Ne olacak bu tarımın hali?.. (VIII)

Önceki yazılarımızda toprak mülkiyeti açısından büyük bir eşitsizliğin hüküm sürdüğü Anadolu'da toprak talep eden güçlü bir köylü hareketinin hiçbir zaman ortaya çıkmamasının; Cumhuriyet döneminde ise köylülerin İkinci Dünya Savaşından sonra köklü bir toprak reformu hazırlığı yapan CHP Hükümetine karşı büyük toprak sahibi Adnan Menderes'in kurduğu DP'yi destek vermesinin nedenlerini irdelerken sorunun köklerinin Osmanlı dönemi toprak düzenine kadar indiğini...

Feodal güçlerin egemenliği altında yaşayan ve onun tarafından korunduklarını düşünen yerleşik köylülerin sahip olduğu inançların onları büyük toprak sahipleriyle uzlaşmaya ittiğini...

Ve bu uzlaşmanın kültürel ve dinsel sonuçlar doğurduğunu söylemiştik.

***

Hiç kuşkusuz Osmanlı döneminde Anadolu topraklarında çok güçlü köylü ayaklanmaları da vardı...

Ne var ki, bu ayaklanmaları gerçekleştiren köylüler, genelde yerleşik tarımcılar değil hayvancılıkla geçinen göçebe aşiretlerin mensuplarıydı...

Anadolu'nun eski inançlarıyla aşiretlerin 'şamanik' inançlarını harmanlayarak Alevilik akımını oluşturan ve Safevi devletinin kurucusu Şah İsmail'i en güç zamanında Anadolu'da saklayıp barındırarak kendi inançları ile Safevi inançlarını bütünleştiren bu aşiretler, hem yaşam tarzları hem de kültürel ve dinsel inançları açısından yerleşik köylülere karşıt bir kutup oluşturuyordu.

***

Bu nedenden ötürü, Yavuz Sultan Selim, Safevi devletine karşı savaş açmadan önce yerleşik bir yaşam süren köylüleri arkasına alarak Alevi inançlı göçebe aşiretlere karşı Anadolu'da şiddetli bir 'sindirme harekatı' uygulamıştı...

Sonunda Çaldıran'da Safevi ordusunu yenmesine karşın bu devleti yok etmeyi başaramayınca iki devlet arasında yaklaşık iki yüz yıl boyunca sürecek bir savaş başlamış, bu savaşta iki devlet de ekonomik yıkıma uğramıştı...

Bu 'uzun savaş'ın bir de 'Anadolu cephesi' vardı.

***

Osmanlı ve Safevi savaşı sürerken, Anadolu'nun içinde de İran yanlısı göçebe köylülerin oluşturduğu 'Celaliler' isyan üzerine isyan çıkarmışlardı...

Yerleşik köylüler, bu savaşta Osmanlı devletinin safında yer alırken ekinlerine zarar veren, fırsat buldukça da yağmacılık yapan 'Celaliler'i en büyük düşman bellediler...

Dolayısıyla, yerleşik köylülerle göçebe aşiretler arasındaki bu 'uzun savaş', iki kesimi birbirinden bıçakla kesilmiş gibi ayıran bir 'kültür farklılaşması' yarattı. Osmanlı devleti bu savaşta giderek 'Sünni devlet' ideolojisini benimserken yerleşik köylüler de o ideolojinin etkisi altında Alevi inancına karşı 'katılaştılar'. Özellikle de İran savaşından en çok etkilenen İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde bu katılık en uç noktaya ulaştı.

***

Bu olayların cereyan ettiği onaltıncı yüzyıl, Batı'da büyük gelişmelerin olduğu, dünyanın denizden dolaşıldığı, kapitalizmin ve ticaretin geliştiği, kilisenin dünyevi hayat üzerindeki etkisinin kırıldığı, bunun sonucunda büyük köylü ayaklanmalarının feodal düzeni yıkıma sürüklediği bir dönemdi...

Avrupa'da bu olaylar olurken, İslam uygarlığı, onuncu ve onbirinci yüzyılda yaşadığı 'aydınlanma' dönemini çoktan geride bırakmış, ortaçağın karanlığına dalmıştı. Osmanlı devleti de dinsel/feodal düzeni fetihler yoluyla ayakta tutmaya çalışan bir devlet haline gelmişti...

Bu süreç, Batı uygarlığını temsil eden emperyalist devletlerin Osmanlı devletini yıktığı 20. yüzyıl başlarına kadar devam etti. Bütün bu zaman dilimi boyunca göçebe aşiretler şiddet yoluyla sindirilirken, yerleşik tarım yapan köylüler, feodal devletin ve toprak ağalarının denetimi altında düzenin ayrılmaz bir parçası haline geldiler.

***

Mimariye yaptığı katkıların yanı sıra önemli bir düşünür ve yazar olan Doğan Kuban, ölmeden kısa bir süre önce 'herkese bilim teknoloji' dergisinde yazdığı 'İlk Homo Sapiens'ten bilgi toplumuna' başlıklı yazıda bu konuya da değinmiş ve 'Anadolu-Türk tarihi için en önemli gözlem, Osmanlı tarihinin İslamın bu kültürel çöküş dönemi içine düşmesidir' demişti...

Anadolu'da yerleşik tarım yapan köylüler de bu kültürel çöküşten etkilendiler...

Ve bu etkilenme nedeniyle Cumhuriyet döneminde 'Köy Enstitüleri' gibi kurumlarla kendilerini aydınlatmaya ve toprak reformu yapmaya çalışan bir hükümeti, büyük toprak sahiplerine verdikleri destekle iktidardan düşürdüler.

(Devam edecek)