Önceki yazımızda 1990'lı yıllarda Batılı emperyalist ülkeler tarafından pompalanan 'AB'ye katılmamızın önündeki en büyük engeli aşırı geniş tarım kesiminin oluşturduğu yalanı' üzerinde durmuş...
O sıralar Sovyetler Birliği başta olmak üzere tüm 'sosyalist' ülkelerin çökmeleri ya da 'piyasa ekonomisine' yönelmeleri üzerine sosyalizm hayalleri yıkılan ve kendilerine yeni bir 'sınıf düşmanı' arayan 'eski solcu yeni neo-liberal'lerin aradıkları düşmanı 'köylülük'de bulmalarından söz etmiştik...
Bu kesimin 'rehberleri', politika sahnesinde Reagan ve Thatcher gibi emek düşmanı siyasetçiler,ekonomi alanında ise 1973 yılında Şili'de yaşanan kanlı darbeden sonra 'sahne alan' 'Chicago Boys' (Şikago Çocukları) adıyla anılan Milton Friedman gibi 'ekonomistler'di.
***
Ülkemizde bu değişimin gerçekleştirilmesi için sahne 12 Eylül 1980 darbesi ile hazırlanmıştı...
Kenan Evren'in başında bulunduğu cunta 'mıntıka temizliği'ni gerçekleştirmiş, ekonomideki uygulamalar ise 12 Eylül öncesinde Süleyman Demirel'in 12 Eylül sonrasında Kenan Evren'in ekonomik danışmanı Turgut Özal tarafından hazırlanmıştı...
Düzenlemenin tamamlanması için yeni bir Anayasa yapılmış,ardından 1983 yılında yapılan seçimlerin ardından Özal'ın iktidara getirilmesiyle Türkiye ekonomisinin ve tarımının kaderi belirlenmişti.
***
Neo-liberaller ve onların takipçileri, yalnızca ekonomiye devletin müdahalesine ve Kamu İktisadi Teşebbüslerine değil, ülkemizdeki tarım kesimine de düşman olmalarıyla tanınmışlardı...
Çünkü ABD yönetiminin akıl hocası Kissinger'ın daha 1973 yılında söylediği 'Gıdayı denetlersen insanları denetlersin. Gıda silahtır ve bizim müzakere çantamızdaki araçlardan biridir.' sözünü hayata geçirmek için ortaya çıkmışlardı...
Dolayısıyla, bizde de tarım kesiminde üreticileri desteklemek amacıyla oluşturulmuş Kamu İktisadi Teşekküllerinin tasfiyesiyle başlayan süreç, tarıma verilen desteklerin adım adım azaltılmasıyla ilerledi ve sonunda 'Tarım Reformu Uygulama Projesi' (Agricultural Reform Implementation Project) ile yok edilmesiyle tamamlandı.
***
'Tarım Reformu' adı altında Dünya Bankası ve IMF tarafından hazırlanan bu proje, tarım ürünlerine verilen tüm primleri kaldırıyor, gübre, tohumluk alanındaki destekleri kesiyor ve bunların yerine 'yoksulluk yardımı' olarak Doğrudan Gelir Desteği adı altında cüzi bir ödeme getiriyordu...
En önemlisi de çiftçinin ürününü satın alan ve kendi tarımsal sanayi kuruluşlarında değerlendiren Tarım Satış Kooperatiflerinin sanayi işletmelerini tasfiye ediyor, 'özerkleştirme' adı altında bu kuruluşlara devlet yardımı yapılmasını yasaklıyordu...
Projeyi uygulamaya koyan Kemal Derviş'in kariyeri de ilginçti: Londra Ekonomi Okulundan lisans ve lisansüstü derecelerini aldıktan sonra ABD'nin Princeton Üniversitesinde doktorasını yapmış, daha sonra, 1977'de Dünya Bankasında görev almış, bu kurumda 1996 yılında Ortadoğu ve Kuzey Afrika'dan sorumlu başkan yardımcılığına kadar yükselmişti. Türkiye'ye geldiğinde ise milletvekili olmadığı halde Hükümete 'ekonomiden sorumlu bakan' olarak girmiş ve 15 günde 15 yasanın çıkarılmasına 'nezaret' etmişti!
***
Çıkarılan ya da değişiklikler yapılan yasaların bir bölümü, yabancı sermayenin Türkiye'ye girişinin önündeki engelleri kaldırmayı ve kritik sektörlerin satılmasını amaçlıyordu...
Örneğin Türkiye'deki yatırımları ile ilgili anlaşmazlıkların uluslararası mahkemelerde görülmesini sağlayan 'Tahkim Yasası' ile...
Ülkenin haberleşmesinin bel kemiğini sağlayan Telekom'un yabancılara satılmasını sağlayan Telgraf ve Telefon Yasası, doğalgazda devlet tekelini kaldıran Doğalgaz Yasası ve Kamu ihalelerine yabancılar için konulan sınırlamaları kaldıran İhale Yasası bunlar arasındaydı.
***
Elden geçirilen yasalar arasında en az bunlar kadar önemli başka yasalar da vardı...
Bunlar, tütün üretimini ve onu koruyan TEKEL'i tasfiye ederek çok uluslu sigara şirketlerine kapıları açan Tütün Yasası...
Ve Türkiye'nin en önemli tarım ürünlerinden olan şeker pancarı üretimine kota koyan, kamuya ait şeker fabrikalarının satışını öngören ve Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) üreten ABD şirketlerinin önündeki yasal engelleri kaldıran Şeker Yasasıydı.
***
15 Yasa'nın bir bölümü de bankacılık alanını düzenliyor ve bu alanda yabancı sermayenin denetimini sağlıyordu...
Bunların başında Merkez Bankasının görev ve yetkilerini kısıtlayarak bankacılığı uluslararası sermayenin denetimine açım Merkez Bankası Yasası...
Ve yabancı bankaların Türkiye'de egemen olmasını sağlayan Bankacılık Yasası geliyordu.
(Devam edecek)