Liberal eşkıyalıklar

Sahillerde eylem var. Yunanistan’ın Paros Adası’nda başlatılan “Havlu Hareketi” Türkiye’ye de sıçradı. “Komşuda pişer bize de düşer” misali, bu kez bize düşen bir hak talebini savunmak üzere harekete geçmek oldu. Yunanistan’daki eylemler örnek oluşturdu ve sahillerde havlu atmak yerine havlu serme eylemleri yayılmaya başladı.
Konuyu geçen haftalarda bir kez sizlerle paylaşmıştım. Sakın ola ki benim hayli pahalı sahil sefası düşkünlerinden olduğum düşünülmesin. Bizler kimiz, turistik bir faaliyete katılmak kim? Orta Anadolu’nun bozkırında, artık, olan ağaçların, yeşil alanların da hepten betona gömüldüğü, canlı yaşamına sanki kıran girmiş gibi duran Ankara’nın amele kavruğu insanlarıyız.
Lakin, her yerde karşımıza çıkan bu liberal eşkıyalık fena halde tepemizi attırıyor artık. Yerel veya merkezi iktidarla bir şekilde yandaşlık ilişkisi kuran turistik tesisler, etrafını çevirdikleri sahilleri işgal ediyorlar. “Burası benim” diyen, anayasaya göre herkesin yararlanması gereken kamusal bir alanı düpedüz eşkıyalıkla kullanıma kapatıyor.
Ayvalık’ta, Çeşme’de, Fethiye’de bu plajlara giriş ücretleri kişi başına 300-400 liradan, Çeşme’de 800 liradan başlıyor. Şezlonglar ateş pahası. Bodrum’dan hiç bahsetmiyorum bile; çünkü telaffuzu bile zor rakamlar sözkonusu.
Sarımsaklı’da 8 km uzunluğundaki kumsalda önceden denize rahatlıkla girilebilirken yöre halkı, ayağını suya sokamıyor. İşte bu nedenle Datça ve Çeşme’den sonra Ayvalık’ın Sarımsaklı plajında da eylem yapıldı. Karayolları kampının kapatılmasından sonra sözkonusu alanın özel işletmelere kiralanmasından yakınan eylemciler, halka geçecek yol dahi bırakılmadığını belirtiyorlar. “Havlu atmıyoruz”! Havlularımızı, hepimize ait olan sahile serip güneşleneceğiz... Haydi denize!” diyen yaşam hakkı savunucuları, yerel yöneticilerden de merkezi idareden de halkın denizi kullanmasını kolaylaştıracak soyunma kabini, tuvalet, duş gibi olanakların sağlanmasını istiyorlar.
Tüketici Konfederasyonu Başkanı Aydın Ağaoğlu, Kilyos’ta sahil kenarından yürümenin bile paralı olduğuna dikkat çekerken, “Hafta içi 140 hafta sonu 200 lira. Ailesiyle denize gitmek isteyen temiz bir yer arıyorsa 500- 1500 lira arasında ödemek zorunda. Buna yiyecek içeceği de ekle. 4 kişilik bir ailenin bir günü 10 bin lirayı bulur. Neredeyse bir asgari ücret tutarında. Bu kabul edilemez. Yerel yönetimler başta (turizmden ciddi kar elde ettikleri için genellikle sessiz kalıyorlar) merkezi idareciler bu tür fırsatçı ve çıkarcılara dur demeli.” diyor.
Çok şey mi isteniyor? Anayasa’ya göre kıyılar herkesin kullanımına açık değil mi?
Oysa, “parası olmayan denize giremez” anlayışıyla hareket ediliyor. Kimse, sahillerde işletmelere kiralama yapılamayacağını söylemiyor ama işletmeler halkın girişi için de belirli alanları açık bırakmak zorundalar…
Sahillerin çitlerle kapatıp, halkın ancak denizi melül mahzun seyrettiği bu düzen, çok açıktır ki, yasa dışılık ve adaletsizlik üzerine kurulu. Parası olana doğal zenginliklere ve imkanlara kavuşma imkanı sonuna kadar kullandırılırken belli kesimler ayrımcılığa tabi tutuluyor. Oysa, herkesin bir de çevre hakkı vardır.