TBMM lokantasında stajyer olarak çalışan kız çocuklarına yönelik taciz iddiaları gündeme bomba gibi düştü. Olay, bir öğrencinin yaşadıklarını ailesiyle paylaşması ve ailenin savcılığa başvurmasıyla ortaya çıktı. TBMM Genel Sekreterliği, konuyla ilgili idari soruşturmanın tamamlandığını duyurdu. Genel Sekreterlikten yapılan açıklamada 'Şikâyete konu olay derinleştirilmiş ve 2 stajyerin daha benzer şikayetleri olduğu görülmüştür. Sosyal ağlar üzerinden mesajları yoluyla stajyerlerle yakınlık kurma girişimlerinde bulunduğu tespit edilen personel haklarında;
Haklarındaki iddiaların sübut bulduğu;
• 4/A statüsünde aşçı olarak çalışan 1 personel hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125’inci maddesi uyarınca “Memurluk sıfatıyla bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak” fiili kapsamında “Devlet Memuriyetinden Çıkarma”,
• 4/D sürekli işçi statüsünde 2 aşçı personel hakkında Toplu İş Sözleşmesine göre “cinsel tacizde bulunmak” fiili kapsamında iş akdinin sonlandırılması, cezalarının verilmesi teklifi getirilmiştir.
Yine haklarındaki iddialar bu aşamada doğrudan sübuta ermemekle beraber disiplin hükümlerine aykırı fiilleri tespit edilen;
• 4/D sürekli işçi statüsündeki 1 aşçı personel hakkında “Kurum içinde kamu görevlisinin itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak” fiili kapsamında Toplu İş Sözleşmesine göre disiplin cezası verilmesi,
• 4/A statüsünde aşçıbaşı olarak çalışan bir personel hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125’inci maddesi uyarınca “Hizmet içinde Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak” fiili kapsamında “disiplin cezası verilmesi, teklifleri getirilmiştir."; ifadelerine yer verdi.
Meclis çatısı altında yaşanan bu vahim olayı, çocuk hakları konusundaki çalışmalarıyla tanınan DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Elif Esen ile konuştuk.
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Elif Esen, 2002 yılından itibaren girişimcilik ve toplumsal konular ağırlıklı olmak üzere siyaset ve sivil toplum çalışmalarını sürdürmekte. İki ayrı sivil toplum kuruluşunun kuruculuğunu ve yöneticiliğini yapan Esen; dezavantajlı çocukların toplumsal uyumu, istihdamı ve göçün toplumsal etkileri üzerine çalışmalar yapıyor.
TBMM’de çocuk haklarına ilişkin yasama çalışmalarını bütüncül bir şekilde yürütmek amacıyla, partiler üstü bir girişim olan "Çocuk Hareketi’ oluşumunun öncülerinden.
Esen, mecliste yaşanan skandalla ilgili www.baskentgazete.com.tr Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Nursel Dilek Manavbaşı’nın sorularını yanıtladı.
-TBMM milletin iradesinin tecelli ettiği, demokrasinin kalbi sayılan bir yer. Böyle bir kurumda stajyer çocuklara yönelik taciz iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
TBMM, kurumsal anlamda en itibarlı makamın, güvenilir, kapsayıcı ve herhangi bir sosyal riskin olmadığı bir alan olarak bilinir. Demokrasi kültürümüzün merkezidir. Ancak bizim kültürümüzde çok yerinde bir ifade vardır: ‘Tuz koktu’ diye. Maalesef şu an tam olarak bu durumu yaşıyoruz. Meclis gibi bir mekanizmanın içinde dahi bu tür olaylar yaşanabiliyorsa, toplumda "güvende olma" hissi tamamen altüst olmuş demektir. Zaten toplumda birçok insan kendini güvende hissetmediğini dile getiriyor. Bu olay, güvensizliğin en tepeye kadar tırmandığının göstergesidir.
“DERİNLEŞEN ÇÜRÜMENİN MECLİS'TEKİ TEZAHÜRÜ”
-Siz bu tür olaylarla ilgili yıllardır çalışmalar yapıyorsunuz. Daha önce de stajyer öğrencilerin sorunlarını gündeme getirmiştiniz..
Daha geçen hafta komisyonda MESEM (Mesleki Eğitim Merkezi) konusunu ele almıştık. Ülkemizde bu sistemin ne kadar sorunlu işlediğinin farkındayız. Bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı’na iki ayrı soru önergesi verdik. Bu haberi duyduğumda gördüm ki; bir MESEM stajyerine uygulanan istismar ve cinsel taciz vakaları artık Meclis'e kadar sıçramış. Derinleşen bir çürümenin ve yönetim zafiyetinin içindeyiz. Meclis'teki bu tezahür, sorunun ne kadar yaygın olduğunun ve üstünün ne denli örtüldüğünün kanıtıdır. Komisyonda yaşadığım olay bu zihniyetin farklı bir yansımasıydı. Down sendromlu bir çocuğun okul idarecisi tarafından itilmesini anlatırken, Jülide Sarıeroğlu beni susturmaya çalıştı. Ben sadece yurt dışındaki iyi örnekleri, bu çocukların nasıl korunduğunu soruyordum. Ancak konu hemen siyasi tarafa çekildi, "Siyasi manipülasyon yapıyorsunuz" denildi.
Biz bununla ilgili, kamu görevlileri hakkında hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına yönelik bir kanun teklifi hazırlamıştık. Ancak komisyonda muhalif bir milletvekili bu şekilde susturuluyorsa, kimbilir bu Meclis'te daha nelerin üstü örtülüyor? TBMM’de bu yaşananlar önleyici tedbirlerle engellenebilir miydi? Evet, kesinlikle engellenebilirdi.
-Yakın zamanda da bir çocuğun bağırsaklarını patlatarak ölümüne neden oldular.
Bunu Sağlık Bakanı'na sorduk. O çocuğun kıyafetleri, ayakkabıları hastanede kayboldu; yani delil sayılacak birçok şey yok edildi. Burada da sorulacak o kadar çok şey var ki... Bu noktada TBMM Başkanlığına ve yetkililere şunları soruyorum: Disiplin soruşturması başlatıldı mı, hangi kapsamda yürütülüyor?”
“Tanık ifadeleri, kamera ve erişim kayıtları incelendi mi; soruşturmacılar bağımsız mı?”
• “Son 5 yılda kaç taciz/cinsel suç şikâyeti alındı, kaçına soruşturma açıldı, kaç personel hakkında disiplin yaptırımı uygulandı?” aynı zamanda Adalet Bakanlığı’na da
• Son beş yılda TBMM aracılığıyla Bakanlığa kaç şikâyet iletildi?”
• “Bu şikâyetlerin kaç tanesi cinsel suç niteliğinde?”
• “Bu başvurular üzerine kaç soruşturma açıldı, soruşturma numaraları nedir?”
• “Bu soruşturmalarda gelinen aşama nedir?”
Esen, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çatısı altında bir çocuğa dokunulduğu iddiasının karanlıkta kalmasına izin verilemeyeceğini, Meclis’in itibarı, milletin vicdanı ve bu çocuklar için bu sürecin sonuna kadar şeffaf yürütülmesi gerektiğini ve suçluların cezalarını bulmaları için tüm gayreti göstereceğini belirtti.