaları isteniyor.

• Sözleşmede, 'Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet mağdurlarının uygun engelleme veya koruma emirlerinden yararlanmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır' ifadeleri de yer alıyor.

• Sözleşme mağdurlara, hukuki yardım ve ücretsiz adli yardım imkanı da sağlıyor.

Editör: Haber Merkezi