“Ölü Canlar”, “Ölü Şirketler”

Şu son birkaç haftanın güncel skandalları, şaşırma olarak ifade edebileceğimiz duyguda doz aşımı yarattı sanki. Her biri bir hükümet devirecek olaylar silsilesi bir magazin filmi havasında çekirdek çıtlatılarak izleniyor. TBMM işlevsiz, yargı suspus, sivil toplum etkisiz, sıradan halk umarsız…

Siyasetçiler, yüksek bürokratlar, şöhretli gazeteciler, yargı mensupları… Ve her taşın altından çıkan Sezgin Baran Korkmaz. Ortaya tuhaf, girift ilişkiler döküldükçe kendi kendime diyorum ki, 'Ben bu Sezgin Baran Korkmaz'ı tanıyorum ama nereden?' Acaba bir yerlerde yemek mi yedik?', Paramount Otel'de geceliği binlerce lirayı bulan enfes bir odada ücretsiz kalmış olabilir miyim? Yoksa, değil bir ömür, birkaç ömür yaşasam bile kazanamayacağım bir para karşılığında anlaşmazlık içinde olduğu siyasilerle- bürokratlarla ilişki kurmasını mı sağladım? İstanbul'un yoksul mahallelerinde bakkallardaki veresiye defterlerini kapatarak Robin Hood benzeri bir kahramanlaştırmanın senaryosunu mu yazdım yoksa? Fotoğraf albümümü bile taradım. Olur ya, bir yerlerde birlikte objektiflere bakmışızdır diye.

Sonunda buldum; bizim Sezgin Baran Korkmaz, aslında Pavel İvanovich Chichikov idi… 19. Yüzyılda Çarlık Rusya'sında yaşamış bir şahsiyetti.

Kölelik daha henüz kaldırılmadığı için toprak sahipleri çalıştırdıkları köle sayısı kadar vergi ödediği gibi devletten de yine bu köle sayısına göre para alabiliyorlardı. Pavel İvanovich Chichikov da, yasanın açıklarından yararlanmanın bir yolunu bulmuştu. Köy köy dolaşarak, ölmüş kölelerin kayıtlarını satın alıyor, böylece devletten para ve toprak koparmak suretiyle servetine servet katıyordu.

Ne kadar çok ölü can o kadar çok para ve toprak…

Elbette ki, yasal boşluklardan yararlanıp fırsatçılık yapmak kolay değildi ve geniş bir suç ortaklığını gerektirirdi. Rüşvet alan memurlar, ölmüş kölelerin kayıtlarını para karşılığında veren feodaller vs…

Bencillik, kurnazlık, dolandırıcılık, adaletsizlik, eşitsizlik, sıradan insanların yaşadığı ağır yaşam şartları, yoksulluk…

Aslında hiçbir beceriye sahip olmadığı halde, göz kamaştıran şatafatlı salonlarda nüfuzlu kişilerle aynı masada oturarak kendini önemli hale getirme, onlarla hasbıhal edebilme ve bu ortamların sunduğu imkanlardan yararlanma…

Bir sistemin çürümüşlüğünü gösteren çok sayıda alamet…

İki asır devirmişiz. Gelin görün ki, sanki, Chichikov'un ruhu reenkarnasyonla Sezgin Baran Korkmaz'a geçmiş. Çünkü, Chichikov'un 'ölü canlar'ı varsa, Sezgin Baran Korkmaz'ın da 'ölü şirketler'i var.

Bir ayakkabı boyacısı iken insan aklının sınırlarını zorlayan bir servete çok kısa bir sürede kavuşan Korkmaz da 'ölü şirket' satın alıyor. Finans kurumlarındaki bağlantıları sayesinde hangi şirketlerin zorda olduğunu öğreniyor, yargı mensupları, maliye uzmanlarının da desteği ile bu şirketleri yok pahasına satın alıyor, sırtını, maaşlar verdiği, sınırsız harcama limitine sahip kredi kartları dağıttığı dördüncü kuvvet medyaya yaslıyor. Sonra hepsi birlikte Paramount Otel'de keyif sürüyor.

'Ölü Canlar', Nikolay Vasilyeviç Gogol'un Çarlık Rusyası'ndaki düzensizlik ve toplumsal adaletsizliği anlattığı ünlü romanıdır. Gogol, aslında romanın ikinci ve üçüncü cildini de yazmak istiyordu. Fakat öğrendiğimiz kadarıyla, geçirdiği bir bunalım sonucunda yazdıklarını yaktı; dolayısıyla romanın devamı gelmedi.

Gogol, şimdi mezarında rahat uyuyabilir.

'Ölü Canlar'ın ikinci cildi olan 'Ölü Şirketler' Türkiye müellifliğinde Sezgin Baran Korkmaz tarafından yazılmaya başlandı bile…