Sıcak Günler

Sıcakların günlerin kuşatmasındayız.

Sıcak günlerden söz edince nedense akla ilk gelen şey siyaset sahnesinde sergilenen ateşli, bir o kadar da sert atışmalar olur.

Doğaldır…

Bizde siyaset hiç soğumamıştır ki…

Siyasi partilerin bayram ziyaretleri bile yürek yakıcı atışmalara sahne olur.

Hoş geldiniz girizgahının, hal-hatır sorma faslının arasına sıkıştırılır o iğneli sözler.

Daha çok da iktidar kanadı ile ana muhalefet partisi temsilcileri arasındaki karşılıklı ziyaretlerde tanık olunur bu ‘’örtülü’’ atışmalara.

Veda sahnesi, ziyaret başlangıcının kopyası gibidir…

Tokalaşmalar, bazen de kahkahaya varan gülüşmeler.

Her neyse…

Nostaljik bir bayram değerlendirmesine kaptırdık gidiyoruz.

Oysa kastımızın siyaset sahnesindeki “iğneli’’ bayram ziyaretleri ile ilgisi yok.

Sıcak günlerden kastımız, meteorolojik verilerin öngördüğü sıcaklar…

Afrika sıcakları birkaç gündür ortalığı kasıp kavuruyor.

Çöl sıcaklarının etkisi altında olan Ankara’da yaşayanlar, park ve bahçelere akın ediyor.

Parası olanlar da yüzme havuzu olan bazı tesislere…

Bu durum, zaman zaman “iğneleyici esprilere’’ yol açıyor.

Zam konusunda hüsrana uğrayan emeklilerin dilinden “yüzde 25’lik maaş artışı ile buz kesmiştik, şimdi de yaz güneşi altında ter döküyoruz’’ sözleri eksik olmuyor.

Haksız da sayılmazlar doğrusu…

Piyasa allak-bullak…

İğneden ipliğe baş döndürücü bir zam furyası…

O soğan cücüğü ölçüsündeki maaş zammı bile ele geçmeden eriyip gitti.

Zam haberleri moral bozuyor…

Yaşam savaşı veren dar gelirli, emekli, “düzenleme’’ adı altında yapılan fiyat artışlarından bıktı, usandı.

Kepçe dolusu bekleyip, kaşıkla sunulana mahkum edilince, dar gelirli de sıtmaya tutulmuş hastalar gibi sıcak ve soğuk arasında titreyip duruyor.

Hastaya ilaç gerek…

Hem de çok acil…

Takatsiz, mecalsiz direniş…

Ama nereye kadar?