Yazacağım konu, bu değildi de…

Ansiklopedilerde ve sözlüklerdeki yaşam öyküleri bilgi verir yalnızca. Bir edebiyat metnini okurken aldığınız hazzı almazsınız okurken. Bilgilenirsiniz yalnızca.

Ha, ansiklopediler ve sözlüklerdeki yaşam öykülerinde yer alan bilgilerde ne çok çelişik bilgiyle karşılaştım. Her kaynakta ayrı bir tarihin karşıma çıktığı çok olmuştur. Yazılarımda kullanacak olduğumda, hangi bilginin doğru olduğu konusunda şaşıp kaldğım çok oldu. Hiç unutmam, 'Annelerin Sesi Mavi' şiir seçkisini (*) hazırlarken Ahmet Haşim'in üç ayrı doğum tarihi çıkmıştı karşıma. Hem de son derece güvenilir kaynaklarda. Seçkiye şiirlerini aldıktan sonra, adının yanına açtığım parantez içine doğum tarihi yerine soru işareti koyup uzunca bir dipnot yazmıştım.

Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan ansiklopedi (**) hazırlanırken yaşayan yazarlara doğrudan ulaşılmış, takma adlarına kadar değişik sorular içeren bir anket doldurtulmuştu. Dolayısıyla, en azından o zaman yaşamakta olan yazar ve şairlerimizle ilgili bilgiler birinci elden öğrenildiği için o ansiklopedinin en güvenilir kaynaklardan birisi oludğunu söylemeliyim. İhsan Işık da 'Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi'ni (***) hazırlarken benzer bir yöntem izlemişti. Ulaşabildiklerine ulaşmıştı. Dolayısıyla, o da bu açıdan güvenilir bir kaynaktır.

(Ama hep düşünürüm neden 'kültür insanları' değil de 'kültür adamları'?)

***

12 Eylül faşizminin yok ettiği Cumhuriyet kurumlarından birisidir Türk Dil Kurumu (TDK).

Bugün Türk Tarih Kurumu'yla (TTK) birleştirilmiş olarak, 'Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu' adıyla (Eh, artık bu addaki 'Başbakanlık' sözcüğünün de oradan kaldırılması gerekir.) varlığını sürdürüyor da… Adındaki o 'Atatürk' sözcüğü Nadir Nadi'ye 'Ben Atatürkçü değilim' dedirten yönetimce konduğu için, Atatürk'ün aydınlık düşüncelerine değil de o 12 Eylül generallerinin bakışıyla çalışıyor.

Klasik tümceyi o kurum için de yineleyebiliriz:

Nerde o eski TDK?

***

Bizlere 'Nerde o eski TDK?' dedirten darbenin ardından kurumdan ayrılan dilimizin gerçek emekçileri, ustaları bir dernek çatısı altında birleştiler. Ömer Asım Aksoy'dan Sami Nabi Özerdim'e, Emin Özdemir'den Şemsettin Ünlü'ye ne çok usta. Dil Derneği'ydi adı. Bir de dergi yayımlamaya başladılar tıpkı TDK yıllarında yaptıkları gibi. Adı: Çağdaş Türk Dili.

Tıpkı TDK zamanında yayımladıkları dergide yaptıkları gibi özel sayılar da yayımladılar. Onlardan birisiydi Temmuz-Ağustos 1995 tarihli (Sayı: 89/90) 'Yaşamöyküleri Özel Sayısı'.

Özel sayının adının 'Yaşamöyküleri Özel Sayısı' olmasına bakmayın, özyaşamöyküleri gerçekte. Dergide yazan yazarlarla, şairlerle sınırlıydı özyaşamöyküleri. Hatta, onların bile tamamını içeremedi. Bunun nedeni de, derneğin kısıtlı ekonomik olanakları… Keşke, o yıllarda yaşayan tüm yazarlarımızın şairlerimizin özyaşamöykülerini içeren 'tuğla gibi' bir özel sayı olsaydı…

Olanaksızlığın getirdiği o sınırlılık beni o zaman üzmüştü. Hala üzmekte… Çünkü, yaşamöyküleriyle ilgili yanlışları düzeltmenin en doğru yolu özyaşamöyküleridir. Edebiyatçı, kendisi kaleme almıştır çünkü o yaşamöyküsünü. En doğru bilgileri içerir bu nedenle… Edebiyatımızı, böylesine güzel bir kaynaktan yoksun bırakmıştır (Resmi TDK'nin olanakları yoktu ki onlarda…) Dil Derneği'nin zor ekonomik koşullarda ayakta duruyor olması. Daha doğrusu 12 Eylül…

12 Eylül'ün toplumsal yaşamımıza kattığı eksiler saymakla bitmez de… Birisi de belki hiç usa gelmeyecek bir örnek olarak bu işte!

Kitaplığımdaki önemli başvuru kaynaklarından birisi olan o özel sayı, yaşamöyküleriyle özyaşamöyküleri arasındaki ayrımın yalnızca bilgilerin birinci elden edinilmesinin ötesinde olduğu gerçeğini de göstermişti bana. Çünkü yalnızca kişiye ilişkin bilgi edinmiyor, metni okumaktan bir okuma hazzı da alıyordunuz.

Keşke bugün de yapılsa böyle bir çalışma…

Resmi kurumlardan bunu beklemek gerçekleşmesi olanaksız bir düş…

Bunu biliyorum da…

***

Yazacağım konu bu değildi. Ben oradan başka yere geleektim de… Yine yazı beni alıp götürdü.

Götürdü de…

Anımsatmalı!

Derneğin ilk yıllarında Tuna Caddesi kıyısındaki şimdi yerinde yel bile esemeyen, alt katında Yeni Sahne'nin bulunduğu, Yeni Sahne'nin elli yıllık izlerinin bulunduğu (Artık bulunamayan) Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) binasında, küçük bir odada etkinliklerini sürdürdüğünü…

Artık olmayan o daracık merdivenleri kimlerin kimlerin ayaklarının adımladığını düşünebiliyor musunuz?

________________

(*) M. Mahzun Doğan, 'Annelerin Sesi Mavi', Altınportakal Kültür ve sanat Vakfı Yayınları, Birinci Basım: Nisan 2001, Antalya.

(**) 'Tanzimattan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi', Yapı Kredi Yayınları, Birinci Basım: Temmuz 2001, İstanbul.

(***) İhsan Işık, 'Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi', Elvan Yaşyınları, Birinci Baskı: 2006, Ankara.