Savaş yılları…
Genç köylü Kemmerich savaşta yaralanmış ve hastaneye kaldırılmıştır. Kesilmiştir bir bacağı. Akşam vakti, arkadaşları başucuna toplanmışlardır. Batmak üzere olan güneşin ışıkları camlardan süzülüp bütün odayı kızıl bir renge boyamıştır. Duvarları, acılı yüzleri… İnsanlar, 'bacağı kesilmiş olan Kemmerich'in yeni çizmelerini ele geçirmek isteği ve az sonra ölecek arkadaş için duyulan üzüntü arasında bocalamaktadırlar'.
Aralarından birisi der ki:
'Bütün dünyayı bu yatağın başına getirip şöyle demeliyim:
Adı Franz Kemmerich. Yaşı on dokuz buçuk. Ölmek istemiyor. Ölmesinin önüne geçin!'
***
Okuduğum bir romandan küçük bir ayrıntı bu anlattığım.
Ama dünyamızda benzeri anlar kimbilir kaç kez yaşanmıştır?
Sayısız kere desem yalan olmaz!
Çünkü savaşlar, yeryüzünde yaşamın bir parçası olagelmiş hep…
Böyle olunca da, savaş alanlarında kurşunlanan, ölen, yaralanan insanların öyküleri de bir parçası olmuş yaşamın.
Hala öyle…
***
Savaşın yıkıcılığını gösteren, barış ortamında yaşamanın güzelliğine çağrı olan o roman mı?
'Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok'.
Artık geride kalan yirminci yüzyılın savaş karşıtı romanları deyince ilk usa gelen kitaplardan birisi.
Yayımlandıktan bir yıl sonra, 1930'da sinemaya da uyarlandı.
Yazarı, kitabın girişinde diyor ki bu roman için:
'Bu kitap; ne bir şikayettir, ne de bir itiraf. Harbin yumruğunu yemiş, mermilerinden kurtulmuş olsa bile, tahriplerinden kurtulamamış bir nesli anlatmak isteyen bir deneme sadece.'
Yazarı mı?
Erich Maria Remarque.
Birinci Dünya Savaşı'nın içerden tanığıdır o! Henüz 16 yaşında olmasına karşın yaşı büyütülerek cepheye gönderilmiş, yaralanmıştır. Vücudunda üç şarapnel parçasıyla hastaneye kaldırılmıştır.
O büyük savaşa içerden tanık olan yazar bir 'barış savaşçısı' olmuştur sonra.
Bunun içindir ki romanları yakıldı ülkesinde (Almanya). 'Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok' yakıldı.
Vatandaşlıktan çıkarıldı. Dünya vatandaşı olarak yaşadı. İsviçre'de veda etti yaşama (1970).
Burhan Arpad onunla tanışmasını şöyle anlatır:
'Remarque ile 1956 yılı ağustos ayında tanıştım. Güney İsviçre'nin Ascona kentinde. Büyük Göl kıyısında Locanda Müller'de bir saate yakın söyleştik. Özenle giyinmişti. Uzun boyluydu. Kalın ve içtenlikli bir sesi vardı. İnsanlara savaşın gerçek yüzünü apaçık belirten yürekli yazarın sıcak sesi hala kulaklarımda.'
Orada Arpad'a söyledikleri mi?
'Şimdi otuz yıldır Almanya'dan uzaktayım. O tarihte olup bitenlerden ötürü ve hiç istemeden dünya yurttaşı oldum. Şimdi ise kendi isteğimle dünya yurttaşıyım. Bütün romanlarımda savaşı, savaş yılları Almanyasını, Nazi kamplarını ele almam, yakından izlediğim sorunlar olduğundan. Benim yakından tanıdığım ve kişilerim yaptığım Almanlar, hep çetin durumlarda yaşamış Almanlardır. Militarist Almanya'nın böğüren 'Führer'leri değil.'
***
Savaşlar yaşamın bir parçası oldukça, savaşa karşı yaşamı savunanlar da hep var olmuş, var! Ama savaş kışkırtıcılarına, savaş yanlılarına karşı güçleri yetmemiştir, yetmiyor. Yine de savaşın yıkıcılığının ve barış özleminin somut ifadesine dönüşen yüzleriyle, bakışlarıyla, yinelenip duran bir çağrıdır onlar:
'Bütün dünyayı bu yatağın başına getirip şöyle demeliyim:
Adı Franz Kemmerich. Yaşı on dokuz buçuk. Ölmek istemiyor. Ölmesinin önüne geçin!'
***
Dünya Barış Günü'ydü dün.
Barış Günü'ne gerek kalmayacak günlerin özlemi dile getirildi dünyanın bütün ülkelerinde.
Ben de o özlemle anımsadım onlarca yıl önce okuduğum 'Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok'u…