G-7 zirvesinde yaşanan anlaşmazlıkla ABD'nin Çin'e karşı başlattığı ticaret savaşının ilişkisine değindiğimiz önceki yazılarımızda bu savaşın 'kapitalizmin eşitsiz gelişme yasası' uyarınca ABD'nin sarsılan ekonomik egemenliği ile ilgisi üzerinde durmuş...

Ve zirvede ABD'nin ortakları ile ters düşmesini bu yasanın işlemesine bağlamıştık...

Sonuçta ABD'nin Çin'e karşı başlattığı ekonomik savaş, giderek ABD'nin dünyanın tüm diğer gelişmiş ülkelerine karşı savaşına dönüşmüş bulunmaktadır.

***

Halen dünyada önemli ekonomik güçler üç ana grup halinde toplanıyor...

Bunlardan birincisi, ABD ve onun ayrılmaz ortağı İngiltere'nin oluşturduğu gruptur... Bu ikilinin en önemli avantajı İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşturulan ve onu izleyen Sovyet Bloku'nun dağılması sonrası gerçek anlamda 'küresel' bir nitelik kazanan 'uluslararası kurumsal yapıyı' denetimi altında tutmasıdır...

Dünya Bankası, IMF, OECD ve WTO gibi kurumların etrafında örgütlenen bu yapı, ABD dolarının 'dünya parası' olarak kullanılmasının da etkisiyle halen ABD'nin güdümündedir.

***

İkinci grup Şanghay İşbirliği Örgütü etrafında toplanmakta olan Çin ve Rusya'nın başını çektiği gruptur...

1996'da Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından 'Şanghay Beşlisi' adıyla kurulan ve 2001'de Özbekistan'ın da katılmasının ardından adını Şanghay İşbirliği Örgütü olarak değiştiren bu grup, esas olarak piyasa ekonomisine yönelmiş olan eski sosyalist ülkelerin ABD hegemonyası altına girmekten kurtulma çabalarının bir sonucu olarak doğmuştur...

Tıpkı bir dönem 'sosyalist ülkeler'in ABD hegemonyasına karşı 'üçüncü dünya ülkeleri' ile işbirliğini geliştirmeleri gibi ŞİÖ üyesi ülkeler de 'gelişmekte olan ülkeler'i etraflarında toplayarak etki alanlarını genişletmeye yönelmişlerdir.

***

2017 yılında Hindistan ve Pakistan'ın da eklenmesiyle üye sayısı 8'e çıkan topluluğun dört gözlemcisi ve altı 'diyalog ortağı' bulunuyor...

Gözlemci ülkeler; Afganistan, Belarus, İran ve Moğolistan; 'diyalog ortakları' ise Ermenistan, Azerbaycan, Kamboçya, Nepal, Sri Lanka ve Türkiye'den oluşuyor...

Toplu olarak ele alındıklarında Bu ülkeler dünya nüfusunun yaklaşık yarısını içeriyor...

Örgüt, ekonomik işbirliğinin yanı sıra teröre karşı mücadele adı altında siyasal ilişkiler alanında işbirliğini de öngörüyor...

Örgütün sekretaryası Çin'in başkenti Pekin'de, 'Bölgesel Terörle Mücadele Kuruluşu' ise Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te yer alıyor.

***

Üçüncü grup ise bir zamanlar ABD'nin Avrupa'daki hegemonyasını örgütlemek amacıyla örgütlenen ve yıllarca onunla hem uluslararası ekonomik kurumlarda hem de NATO askeri paktında ortaklık eden AB'nin içinden doğuyor...

Yazılarımızın başlığına adını veren ve son olarak G-7 zirvesinde gizlenemez hale gelen bu ayrışmanın ana gücünü Almanya oluşturuyor...

Şu anda AB'nin büyük bir çoğunluğu ve Japonya bu gruba yakın duruyor.

***

İşin ilginç tarafı, Almanya'nın bugünkü gücüne erişmesinin altında yatan en önemli etken Sovyet Bloku'nun dağılmış olmasıdır...

Bu sayede Doğu Almanya'yı tekrar bünyesi içine alan Federal Alman Cumhuriyeti, bir zamanlar De Gaulle Fransa'sının denediği ama başaramadığı 'ABD'den özerkleşme' çabalarını başarıya ulaştıracakmış gibi görünüyor...

Ancak bu grubun en önemli eksiği bağımsız bir örgütlenmeye sahip olmaması...

Şu anda AB içinde egemen konumda olsalar da bu yapı ABD'nin elindeki 'kurumsal yapı'ya bağımlı durumda...

Bu da onun bağımsız bir yapı olarak hareket etmesini engelliyor.

Bu konuya devam edeceğiz.