Ağır ekonomik krizin kendi yanlış politikalarından kaynaklanmadığı algısını yaratmak isteyen AKP, her seferinde halkın öfkesini yönlendireceği bir hedefi bulma becerisini gösteriyor. Çok değil 4 yıl önce, depolar basılarak soğan ve patatesçiler gözaltına alındı. Her biri terörist muamelesi gördü, sadece onlar değil, zincir marketler, kebapçılar da Cumhur İttifakı'nın bileşenleri tarafından iç düşman kategorisinde değerlendirildi; hatta darbeye zemin hazırlamakla suçlananları bile oldu.
Hükümet, 2019 yılındaki yerel yönetim seçimleri öncesinde, oy kaybetmemek için şehirlerin görünür mekanlarında ucuz domates biber satmaya dahi başladı; fakir semtlerde ise artık yenilemeyecek hale gelmiş olanlarını parasız dağıttı. Seçimle birlikte ucuz satış da bitti ama dert olmaz kimseye. İnsan hafızası unutmakla maluldür.
Şimdi yine bir seçim öncesindeyiz ve biz yine patates- soğanı tartışıyoruz. Nasıl tartışılmasın ki; bir kilo soğanın fiyatı 30 liraya fırlamış ve ünlü halk ozanımız Aşık Mahsuni Şerif'in söylediği gibi yiğit kuru soğana muhtaç olmuş. Mahzuni Şerif'in yiğidin hali için 'Bilmem söylesem mi söylemesem mi' der. Ne hazin bir son bizim için. Yoksul halkın ekmeğine katık ederek yediği soğan artık erişilmez bir yiyecek olarak ancak zengin sofralarına girer oldu.
Mahzuni diyor ya, 'Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana/Bilmem söylesem mi söylemesem mi' … Sükut edenler, ağzı dili lal olanlar kuşkusuz ki bu düzenin keyfini sürüyor. Cesurca halkın hali pür melalini dillendirenlerin karşısına ise TOGG çıkarılıyor.
AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, 'Biz Togg diyoruz adamlar soğan diyor. Biz TCG Anadolu diyoruz, adamlar sarımsak diyor' şeklinde konuşuyor, açılışları sıralıyor, İHA'lar, SİHA'lardan dem vuruyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ise gözleri gerçeklere tümden kapalı:
'Bunlar yatsın kalksın, hala salatalık, domates, patatesle uğraşsın. Bizim davamız büyük. Biz soğanı masanın üzerine koyar, yumruğumuzu vurur ve soğanı da öyle yemesini biliriz. Bu ülkede ne soğan derdi var ne patates derdi var ne de salatalık derdi var.'
Muhalefet, yoksullaşmanın göstergesine dönüşen soğan cephesini oluşturuyor, iktidar ise TOGG tarafında…
Bu ayrışmanın dramatik tarafı şu ki, soğan artık TOGG ile kıyaslanıyor. Terazinin bir kefesindeki soğan, TOGG ile tartıya giriyor.
Soğana bak sen! Cüssesine bakmadan TOGG ile boy ölçüşüyor.
O zaman, bu durumun bizatihi kendisi, iflas etmiş bir ülkenin en çarpıcı ifadesi sayılmaz mı? İktidarın, halkın gerçeklerinden uzaklaştığını göstermez mi?
Geçinebilmek için ne yapacağını bilemeyen, faturalarını ödeyemeyen, temel besin maddelerini hayatından çıkaran geniş kitleler, acıktıklarında, tabağına asfalt mı koyacak? İHA'ları, SİHA'ları, TOGG'un tekerleklerini yiyerek mi karnını doyuracak? Köprüleri mi kemirecek, beton mu yutacak? Hangisi?
Yani, bir kilo soğan için 30 lirayı bulamayan sefiller, 1 milyon liralık arabayı ne yapacak? Çelişkiler ve tutarsızlıklarla dolu bu söylemin iler tutar tarafı yok ama kitle psikolojisi bakımından iş görüyor. Hele bizim gibi siyasetin kimlikler üzerinden yapıldığı bir ülkede fazlasıyla işlevsel.
Bir zamanlar, 2023 vizyonu çerçevesinde Türkiye'nin dünyanın ilk 10 ülke arasına gireceği vaat ediliyordu. 17 sıradaydık ama şimdi listenin 21. Sırasındayız. Kişi başına düşen gelir 25 bin dolar olacaktı; soğan bulamaz hale geldik. İhracat hedefi 500 milyar dolar idi, şimdi yerlerde sürünüyor. Hedeflerin hiçbirisi tutmadı.
20 yıldır ülkeyi tek başına yöneten AKP, açlıktan karnı guruldayan halka 2053, 2071 vizyonlarıyla tamamen belirsiz uzak bir gelecek vaat ediyor.
Yani hayaller TOGG, 2053, 2071… Gerçekler ise soğan patates…