Yeni bir dönem başlıyor...

'Nasıl bir çevrecilik?' başlıklı yazılarımızı sürdürürken İstanbul seçimleri sonuçlandı...

O nedenle 'çevre' konulu yazılarımıza bir gün ara vererek bugün bu konu üzerinde duracağız.

***

İstanbul seçimleri, başlangıçta yerel seçimlerin belirleyici bir parçası olması açısından önem taşıyordu...

Dünyanın en önemli kentlerinden biri olan İstanbul, yarattığı rantlar ve etki açısından diğer kentlere göre daha büyük avantajlara sahip olduğu için yarışın odak noktasıydı...

İmamoğlu'nun seçilmesine yapılan itirazların ve zorlama YSK kararlarının ardından gelen mazbata iptalinin nedeni buydu.

***

Bu iptal, iktidar bloku açısından aynı zamanda büyük bir risk taşımaktaydı...

Blok, yapılacak bir güç gösterisi sonucu onaltı milyonluk bir kentte on binin üzerinde bir oy farkının kapatılabileceğini ve 'kale'nin kurtarılabileceğini düşündü...

Ancak, yapılacak yeni seçimde alınacak bir yenilginin, olayı iktidar blokunun muhalefet karşısında yenilgiye uğramasına dönüştürerek 'stratejik' bir sonuç doğurabileceğini düşünemedi.

***

İktidar blokunun böyle bir riski göze almasının nedeni, belki de iptal olayının muhalefete oy verenler üzerinde yaratacağı moral bozukluğuna güvenmesiydi...

O takdirde 'atı alanın Üsküdar'ı geçmesi' durumu bir kez daha yaşanabilirdi...

Ancak bu hesap da tutmadı!

***

İmamoğlu, mazbata iptalinin ardından o zamana kadar sürdürdüğü 'yumuşak' kampanyanın aksine kararlı ve meydan okuyan bir tavır benimsedi...

Olayı siyasi bir karar olarak niteleyerek mücadeleyi sürdüreceğini açıkladı ve taraftarlarını kendisini desteklemeye çağırdı...

Uzun zamandan bu yana 'zoru görünce ortadan kaybolan' adayların hayal kırıklığına uğrattığı muhalif kitle, bu çağrı karşısında heyecanlandı ve yenilenecek seçim için yürütülen kampanyaya tüm enerjisiyle katıldı.

***

İmamoğlu'nun mazbata iptalinden sonra yaptığı bu konuşma üzerine 8 Mayıs tarihinde bu köşede yazdığımız yazıda şunları söylemiştik:

'Mazbatası elinden alınmış bir belediye başkanının alışılmış şikayetlerinden çok insanları demokrasi ve cumhuriyeti kararlı bir biçimde savunmaya çağıran bu sözler, yıllardan beri oy verecek dirayetli bir lider arayan geniş bir kitlenin duymak istediği sözlerdi...

Ve öyle sanıyoruz, o gece takındığı bu kararlı tavır, İmamoğlu'nu o kitlenin gözünde bir lider adayı haline getirdi...

İmamoğlu'nun bu beklentiyi karşılayıp karşılayamayacağını, bu süreçte karşısına çıkan bir çok engeli aşıp aşamayacağını ise zaman gösterecek.'

***

İmamoğlu'nun kendisine bağlanan umutları ne ölçüde karşılayabileceğini zamanın göstereceğine ilişkin düşüncemizi bugün de koruyoruz...

Ancak, uzun zamandan beri bir arayış içinde olan muhalif kitlenin nihayet liderini bulduğunu düşünüyoruz...

Bu lider, kararlı bir duruşa sahip olmanın yanı sıra partisinin temsil ettiği kitlenin dışında yer alan ve yakın zamana kadar iktidar blokunun etki alanında hareket edeceğine kesin gözle bakılan çeşitli toplum kesimlerine hitap etmeyi başarabilmiş olmanın avantajını da taşımaktadır.

***

İmamoğlu'nun üç aylık bir süre içinde kendisine karşı en ince 'stratejik kurgular'a karşın oy oranını yüzde 54'e yükseltmesi ve 13 bin civarındaki oy farkını 800 binin üzerine çıkarması siyasal literatürde 'landsliding' (toprak kayması) olarak nitelenen türden bir olaydır...

Bu durum, onun belediye başkanlığı dönemini bir tür sınava dönüştürmüştür...

Eğer İmamoğlu vaad ettiği gibi katılımcı ve kitle desteğini artırıcı politikalar izleyerek kitle tabanını geliştirebilirse hiç kuşkusuz önümüzdeki dönem yapılacak başkanlık seçiminde muhalefetin başkan adayı ve seçimin favorisi olacaktır.

***

Ayrıca İmamoğlu'nun şöyle bir şansı da vardır...

Hazırladığı projeler halen belediye meclisinde çoğunlukta olan iktidar bloku tarafından engellenirse, ona oy ve destek veren kitleler bu davranışı dolaylı da olsa kendilerinin mağdur edilmesi olarak görecek ve tepki göstereceklerdir... Bu da önümüzdeki dönemde yapılacak başkanlık seçiminde aday olması için ona haklı bir gerekçe sağlayacaktır...

Unutmayalım ki, 31 Mart seçimlerinden sonra görülen muazzam oy kaymasının nedenlerinden biri de böylesi bir tepkinin ortaya çıkmış olmasıdır.