Önceki yazımızda Sovyet blokunun dağılmasının ardından  ABD’nin “küresel efendi” haline geldiğini ve kaos düzenini siyasi bir doktrin olarak benimsediğini söylemiştik...

Günümüzde Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de Ukrayna’da ve son olarak Gazze’de bu stratejik plan uygulanmakta ve “yeni dünya düzeni” “kaos yönetimine” dayanmaktadır...

Ancak kaos teorisi kendi içinde bir mantık da taşımakta, uygulandığı sistem özünde bir amaca hizmet etmeyi dışlamamaktadır. Bu teoriyi uygulamakta olan ABD’nin amacı küresel efendi konumunu korumaktır.

***

ABD’nin 1980’li yıllardan başlayarak uyguladığı bu strateji bir tür deneme -yanılma yöntemi olarak da tanımlanabilir...

Bu yöntemde ABD, dinsel ve etnik çatışmaları kullanarak emperyalizmin klasik böl/yönet yöntemini uygulamış, değişen durumlara göre taktiklerini değiştirerek dost/düşman kavramlarını değişen anlık durumlara göre değiştirerek kullanmıştır...

Örneğin Afganistan’ın Sovyetler Birliği tarafından işgal edildiği dönemde dinsel ayrılıkları kışkırtan bir taktik izleyerek Taliban ve El Kaide gibi örgütlerin yaratılmasına katkıda bulunmuş, daha sonra kendisinin finanse ettiği ve donattığı bu örgütleri bir süre sonra “düşman” olarak tanımlamış, bu örgütlerin faaliyetlerini bahane ederek Afganistan’ı fiilen işgal etmiştir...

İşgal operasyonundan umduğu sonucu elde edemeyince bu kez Taliban’ı Rusya’ya karşı kullanmak amacıyla Afganistan’dan “dostça” (silah stoklarını geride bırakarak) ayrılmış, El Kaide’yi IŞİD olarak sahneye sürmüştür. Daha sonra bu örgütü Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya müdahale etmek ve “Arap Baharı” operasyonlarıyla Ortadoğu’daki milliyetçi Arap rejimlerini devirmek amacıyla devreye sokmuş, bu görev tamamlanınca kaldırıp bir kenara atmıştır...

Kaotik” gibi görünen bu taktiklerin aslında tek bir amaca hizmet ettiği açıktır:

ABD’nin küresel egemenliğini koruyabilmek!

***

Bu yöntem son Gazze operasyonunda da uygulanmıştır...

ABD ve onun Ortadoğu’daki “stratejik müttefiki” İsrail, başlangıçta anti-emperyalist eğilimler taşıyan FKÖ yönetimini etkisiz kılmak amacıyla önce HAMAS gibi FKÖ’nün “seküler” yönelimine karşı olan örgütleri destekleyerek güçlendirmiş, daha sonra FKÖ yönetimi zayıflayıp bölününce Mahmud Abbas kliği gibi “işbirliği”ne yatkın unsurları dost edinerek bu kez HAMAS yönetimini etkisizleştirmeye yönelmiştir...

HAMAS bu taktiğe karşı İran’a yaklaşarak “El Aksa Tufanı” operasyonuyla cevap verince bu kez İsrail’in Gazze’yi işgaline yeşil ışık yakmış ve tüm Batı dünyasını arkasına alarak İsrail’i ekonomik ve askeri her yöntemi kullanarak desteklemiştir.

***

İsrail saldırısı HAMAS’ı ezmeyi ve yok etmeyi başaramayınca olay bir soykırıma dönüşmüş, dünya ölçeğinde tepkiler yoğunlaşmıştır. Bu durum ABD yönetimi içinde de çatlak yaratmış, ABD yönetimi bu kez “suret-i haktan” yana görünerek yeni bir taktik uygulamaya başlamıştır...

Biden’ın Gazze’deki İsrail saldırısının yol açtığı insan kaybının HAMAS üyelerinin yok edilmesi iddiasıyla örtüşmediğini ve Netanyahu’nun İsrail’e artık faydadan çok zarar verdiğini söylemesi bu yeni taktiğin gereğidir...

İsrail’in ABD’nin stratejik müttefiki olmaktan da öte bir uzantısını oluşturduğu, Netanyahu’nun yirmi yılı aşkın bir süredir İsrail’i yönetmesini sağlayan gücün ABD yönetimi olduğu ve operasyonun başından bu yana ABD’nin hem silah ve mühimmat hem de BM’deki İsrail aleyhtarı kararları önleyerek Netanyahu’yu desteklediği herkes tarafından bilinmektedir...

Tam da bu “sahte” Netanyahu eleştirisinin gündeme gelmesinin ardından ABD’nin “Gazze halkına yardım amacıyla” Gazze’de askeri bir liman inşa edeceğini açıklaması, İsrail’in de bu adımı memnuniyetle karşılaması ABD-İsrail koalisyonunun Gazze’ye saldırısının yeni bir aşaması olarak değerlendirilmelidir.

***

Biden, bu konuda ABD Kongresinde yaptığı konuşmada, “Bu gece Akdeniz’de Gazze kıyısında ABD ordusunun büyük gemilerini kabul edebilecek geçici bir liman kurmak üzere acil bir misyona liderlik etmesi için ABD ordusunu görevlendireceğim” ifadesini kullanmıştır...

Bu konuşmada geçen “geçici liman” kavramı ile “ABD ordusunun büyük gemilerini barındırabilecek liman” kavramları arasındaki çelişki dikkat çekicidir. Bu çelişki kurulacak limanın geçici olmadığını açıkça göstermektedir. Biden’ın konuşmasında yardımların Gazze’ye girişi sırasında “İsrail’in de üzerine düşeni yapmasını” istemesi de bu taktiğin gereğidir...

Bilindiği gibi ABD birkaç gün önce bu amaca hizmet için Gazze’ye uçaklarla ilk yardım ve yiyecek paketleri atmaya başlamış, bu arada paketlerin açılmayan paraşütleri nedeniyle ondan fazla Gazzeli yardım paketleri altında ezilerek yaşamını yitirmişti. ABD gemilerinin “yardım amacıyla” devreye girmesi Gazze’deki kaos ortamını daha da büyütecek, bu durum “tepeden inme” paketlerin yol açtığı kazalardan çok daha ağır sonuçlara yol açacaktır.