Ne Ekersen…

Azı da çoğu da zarar misali…

Ankara da Ankaralılar da bu uç noktalara çokça tanık oluyor.

Örneğin iklimsel yapıdaki keskin farklılıklar.

İnsanın beynini kavuran Temmuz-Ağustos sıcakları…

Kan donduran kış soğukları.

Karasal iklimin özellikleri işte...

Yaz gelince tavan, kış gelince taban…

Termometre göstergeleri zorladıkça zorluyor bedenleri…

Son dönemlerde küresel ısınmaya bağlı farklıklar kendini giderek daha çok hissettiriyor.

Yazlar kışa, kışlar yaza dönüyor adeta…

Aralık'ta Ocak'ta kışlık giysilerin bunalttığı ılıman günler, Ağustos'un göbeğinde havaların ısınmasını beklemekten usanıp yazlıklardan geri dönüş yapan tatilciler.

Yağışlar da öyle…

Başta Ankara olmak üzere yurdun çeşitli illeri kuraklığın etkisinde.

Ne yağmur, ne de kar.

Hal böyle olunca sıkıntı da büyük oluyor.

Tarım kesimi dertli.

Tarlalar da çiftçi de suya hasret.

Azın acısını çekiyor, çoğundan da çok zarar gördü Ankara.

Göl manzaralı alt geçitler…

Kurtarma çalışmalarına katılan balık adamlar.

Sular altında kalmış ev, araç ve dükkanlar…

Kentsel afet görüntüleri…

Doğa kızgın…

Doğa kırgın…

Sen ona acıma,

Kirlet, talan et, dengeleriyle oyna…

Dara düşünce de ondan merhamet bekle…

Çarık, çürük işler…

Bir yanda yarım yamalak tahliye kanalları, mazgallar…

Öte yanda kirliliğe neden olan, doğayı katleden atıklar, salınımlar…

Uyarılara kulak asma…

Mirasyedi savurganlığıyla suyun kökünü kazı…

Sonra da kaldır başını gökyüzüne…

Medet um.

Yapma, etme, kıymet bil…

Bil ki istemek için yüzün olsun.